Sinema tarihçisi ve araştırmacısı Ali Can Sekmeç’in ‘Muhsin Bey’, ‘Yılanı Öldürseler’ ve ‘Umut’ gibi filmlerin 83 yaşındaki efsanevi yapımcısının yaşam hikayesini aktardığı ‘Abdurrahman Keskiner: Prodüktör’ kitabı Alfa Yayınları’ndan çıktı. Sekmeç kitapta, yoğun bilgileri ışığında Keskiner’e doğru soruları sorarak özellikle sinema kitaplarının az yayımlandığı bir dönemde Türk sinema tarihine sözlü tarih çalışması tadında bir eser kazandırıyor.
GÖKŞEN AYDEMİR
1960’lı yılların sonundan 1990’ların ortasına kadar uzanan süreçte her kesimden seyirciyi sinema salonlarına çekmeyi başaran Türk sinemasının efsanevi prodüktörü Abdurrahman Keskiner’in yaşam hikayesi ‘Abdurrahman Keskiner: Prodüktör’ başlığı altında sinema tarihçisi ve araştırmacısı Ali Can Sekmeç tarafından kaleme alındı. Geçtiğimiz günlerde Alfa Yayınları tarafından titiz baskısıyla raflardaki yerini alan çalışma, sadece sinemaya adanmış bir hayat hikayesi değil Keskiner’in üretim yaptığı yıllardaki film yapma pratiklerinin ve döneminin toplumsal, ekonomik ve siyasi ikliminin de şahidi olma niteliği taşıyor.
Abdurrahman Keskiner’in (namıdiğer Apo Kardaş) Adana-Osmaniye’de başlayan hayatı 1965 yılında Yılmaz Güney ile tanışması sonrasında sinemayla iç içe devam etmiş. Bu süreçte İstanbul’a gelen Keskiner, Güney’in önce menajeri ve sonra en yakın arkadaşı olmuş. Güney’le Güney Film’i kurması ‘Seyyit Han’ (Toprağın Gelini) filmiyle başlayan ve ‘Umut’ filmiyle nihayete eren ilişkileri ona Yeşilçam’ın merkezinde altı deneyim dolu yılı kazandırmıştır.
DÖNEMİ İYİ OKUYAN BİR PRODÜKTÖR
1971 yılında Umut Film’i kuran ve kendi namına filmler çekmeye başlayan Keskiner, 80 film çekmiş ve Yeşilçam’ın gizli kahramanlarından biri olmuştur. 1970’lı yıllar Yeşilçam koşullarının halen devam ettiği dönemdir. Bölge dağıtımcılarını iyi tanıyan ve iş yapma adabı olan Keskiner için doğru kapıları bulmak çok da güç olmamıştır. Zamanın ruhuna uygun işleri yapmak konusunda da üstüne yoktur. Masal filmlerinin yükselişe geçtiği 1970’li yılların ilk yarısında ‘Donkişot: Sahte Şövalye’, din temalı filmlere ilginin arttığı dönemde ‘Rabia’, gülmeceli erotik filmlerin öne çıktığı dönemde Aydemir Akbaşlı nice filmler, ayrıca dönemin en çok müzikli filmlerin çeken yapımcısı olan Keskiner özellikle arabesk filmleriyle öne çıkmıştır. Piyasa kuralları dışında sanatsal yönü ağır basan filmler çekmeyi de ihmal etmez. ‘Hazal’, ‘Yılanı Öldürseler’, ‘Muhsin Bey’ gibi filmleriyle yurt içi ve yurt dışında ödüller almış ve Cannes Film Festivali’nde Türk sineması masasının açılmasına birinci dereceden katkı sağlamıştır. Yeşilçam’ın üretiminin tamamen durduğu dönemde beyaz camın büyüsüne de kapılan Keskiner, ‘Hanımın Çiftliği’ ve ‘Itri’ gibi unutulmaz televizyon dizilerine de imza atmıştır. Yoğun yapımcılık yaptığı bu dönem de kitapta geniş yer almakta.
KEŞİFLER İNSANI
Sekmeç’in kitabından Keskiner’in sinemaya yeni kazandırdığı isimlerle ne kadar öngörülü bir yapımcı olduğunu da öğreniyoruz. Sinema, tiyatro, eğlence sektörü, gece hayatı, moda sektörü gibi çeşitli mecralardan tanıdığı yetenekli isimleri filmlerinde oynatmıştır. Aydemir Akbaş’tan, Hülya Avşar’a, İbrahim Tatlıses’ten Fatoş Sezer’e, Hakan Ural’dan İlknur Bozkurt’a, Gülben Ergen’den Uğur Yücel’e kadar birçok ismin sinemaya kazandırılmasına büyük rolü vardır.
ALİ CAN SEKMEÇ’İN KESKİNER’İ
Abdurrahman Keskiner gibi pırlanta bir değeri iyi işlemeyi bilen Sekmeç, Türk sinemasıyla ilgili yoğun bilgilerini, doğru soruları sorarak ve onları en iyi şekilde toparlayarak Türk sinema tarihine sözlü tarih çalışması tadında bir eser kazandırmış. Günümüzde Türk sinemasının tarihsel kimliği üzerine az sayıda çalışma ve araştırma olması nedeniyle Yeşilçam yorumlanırken yanlış anlaşılan noktalar olabilmektedir. Sekmeç, bu nedenle sadece Abdurrahman Keskiner’in hayatına odaklanmıyor. Türk sinema tarihi içinde önemli bir kaynak oluşturuyor. Sekmeç’in Abdurrahman Keskiner’i Türk sinema tarihinin kaybolmuş ya da tutulmamış tarihini; siyasal, kültürel, toplumsal, magazinel, ekonomik, estetik, teknik gibi pek çok yönüyle ele alıyor. Alfa Yayınları tarafından yayımlanan bu çalışma Türk sinema tarihi araştırmaları açısından çok özel bir yerde duruyor. Kültür ortamımızın bu kadar çoraklaştığı özellikle sinema kitaplarının çok az yayınlandığı bu dönemde böylesine hacimli bir çalışmayı, bol fotoğraflı ve çok kaliteli bir şekilde bastıkları içinde ayrıca tebrik ve teşekkür etmek gerekiyor.
YILMAZ GÜNEY İLE ARASINDAKİ KOPMAZ BAĞ
Abdurrahman Keskiner ve Yılmaz Güney’in arasında sadece iş ilişkisi olarak göremeyeceğimiz kopmaz bir bağ vardır. Kızının annesi Can hanım, Nebahat Çehre ve sonrasında Fatoş Güney ile olan evliliğinin birinci dereceden şahidi, Güney ailesinin bir ferdi olmuştur. Güney’in daha politik çarkların içine sıkıştırılmadığı, yazdığı senaryolarını hiçbir etki altında kalmadan çekebildiği, en özgür olduğu dönemde de yanında Keskiner vardır. Yaşadığı kriminal sorunlar, hapishane süreçleri ve bitmek tükenmek bilmeyen kumar tutkusu nedeniyle yolları ayrılsa da son kez karşılaştıkları ‘Yol’ filminin Cannes Film Festivali’ndeki gösterimi sonrasında hüzünlü bir vedada paylarına düşmüştür. Kitapta özellikle Güney ilgili uzun bölüm daha önce dinlemediğimiz ayrıntıları ve gerçekleriyle ilgi çekici bir hal almaktadır. Özellikle Güney’in, sansasyonlu özel hayatı ya da politik kimliğinin dışında sadece sinema yapmak isteyen bir emekçi olarak karşılaştığı sorunlar, o yıllarda en büyük problem olan sansür kurullarının kararları sonrasında yaşanan olaylar ve istediği filmi çekmek konusunda yaşadığı ekonomik sorunları Keskiner’in anılarından dinlemekteyiz.