Kişiliğin yok oluşu…

Edebiyat bir kişilik davasıdır ve bu dava, yazar vasıtasıyla eserde anlam bulur, oradan  okura geçer. Bir süreliğine kişiliği emanet alır yazar. Onun yazdıkları ancak edebiyat seviyesi kazanınca / kazandıkça, kişilik olgunlaşır, buradan kişiliğin asıl sahibi okura, emanet, geri verilir. O noktadan sonra yazar da okur konumuna çekilir. Yazar ile okur arasında parlayan hakikattir edebiyat. Kişiliğin en yüksek ve sert düzeyde açığa çıktığı mutlak edebi tür ise bizce  şiirdir. Çünkü yaratım için hiç bir ortak kabul etmediği gibi kendisinin dışında katılımlı element ve elemanlara ihtiyaç duymaz. Varlık olarak kendisi yeterlidir ona. Tek bir şiirle şair, ömrünün bütün meramını insan adına anlatabilir. Diğer edebi türler tiyatro ( sahne, oyuncu, vb), roman ( mutlak yayıncı ve basım dağıtım döngüsü) mesela bir başlarına bağımsız kalamazlar. Bu onların eksik yanları değil zorunlu nitelikleridir. Ancak şiir insana varmak için neredeyse hiç aracısız konumdadır. Bu onu hem zorlaştırır, hem sıkılaştırır hem de özgürleştirir. Özgürlük de kişilik sahibi öznelerin esas harcıdır. 

Bugün şiirimizde ne yok oluyor/ ediliyor diye sorduğumuzda işte bu bir başınalığa  bağlı özgür kişiliğin silikleştiğini görürüz. Dikkat edin şiir yazanlara, şiir hakkında konuşanlara, dergi çıkarıp ortalıkta dönenlere. Ya kendilerinden önceki şairleri, lider, hoca, üstad, aşılamaz olarak görerek yola çıkarlar ya da kim varsa hepten silmeye kalkışırlar. Bu özgüven eksikliği ve şuur noksanlığından kaynaklanan bir kişilik saklama, gölgeleme yöntemidir aslında. Bir grup olarak bir araya geldiklerinde ortaya dökülen toplamdan, bir bir, ayrı ayrı, özgün kişilikler ve şiirler belirmez. Maviye boyanmış su misali havuza toplandıklarında boyanın rengiyle bir görünürler. Neden, çünkü ilk ve temel ilke yıkılmıştır. Şiirde, her şair kendi özgül/ özgün varlığını açığa çıkaramadıkça toplamın kıymeti yoktur. O sebepten topluluk ve birliktelik tellallığı ile ortalığa çıkan gruplardan ayrı durur özgür şair. Dolgu malzemesi olmaz. Avcının keklik sevgisinin diğer keklikleri onunla avlamaktan geçtiğini bilir. 

Şaire düşen bir gruba veya bir şahsa yaslanmak, bağlanmak değil kendisi olmak, olabilmektir. Şiirin bir kendilik seviyesi olduğu unutulmamalıdır. Şairin  hizası dil ve o dilde yaratılmış yüksek eserlerdir. Şairin yazması, konuşması bu istikamette olmalıdır. Bir şair hakkında konuşmanın etik, estetik ve şiir içi yollarının ne olduğunu görmek isteyenlere şiir düşünürü ve eleştirmen Cemal Süreya’yı önerebilirim. Ne sevgisinde ne eleştirisinde ele aldığı şaire karışmaz şair Cemal Süreya çünkü kişilik sahibi bir şairdir. Ayrıca yaşarken üstatlık taslamadığı gibi şiirimize çok kuşaklı ve çok bağlamlı eğilmeyi hep bilmiştir. 

Bugün şiirimiz üzerine konuşmanın, yazıp çizmenin zorlu tarafı buradadır. Kimlik ve kişilik hızla silikleştirilmekte, şiire yeni dahil olan şairler bu temel meseleden habersiz yol almaya çalışmaktadırlar. Şiir doğası gereği şairden kendisi olmasını ve bu kendilikle özgün bir kişiliğe varmasını ister. Ayrıca, kültürel ortamların şiir ve şairde kişilik ve özgünlük gözettiği dönemler, dışarıdan güçlü ışık etkisi yaratır. Kültür bütündür ve ışığın içindeki renkler gibi kendisini kolayca belli etmez. Her renk orada hem kendisi olarak bulunur hem de esasa kendiliğinden katılır. 

Anonimleşme yanında nitelikle vasatın aynı hızla olmasa bile içiçe ve yan yana aktığı durumlarda, şiir açısından düşünecek olursak, okuru kafa karışıklığından kurtaracak olan tek tek şairlerin tutumlarıdır. Grup ve kalabalık görüntüsünün atmosfer etkisi yapar göründüğü durumlarda şair, kendisi kadar okuru gözetmeli, bu kişilik bozukluğu üreten ortamlardan uzak durmalıdır. Onun bu uzaklığı aslında şiire yakınlık demektir. Bu tutum sayesinde bir ağaç gibi boşlukta tek başına hem gölge hem de yön duygusu verebilir. Kalabalık ormanda tek başına hiç bir ağacın böylesi bir vasfı yoktur. 

Şiirimiz dünden bugüne kişilik sahibi şairler tarafından kuruldu ve yaşatıldı. Gerçek şairler bir ve biricik olmalarını bu kişilik davası yoluyla kazandılar. Ne var ki böylesi bir dönem neredeyse hiç yaşanmadı. İşte bu yüzden de kişilik daha bir değerli ve önde bu günlerde. 

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum