Bir yazı nedir?
Kendimi yazıya borçluyum. Benden önce yazılanları okuya okuya ve sonra da kendim yaza yaza var oldum. Yazı kimsesizdir. Yazar da öyle. Okur teslim...
Geçip giden günlerin hesabı…
Bir yıl daha bitmek üzere... Lodos inadına dövüyor sabah vakti kayalıkları. Köpükler önce yükseliyor, sonra da bir şaka serpintisi gibi saçılıyor...
Sahipsiz sorumluluk…
Ölgün yeşilden doygun sarıya oradan da küt kahverengiye geçen yaprak kümeleri soğuk kış esintisiyle sallanıyorlar arka bahçede. Sert ve tırtıklı...
Bilgi üretmenin bedeli
Asıl bilgi gözükmeyen bilgidir ve hayatı marifetiyle çekip çevirendir. Bazen düş, bazen hayal, çokça tecrübe fakat mutlaka düşüne taşına...
Sezai Karakoç ve dölleyici düşünce
Sezai Karakoç’u bir düşünür olarak ayrıksı kılan, karakterinin antirefleksif özelliğidir. Öncülleri kabul edilen Mehmet Akif ve Necip Fazıl...
Sezai Karakoç’u savunan şiir
Şairi uzun erekte savunacak asıl güç şiiridir. O şiire bakarak şairin yaşama katsayısını aşağı yukarı kestirebiliriz. Yahya Kemal ve Ahmet...
O
Eğer bildiklerim olmasa eğer dinlediklerim olmasa eğer gördüklerim olmasa ve eğer düşündüklerim olmasa yazılıp çizilenlere, konuşulup görüşülenlere...
Kemik ve kas yasası…
Rüyamda bir şairi ziyarete gittim. Kiraladığı bir tarlada çim yetiştiriyor, az bir bedel karşılığında bunu satıyordu. Derdimiz, dedi, talan...
Sise teslim olmak…
Teslim kelimesi birbirine yakın ve uzak pek çok anlamı karşılama gücüne sahiptir. Hukuktaki yeri ayrı, tasavvuftaki karşılığı başka, müzikteki...
Galata Köprüsü’nün üstü...
Her köprü kendisinden önce oraya yapılan köprülerin de anılarını miras alır. Gerçi şimdiki Galata Köprüsü adeta geçmiş köprüleri yok...
Şairin boy ölçüsü veya Türkiye’nin çok şair oranı…
İşte bir mini balıkçı teknesi nasibinden dönüyor. Ne kadar balık tuttu bunu bilmiyoruz. Ada açıklarından Sarayburnu önlerine doğru mu yol...
Sabahın köründe dönüşler...
Gecenin körünü bir kenara itmiş değilim ama sabahın körü daha cazip geliyor bana. Gece ile karanlık, görememekle ışıksızlık arasındaki...
Sonbaharı övelim mi yaşayalım mı?
Deniz üşüdü. Güneş daha geç doğuyor. Sarı bir esas renk iddiası taşısa da rüzgar karıştırıyor onun aklını. İnsanların yakaları kalkık....
İçerisi dışarısı…
Bir taş atılsa bir pencereye cam içeriden mi yoksa dışarıdan mı kırılır kimse tam cevap veremez. Tok, aç olanın halinden anlamaz demiş eskiler....
Ezeli uyuşmazlık ve değişmeyen kötücül gelenek…
Evet, evet muhakkak ki şiirin ezeli uyuşmazlığı kurucu özelliğinden gelir. Yeryüzünde her an dağılıp kaybolma potansiyeli taşıyan insana...
Ben ki bitişik yazılmam…
Hayat ayrışma iledir. Özsu daldan çiçeğe, çiçekten çağlaya oradan da meyveye doğru ayrışır da sebebine erişir. Toprağa düşen tohum da...
Metronun U’su
U harfi şişebileceği kadar şişmiş bir at nalı gibi açık ucu yere, aşağı doğru yönelmiş, M harfine hamle yapıyordu İstanbul’un gökyüzünde....
Bir Soru İşareti Gibi Balkonda Oturan Adam
Bir romanın ilk cümlesi gibiydi o an her şey. Ya büyük bir başarısızlıkla son kelimesinde donup kalacak ya da coşkuyla uzayacaktı. ‘Bir soru...
İnsanlıktan aşağı, kötülükten yukarı…
Değer, seviye iledir ve seviyesi düşenin değeri de kaybolur. Altının seviyesi, paranın seviyesi, işin, verimin seviyesi yükseltilir de, kaybı...
Bir adamın sırtından görünüşü…
Yılda en az bir kez geliyor buraya. En çok da bu anı, bu saatleri özlüyor. Vakit gece yarısına çoktan varmış yine. Yüksek çamlar, dalları...
Hiçbir yerin sessizliği…
Ses hayatta olmanın karşılığı. Ve dünyada ses çıkaran tek varlık insan değil. Tabiatta hemen her canlının kendisine özgü sesi var. İletişim...
'Canlılar sorununa giriş’
Türkiye’nin has sanat ve düşünceden kaçması sebepsiz değildir. Çünkü ancak sanat ve düşünce yoluyla gerçeklerle yüzleşilir. Kendi felaketini...
Yangın neyi kül eder?
Eğer ormanı sadece bir ağaç toplamından ibaret sanıyorsanız büyük bir körlük içindesiniz demektir. Bütün canlı türlerinin ilk yatağı...
Deli Yasemin Sessiz Çeşme…
Eski taş çeşmenin yılların aşındırdığı o yosunlu ve pütürlü ağzına bakarak geçiyordum ki ona rastladım. Hayır, tam öyle olmadı. Öyle...
Bitmez ikilemler ve mekanın sonsuz hafızası...
Bayramlar her bakımdan geri dönüş miti de içerirler. Birkaç gündür çocukluğumun geçtiği yerdeyim ve mekanın hafızasıyla sürekli yüzleşiyorum....
Ruh gediği…
Arka bahçede kopan mini esinti süt tutmuş taze meyvelerle dolu ceviz dalını dalgalandırıyor. Görünmez gediklerdeki kuş yuvalarından cılız...
Naylon, karınca ve sinek…
Aklımı sıradan bir çalılığa dolanmış naylon parçası karıştırıyor. O çalılık kendi halinde geçip gidecekti. Uzakta bir yerlerde kopan...
Marmara Denizi vatan değil mi?
Herkesin kendisine göre bir derdi ve bu derde bağlı önceliği var. Özellikle her kol politikanın günlük diline kapılanlara kalırsa doğrular...
Karpuz ya da hayatın yalanı…
Hayatın yalanı karpuzun yalanı ile başladı. Mahalle başlarında, yol kenarlarında yaz başı kurulan karpuz sergileri aradan çekileli beri semtlerin...
Sessizlik hakkı…
Odanın tavanında yakın yoldan yükselen araba lastiği gürültüsü geziniyor. Kulağın emanet aldığı bu bilgi göz tarafından sahiplenildiğinde...
Vatandeniz… Büyük su meselesi...
Anadolu’yu üç tarafı denizlerle çevrili eşsiz bir yarımada olarak tanımlayanlar, kara parçasının yüzölçümünü söylerler ama denizlerin...
Deniz salyası ya da dilimizdeki en ürpertici kelime
Şair Cemal Süreya’ya göre ‘deniz kaçkını bir ulusun çocuklarıyız biz…’ ve bunda Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’un fethi sırasında...
Bir çürük elma hikâyesi
Baharda pembe beyazı bir deniz gibi dalgalanan elma ağaçları çocuğun zihninden hiç silinmedi. Aslında bir adım gerisi vardı bu görüntünün....
Kültür ve maske…
Maskenin ruh ve sanatla hep bir ilgisi var. Bu ilgi politikaya da bağlanır ama maskenin bugün bir nesneye dönüştürülmesi asıl gerçekliğini değiştirmez....
Kitap kapatmak
Kitabı kapatmakla kitabı gereksiz görmek birbirinden farklı durumlar olmalı. Kitabı kapatan kişi o ana kadar kitapla birlikte onun etkisine açık...
Kapanmanın diyalektiği…
Her tür kapanma özünde bir koruma ve korunma eylemidir. Düşmana karşı kale kapısını kapamakla görülmek istenmeyen bir şey karşısında göz...
Erguvanları beklerken…
Yine ağaçlar altına oturdum. Akasya, sakız ağacı, çitlembik, defne, meşe ve birkaç arsız sarmaşığın ne olduğunu sakladığı gövde, sade...
Yazar burnu…
Sadece yüzümüzün denge noktası değil dilimizin de hayli işlek kelimelerinden birisidir burun. Kimi insan bilimciler burun yapısından çıkarak...
Şiirden düşmek/ şiirden düşünmek…
Biz de Şeref Bilsel gibi yapalım düşmek ve düşünmek kelimesini ilkin aynı anlamda buluşturalım sonra da adım adım ayrıştıralım. Bugün...
Ayların en zalimi nisan!
Boğaz’ın Marmara’ya açılan genişliğinde, Karadeniz yönüne giden bir yük gemisi eski zaman öküzü gibi böğürdü. Martılar aldırmadılar...
Maske ve yüz
Bir yanlış tartışma başlayınca ve rüzgarın sürüklediği alev misali yangın her yere yayıldığında mümkün olduğunca geri çekilmekte yarar...
Yaşanmıyormuş gibi yaşanıp gidilen şeyler…
Adamın biri daldaki bir kuşa taş attı. Sabahtı. Bir taş daha vardı elinde. Oradan geçen birisi ona ‘kuşa neden taş attın?’ diye sordu....
Edebiyat ve ekmek…
Edebiyatla ekmek arasındaki bağı somut bir fayda anlayışına indirgeyenler, sıklıkla ‘edebiyatın karın doyurmadığı’ndan dem vururlar....
Kitaptan bakmak kitapla yaşamak…
Kitabın şekil olarak neye dönüşeceği ile varlık olarak neyi karşılayacağı her zaman ilgi çekici olmuştur.Gelecekte bildiğiniz manada somut...
Biraz elden biraz gülden biraz da...
Biraz olsun umudum vardı. Arada bir yokluyorum kendimi yine de ondan geriye ne kaldı diye. Bin nasihatten bir musibet yeğdir demiş ya hani eskiler,...
Şair yılı ilan etmek…Ya da sevmek ve yaşamak kelimeleri...
Adeta bir devlet ve iktidar geleneği bu. Her dönemde bir şair bir vesileyle devlet eliyle öne çıkarılıyor, o sene o şairin ‘ yılı ilan ediliyor,...
Sabah yıldızı ya da…
Bayrak Matbaasının yeri o zamanlar Salkımsöğüt Sokağında. Cağaloğlu’nun gazeteler, dergiler, matbaalar, ciltçiler, yayınevleriyle dolup taştığı...
Kişiliğin yok oluşu…
Edebiyat bir kişilik davasıdır ve bu dava, yazar vasıtasıyla eserde anlam bulur, oradan okura geçer. Bir süreliğine kişiliği emanet alır yazar....