Yeme içme alışkanlıklarımız aslında bize sağlığımızla ilgili bazı sinyaller veriyor. Son olarak Toronto’da yaşanan bir olay bunun gerçekliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Eğer canınız devamlı bunları yemek istiyorsa hemen doktora koşun. Çünkü bu ihtiyaç değil hastalık olabilir…
Toronto’da 15 yaşındaki bir kız baş dönmesi, yorgunluk, dehidrasyon ve tuzlu atıştırmalıklara karşı doyumsuz istek dahil olmak üzere aylarca anlamsız semptomlar yaşadığı için hastaneye kaldırıldı. Sabah Gazetesi’nde yer alan habere göre, doktor alışılmadık derecede bronz tenli olması ve dilinin altındaki koyu lekelerden şüphelendi. Yapılan tetkikler sonucunda kızın adrenal bezlerinin çalışmayı bıraktığı ve potansiyel olarak ölümcül bir sağlık krizi olduğu belirlendi.
Sonunda ise genç kıza, adrenal bezlerin vücuttaki önemli mineralleri ve hormonları düzenlemek için yeterli hormon üretmediği, mide bulantısı, ciltte lekeler - hiperpigmentasyon, karın ağrısı, kilo kaybı, tuz isteğine yol açan, 100.000'de bir görülen bir hastalık olan Addison hastalığı teşhisi konuldu.
Bu durum hormon tedavisiyle kontrol altına alınabilse de tedavi edilmediğinde ölümcül sonuçlara gidebiliyor.
ADDİSON HASTALIĞI NELERE YOL AÇIYOR?
Addison hastalığı, vücudan hassas hormon dengesinin dışında kan basıncını, kas ve böbrek fonksiyonlarını ve hücre besinlerini düzenlemeye yardımcı olan iki hayati mineralden sodyum ile potasyumu da bozmaktadır.
Kanadalı hastanın hastaneye vardığında sodyum seviyesi litre başına yaklaşık 130 milimol (mmol/L) idi; her seferinde kavanozlar dolusu turşu yemesine, avuç dolusu cips yemesine ve yemeklerini tuza batırmasına rağmen ancak bu seviyeye çıkmıştı. Normal sodyum seviyeleri 136 ila 145 mmol/L arasında değişir; bu, hücrelerin içindeki ve çevresindeki su miktarını düzenlemek ve sinirler arasında elektrik sinyalleri üretmek, beyin ile vücudun geri kalanı arasındaki iletişimi sağlamak için gereklidir.
Addison hastalarının tahmini %80’i tuz isteği yaşıyor. Bunun nedeni ise hastalıktan dolayı idrar yoluyla aşırı miktarda sodyum kaybetmeleri. Normal potasyum seviyeleri litre başına 3,5 ila 5,2 milimol (mmol/L) aralığındadır, ancak hastanın seviyesi 5 mmol/L ile aralığın en yüksek noktasına ulaşıyordu.
Kandaki aşırı potasyum, kalp atışını düzenleyen önemli elektriksel uyarıları bozuyor. Bu, kalbi, yaşamı tahdit eden düzensiz kalp ritmi riskini artıran anormal elektriksel aktiviteye yatkın hale getirir. Ayrıca, her gün 3 litre su tüketilmesine rağmen dinmeyen bir su isteği de mevcuttu. Artan susuzluk, Addison hastalığının erken belirtisidir. Çünkü hastalık, vücudun su seviyelerini düzenleme biçimine müdahalede bulunur.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Genç kızın tedavisini üstlenen doktor aynı zamanda, dilinin alt bölümünde Addison’u ayırt etmeye yarayan hiperpigmentasyon da fark etti. Hastalarda bunun yanı sıra iştahsızlık, kan basıncında düşme, ayakta dururken baş dönmesi, anlamsız kilo kaybı, kas ağrıları ve mide bulantısı da görülüyor.
ADDİSON HASTALIĞI NASIL ORTAYA ÇIKIYOR?
Bu hastalık adrenal bezlerinin düzgün çalışmaması sonucunda ortaya çıkıyor. Bu çok katmanlı bezler böbreklerin üzerinde bulunuyor ve her katman farklı bir önemli hormon üretiyor. En üstte bulunan katmanlar böbreklere sodyumu tutmaları için sinyal yollayan ve idrar yoluyla potasyum salınımının sinyalini veren bir hormon olan aldosteron üretir.
Adrenal bezler yeterince aldosteron üretmediğinde, tuzlu atıştırmalıklar yoluyla vücuda giren sodyum, onu aynı hızla idrar şeklinde bırakır ve kişiyi susuz bırakır, aşırı derecede baş dönmesine, susuzluğa ve daha fazla sodyuma ihtiyaç duymasına neden olur. İkinci katman genellikle stres hormonu olarak adlandırılan kortizol üretir. Kan şekerini, kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur ve vücudun stresle baş etmesine yardımcı olur. Yeterli miktarda alınmaması mide bulantısına, karın ağrısına, kilo kaybına ve hiperpigmentasyona neden olabilir.
Addison hastalığının aynı zamanda normalde DHEA ile androjenik steroidler üreten üçüncü katmana da etkisi vardır. Addison hastalığı, tespit edilmediğinde ya da tedavi edilmediğinde ölümcül olabiliyor. Fakat aldosteron ile kortizol düzeylerini normalleştirmek için hormon replasman tedavisi ile tedavi edilebilmektedir.