Sise teslim olmak…

Teslim kelimesi birbirine yakın ve uzak pek çok anlamı karşılama gücüne sahiptir. Hukuktaki yeri ayrı, tasavvuftaki karşılığı başka, müzikteki kullanımı ilginç, savaş dahil hayatın pek çok yerinde büründüğü renk farklıdır. Bir dil o dili konuşan toplumun hayatıyla yakından alakalıdır. Hatta o toplumun yaşadığı hayatın toplamıdır dil. Yaşam ne denli gelişip genişlerse dil de öyle güçlenir. Son zamanlarda teslim kelimesini ya daha çok suça dair bir karşılık ya da meteorolojiye dair bir durumu karşılamak için kullanıyoruz. Suçlular teslim oldu. Kara kış İstanbul’u teslim aldı. Bu cümlelerin her ikisinde de doğrudan ve dolaylı bir olumsuzluk barınıyor. Oysa, biraz kafa yorduğumuzda başka anlam kapıları da kendiliğinden açılıverecektir..

Yoğun sis İstanbul’u teslim aldı veya İstanbul sise teslim oldu denildiğinde iptal edilen vapur seferleri, iyice keşmekeşe dönüşen trafik ve bir dizi zorluk dile getiriliyor. Ancak bunların hiç birinde sisin sorumluluğu yok. Sis, masum, tabiatın bir mucizesi olarak zaman zaman İstanbul’a da iner ve kelimenin tam anlamıyla şehri büyüler. Hatta İstanbul da bu sisi bekler. Onu özler. İstanbul’a dair en etkileyici fotoğraflar bu anlarda yakalanır. Bu bağlamda teslim kelimesi bütün uzviyetini sanki sis sayesinde kazanır. Bir içleniş diyebiliriz buna. Maddeden şekile, ruhtan göze, duyuştan hayrete düşmeye kadar bir dizi maddi ve manevi halin güzellik halkalarıyla birbirine bağlanışı.

Şöyle bir şey hayal ediniz. Karaköy veya Eminönü iskelelerinden birinden bindiğiniz vapur sis dalgalarının içinden Üsküdar ya da Kadıköy’e doğru hareket etsin. Boğazı bir pamuk sarmalı gibi bürüyen sis, şehrin kubbelerini, minarelerini teslim aldıktan sonra yavaş yavaş kıyıların eteklerini de çekecek an içinde sonsuz ışık ve duman geçişleri ile ruha hitap edecektir. Bu vapurda eğer sevgiliniz yanınızda ise tıpkı dışarıdaki her mesafenin yer değiştirmesi gibi bakışların ve hissedişlerin de yerinden oynadığını, tenle ruh arasında bir müziğin yükseldiğini yaşarsınız. O ana kadar gözün alıştığı, hafızanın sakladığı her bilgi buğu olup yükselmeye dünyayı bambaşka bir şevkle ziyaret etmeye başlar. İstanbul da sise teslim olmakla deniz ile kara, dün ile bugün, olumlu ile olumsuzluk arasında gider gelir. Hatta diyeceğim deniz inanılmaz bir sakinlikle kendisini sise teslim eder. Sis anında denize yaklaşın. Yaratılmayı bekleyen bir sonsuz hareket gibi başlangıcını beklemektedir.

Geçmişte, Tevfik Fikret’in şiirinde olduğu gibi ve çok haklı sebeplerle sis ile İstanbul birlikte anıldı. İstanbul gibi en az 16 milyonluk bir şehirde sisin getirdiği ağırlığı kabul etmekle beraber, hayatın bunca tekdüzeliği içinde insana sunulmuş bir idrak fırsatı gibi gelir sis bana. Elimde olsa aynı anda onun Çamlıca Tepesi’ndeki dağılışını, Çubuklu Körfezine sokuluşunu, bilgiç balıkçının lüfer avına çıkışını, Fenerbahçesi önlerinde dizlerini kaldırışını, Moda çitlenbiklerini bürüyüşünü, Karaköy limanını sarışını, Sarayburnu önlerinden Ayasofya kubbesine doğru kayarak yükselişini de görmek isterdim. Sabahın erken sisine yakalanmış lüfer ve çinekop avcılarının ışık ile sis arasındaki çınçınlığı sevişlerine de imrenirim..

Sis indiğinde, sis İstanbul’u teslim aldığında ben de ona teslim olmayı dilerim. Ağaçların çocuk oluşunu, martıların sis içindeki ilkel çığırışlarını, derinden yük gemilerinin böğürüşünü, araba farlarının kedi gözleri gibi yaklaşıp uzaklaşmasını, yolların büründüğü derinliği, bir Bektaşi babasının boynuna astığı ‘teslim taşı’ gibi boynuma sisi takıp zaman ve mekanda kaybolmak isterim. Kaybolmak, varlığımızdaki ebedi yitikliğin bir anlık çınlayışıdır çünkü. Sabah başka, gün içinde ayrı, geceleyin daha büyülü gözüken İstanbul sisini yaşamak için gelişini gözlerim.

Sanki bir güzel el, belki binlerce tertemiz şekilsiz varlık sis bürüyünce şehrimizi nazikçe teslim alır ve onu yıkayıp temizler. Kulağına unuttuğu bazı neşideleri fısıldar. Sis dağılıp da yeniden gerçeğin sahnesi açılınca şehrinizi sevmeye devam etmemizin sebebi budur. İstanbul’u sevmek belki de sis ile başlar. Buradan bir ömürlük bir düşünce doğar.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum