Goethe'nin başyapıtı Senail Özkan çevirisiyle rafta: Faust’un trajedisine müthiş bir tercüme

Goethe'nin başyapıtı Senail Özkan çevirisiyle rafta: Faust’un trajedisine müthiş bir tercüme

Goethe’nin ‘Faust’u bir tragedya. Kökü Alman halk efsanelerine dayanıyor. ‘Faust’u yıllar sonra tekrar okumayı başıma açan Senail Özkan’a gelince ağırlıklı olarak Alman edebiyatından tercümeleriyle karşılaşılır. Ötüken Neşriyat’tan çıkan Goethe’nin ‘Faust’tu da o tercümelerinden biri. Kitapta Özkan’ın müthiş tercümesiyle karşılaştım. Metinleri nesir haline getirme abukluğuna bulaşmamıştı. Metin altı açıklamalarda da çok hassastı. Müteşekkirim.

BESİM DALGIÇ

Erdeme dayalı Stoacı ya da iyi ahlaka, günah-sevap ikilemine dayalı Skolastik felsefe tanrılı, tanrısız tüm dinlerin binlerce yıl düşünsel temeliydi. Bu temeli oluşturan en önemli yapı ise tefekkürdü. Hülasa meditasyon da denilen bu yapının yerini 18. ve 19. yüzyılda tabiata, gözleme, deneye dayalı bilimsel düşünce almıştır. Yine de bilimle skolastik düşünce arasında çatışma hâlâ sürüyor. Oysa ‘Hikmet’e ulaşmanın tek yolu yok. Nasıl kullanıldığı vicdana bağlı. Büyük şair, tabiat bilimci Goethe bu değişimin başında gelenlerden. Frankfurt’ta doğan, Weimar’da ölen Goethe’nin yıllar önce evine gitmiştim. Üst katlardaki bol odalı konakta çok sevgilili bir hayat sürdüren Goethe’nin alt katlarda ise çeşit çeşit minerallerden, bitki örneklerinden, renk incelemelerinden, anatomi çalışmalarından oluşmuş birçok gözleminin, araştırmasının belgelendiği büyük bir arşiv hâlâ korunup, sergileniyordu. Goethe’nin yaklaşımı metafizikten uzak, her şeyin cevabını tabiatta, fizikte arayan bilimsel bir anlayıştı. Günümüzde normal karşılanan, o dönemde kolayca kabul görülmeyen bu anlayışta, engizisyonun etkisinin azalsa bile hâlâ aforoz edilme, işkence, hatta öldürülme tehlikesi söz konusuydu. Geçmiş yüzyıllarda bu nedenle birçok insanın büyücü ya da içine şeytan girmiş diyerek canlı canlı yakıldığı bilinir.

HIRS VE KİBRİN KISKACINDA BİR BİLİM İNSANI: Goethe yaşadığı dönemde de, günümüzde de etkisini hâlâ sürdürüyor. Alman edebiyatının temel taşlarından ‘Genç Werther’in Acıları’ yazdığı ilk roman. Goethe dünya edebiyatı açısından Shakespeare ya da Dante ile eş değerde kabul görüyor. Özellikle Dante’nin ‘İlâhi Komedyası’ndan çok etkilendiği anlaşılan Goethe’nin ‘Faust’u da başka bir baş yapıt. Dr. Faust uğraşı bilim olan, akademik çevrelerce çok önemsenen her şeyi yalayıp yutmuş biri. Bilginin doruğunda ama biçare. Daha öteye geçmek, metafizik alemi keşfetmek dileğindeymişçesine büyük bir iç çatışmayla dolu. Ayrıca inançlı biri. Beden yaşlı, arzular geride kalmış. Ama hırs, kibir, hülasa yedi günah dehşetle çekiyor bir taraftan. Mefisto cehennemin kralı. Dr. Faust’un bu zaafından haberi var. Ama tanrıdan izinsiz ya da habersiz onu ele geçirmek Mefisto’ya yakışmıyor. Önce Tanrı’yla iddiaya giriyor, Tanrı’da Mefisto’ya dünyada ne yaparsan yap diyor, ama kulundan o kadar emin ki Mefisto’nun kaybedeceğini düşünüyor. Oysa hırs denetlenebilir bir şey değil. Mefisto Dr. Faust’un kanıyla imzalanmış ikinci bir anlaşma daha yapar. Anlaşmaya göre her isteğinin yerine gelecektir. Buna karşın ruhunu Mefisto’ya vermeyi vaad edip önce gençleşir, arzuları canlanır, dünyalar güzeli Gretchen’e aşık olur... Başta herkes memnun mesut. Sonra işler çatallaşır. Bedensiz şeytan gerçekte ruhu ne yapsın. Zaten kötü ruh zengini. Dr. Faust’un bitmek bilmeyen arzuları karşısında bu alış verişten pek memnun değil, adeta pişman...

KÖKÜ ALMAN HALK EFSANELERİNE DAYANIYOR...: ‘Faust’ bir tragedya. Kökü Alman halk efsanelerine dayanıyor. Shakespeare’in çağdaşı oyun yazarı Christopher Marlowe’da bu efsaneleri ‘Dr. Faustus’ adıyla oyunlaştırmıştı. Şeytan miti Orta Çağ Avrupa’sında Katolik inanç bağlamında çok geniş bir etkisi vardı. Kilise hakimiyetini, gücünü büyük ölçüde bu mit üzerine kurmuştu. Cehennem korkusu çok büyük bir baskıydı. Rönesans, Reform bu etkiyi azaltmış, Aydınlanma Dönemi ya da Fransız Devrimi’yle de kilisenin gücünü büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştı.

KİTABI BİR DAHA OKUMAYI DÜŞÜNMÜYORDUM... : Faust’u yıllar sonra tekrar okumayı başıma açan Senail Özkan’a gelince onun özgeçmişinde Bonn Üniversitesinde Felsefe, Alman Edebiyatı ve Sosyoloji okuduğuna, telif eserlerinin yanı sıra ağırlıklı olarak Alman edebiyatından tercümeleriyle karşılaşılır. Ötüken Neşriyat’tan çıkan Goethe’nin ‘Faust’tu o tercümelerden biri. ‘Faust’un birçok tercümesi var. İyi bir şey. İlk kez ‘60’lı yıllarda radyo tiyatrosunda dinlemiştim. O yıllarda radyo benim neslimin hâlâ hatırladığı çok değerli yayımlar yapıyordu. ‘Faust’u ‘70’li yıllarda sahne tasarımı okuduğum Akademi’de ilk kez Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı kitaptan okumuştum. Nasıl bir kitaptı hatırlamıyorum. Galiba manzum değildi. İyi bir duygu vermemişti, bu nedenle Marlowe’un ‘Dr. Faustus’nu tercih etmiştim. Senail Özkan’la tanıştığımda çevirisinden dolayı kutlamış ancak yukarıda da belirttiğim nedenlerden dolayı kitabı bir daha okuyamayacağımı söylediğimde nasıl şaşa kaldığı hâlâ gözlerimin önünde. Sonuçta onun ‘Faust’unu tekrar okudum. Yanılmışım. Senail Özkan’ın müthiş bir tercümesiyle karşılaştım. Metinleri nesir haline getirme abukluğuna bulaşmamıştı. Metin altı açıklamalarda da çok hassastı. Müteşekkirim.

PEYAMİ SAFA’YA DA İLHAM VERDİ

Turgenyev’den ‘Faust-Asya’, Thomas Mann’dan ‘Dr. Faustus’ kitaplarının da Goethe’nin ‘Faust’ trajedisinden yararlandıkları çok açık. Edebiyatımızda ise Peyami Safa’nın Server Bedi adıyla ‘Faust’un etkisiyle yazdığı ‘Şeytana Uyanlar’ adlı romanından başka bir kitaba rastlamıyoruz. Bir de Mihail Bulgakov’un Stalin rejiminin en karanlık günlerinde yazılan ‘Usta ve Margarita’yı da eklemek gerekir. Goethe’nin ‘Faust’una göndermelerle, hicivlerle dolu bu kitapta Şeytan bu kez ateistlerle uğraşıyor. Sabahattin Ali’nin ‘İçimdeki Şeytan’ adlı romanının ise ‘Faust’un Mefisto’suyla hiçbir alakası yok. ‘Faust’ edebiyat kadar sinemanın hatta operanın da konusu. Alman yönetmen F.W. Murnau’nun 1926’da ‘Faust- Bir Alman Halk Masalı’ adıyla çektiği çektiği filmde, Dr. Johann Fausten’in halk kitabından motifleri iç içe geçiriyor, Christopher Marlowe ile Goethe’nin kitaplarıyla harmanlıyor. Rus yönetmen Alexandre Sokourov’un 2012 tarihli Faust filmi de dikkate değer bir çalışma. Fransız besteci Charles-François Gounod’nun uyarlanan ‘Faust’ operası da etkileyici.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN