2019’da dönemin İçişleri Bakanı Soylu’nun, kendisine yönelik “Türkiye’yi şikayet eden ahmak” sözlerini soran gazetecilere İBB Başkanı “Asıl 31 Mart’ta seçimi iptal ettirenler ahmaktır” yanıtını vermişti. Bu ifadelerle YSK üyelerinin hedef alındığı ileri sürüldü, İmamoğlu’na 2 yıl hapis ve ‘siyasi yasak’ cezası verildi. İmamoğlu’nun avukatları karara itiraz ederken hukukçular da ‘Demokratik hiçbir ülkede böyle bir dava kabul edilemez’ görüşünde birleşti.
MERVE ŞİŞMAN
‘İKTİDARA DÖNÜK SÖZ HİÇBİR ÜLKEDE SİYASİ YASAĞA YOL AÇMAZ’
Prof. Dr. Adem Sözüer: Bir yandan ‘kamu görevlileri ağır eleştirilebilir’ denirken diğer yandan bu eleştiriler suç sayılıyor. Bunu mümkün kılan düzenleme anayasaya aykırı. Hiçbir demokratik ülkede ‘ahmak’ sözü hapis ve siyasi yasak sonucunu doğurmaz. Diğer yandan İmamoğlu’nun ‘ahmak’ beyanının YSK’ya değil, Soylu’ya ve siyasi iktidara yönelik olduğu belli. Kendisine yönelik sözü iade maksadıyla bunu ifade ediyor.
‘YAPILAN YARGILAMA TÜRKİYE’NİN İMAJINA OLUMSUZ ETKİ EDİYOR’
Prof. Dr. Ahmet Gökcen: İlk sözü söyleyenin suç işlemediği kabul edilip cevap verenin suçlanması hukuk devletinde kabul edilemez. AB normlarından uzaklaşıldı. Yargı siyasi manevraların parçası haline geliyor. Böyle bir olay Almanya’da, Fransa’da yaşanmazdı. AİHM sözleşmesi ‘kamu gücünü kullanan kişi bu eleştirilere tahammül etmeli’ diyor. Biz de bu sözleşmeyi tanımışız. Bu yargılama Türkiye’nin imajını sarsıyor.
İMAMOĞLU’NDAN ‘BÖYLE BİR DAVA OLAMAZ’ TEPKİSİ
İBB Başkanı’nın avukatları, İstinaf Mahkemesi aşamasında olan dosya için yeni bir mütalaa sundu. Mütalaada, İmamoğlu’na verilen 2 yıl cezaya dayanak gösterilen TCK’nın 125 3-a maddesinin anayasaya aykırı olduğu savunuldu. İmamoğlu ise “Olmayan bir suç üzerinden yargının mağduru durumundayım. Böyle bir dava olmaz. Bu davanın görüşülmesi bile utanç verici bir durum” dedi.
OLMAYAN SUÇ ÜZERİNDEN YARGININ MAĞDURUYUM
YSK üyelerine yönelik ‘Ahmak’ ifadesini kullandığı belirtilen ve ceza alan İBB Başkanı İmamoğlu’nun dosyası İstinaf’ta bekletiliyor. Sürecin yavaş işlediğine dair eleştiriler devam ederken İmamoğlu’nun avukatları bilimsel mütalaa sundu. TCK 125. maddesinin ifade özgürlüğünü etkilediği belirtilerek dosyanın AYM’ye gönderilmesini talep etti. İBB Başkanı da ‘Bu davanın görüşülmesi bile millet için utanç verici. Olmayan bir suç üzerinden yargının mağduruyum’ dedi. KARAR’a konuşan hukukçular ise ifade içi ‘eleştiri’ dedi. Ancak söz konusu ifadesinin rakip siyasetçileri tasfiye etme amacı ile kullanıldığını ifade etti.
Ekrem İmamoğlu, ilk kez İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına seçildiği 2019 yılının kasım ayında Fransa’nın Strazburg kentinde düzenlenen Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ne davetli olarak katılmış ve bir konuşma yapmıştı. O dönem Türkiye İçişleri Bakanı olarak görev yapan AK Parti İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, İmamoğlu için “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti. İmamoğlu ise Soylu’ya “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın” cevabını vermişti. Soylu ifadenin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine söylendiğini savundu. Ardından YSK ve üyeleri hakarete uğradıklarını ve mağdur olduklarını belirterek İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı suç duyurusunda bulunmuştu. Başsavcılığın hazırladığı iddianamede ‘kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret’ suçundan İmamoğlu’nun 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istenmişti. İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk ayağında Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verilmişti. Dava, son iki yıldır Türkiye’de ‘Temyiz Mahkemesi’ olarak da kabul edilen Yargıtay’ın bir alt basamağı İstinaf Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.
AVUKATLARTINDAN BİLİMSEL MÜTALAA: Ancak erken seçimin konuşulduğu dönemde İmamoğlu’nun dosyasının İstinaf’ta bekletilmesi eleştiriliyor. Uzayan süre tepkiler sürerken İmamoğlu’nun avukatları, istinaf aşamasındaki dosyaya bilimsel mütalaa sundu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Adem Sözüer ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Tolga Şirin tarafından hazırlanan bilimsel mütalaada, TCK’nın 125 3-a maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülerek, bu hükmün iptali istemiyle dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürülmesi gerektiği savunuldu. Mütalaada TCK’nın 125’inci maddesinin alelade bir ceza normu olmadığı vurgulandı ve ‘Anayasa’daki ifade özgürlüğü hakkı üzerinde etki doğurmaktadır. Bu bakımdan yasama organının suç ve ceza politikasına ilişkin marjının daraldığı bir alan söz konusudur. Bu alanda Anayasa’ya aykırılık iddiası ‘ciddi’ niteliktedir’ tespitine yer verildi.
HAKKANİYETSİZLİK VE EŞİTSİZLİK: Mütalaa’da hakaret suçu için gereken davranışın ‘söz’den ibaret olduğu ve hiçbir sözün kişinin özgürlüğünden mahrum kalmasına yol açacak hapis cezasını gerektiremeyeceği ifade edildi. Bunun kategorik olarak ölçüsüzlük yarattığı belirtildi. Anayasa’daki ‘eşitlik’ ilkesine de değinilen mütalaada “Güçlünün, kendisine dönük eleştirilerden ötürü daha ağır ceza hükümleriyle korunmasında hakkaniyetsizlik ve eşitsizlik sorunu olduğu açıktır” değerlendirilmesi yapıldı.
OLMAYAN SUÇTAN YARGININ MAĞDURUYUM: Avukatlarının mütalaası sonrası konuşan İmamoğlu “Olmayan bir suç üzerinden yargının mağduru durumundayım. Böyle bir dava olmaz” dedi. İmamoğlu “Bu davanın görüşülmesi bile millet için üzülecek bir durum. Utanç verici bir durum ama ben yargıya güvenmek istiyorum. İnşallah en doğru kararı eninde sonunda verecektir” ifadelerini kullandı. Demokrasi adına kötü olan bu durumdan bir an önce kurtulmak gerektiğini söyleyen İmamoğlu “Umarım bu durumdan sıyrılır, memleketin gerçek gündemine bakar, gerçek sorunları konuşuruz” dedi. Gelişmelere ilişkin KARAR’a konuşan hukukçular ise davaya temel oluşturulan ifadenin ifade özgürlüğü kapsamına girdiğini söyledi.
HİÇBİR DEMOKRATİK ÜLKEDE ‘AHMAK’ SÖZÜNDEN CEZA VE SİYASİ YASAK ÇIKMAZ
Prof. Dr. Adem Sözüer: Doç. “Dr. Tolga Şirin ile birlikte verdiğimiz bilimsel mütalaada şu görüşlere yer verdik. Öncelikle belirtmek gerekir ki biz genel hakaret suçunun değil, kamu görevlilerine hakarete ilişkin düzenlemenin anayasaya aykırı olduğu görüşündeyiz. Elbette kamu görevlilerine hakaret fiilleri de cezalandırılabilir, ama bu ceza, genel hakaret suçuna verilen cezaya göre daha ağır cezalandıran nitelikli bir hal olmamalı ve bundan siyasi yasak doğmamalı, diyoruz. Çünkü bir yandan kamu görevlileri yetki ve konumları gereği daha ağır eleştirilebilir derken, diğer yandan bu eleştirileri suç sayıp, genel hakarete göre daha ağır cezalandırılıyor. İşte bu uygulamayı mümkün kılan düzenlemenin anayasa aykırı olduğu kanaatindeyiz. Dünyanın hiç bir olağan demokratik ülkesinde, ‘ahmak’ gibi bir söz nedeniyle, size verilen gibi bir hapis cezası ve siyasi yasak sonucunu doğurmaz. Diğer yandan Ekrem İmamoğlu’nun ‘ahmak beyanı’ Yüksek Seçim Kuruluna değil, dönemin içişleri bakanı Süleyman Soylu’ya ve siyasi iktidara yönelik olduğu bellidir. Ekrem İmamoğlu’na karşı açılan dava davanın konusu olan ‘Ahmak sözcüğü ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kullandığı ve kışkırtıcı sayılabilecek nitelikteki sözcük ‘ahmak’ birebir aynıdır ve Ekrem İmamoğlu bu sözü kendine yönelik söylenmesi nedeniyle, ‘iade’ tepkisi olarak ifade etmiştir. Keza bu sözün İçişleri Bakanına değil, YSK heyetine söylendiği varsayımında dahi ifadenin eleştiri hakkının kullanımı sayılması mümkün görünmektedir. Eleştirinin, hakkın kullanılması şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak Anayasada ve Türk Ceza Kanunundaki öngörülmesine rağmen, bu düzenlemelerin sistematik şekilde göz ardı edilip, rakip siyasetçileri tasfiye etmek gibi amaçlarla kullanılmasında araç olarak kullanılan normların anayasaya aykırılığının ciddi görülmesi zorunludur.
İLK SÖZÜ SÖYLEYENİN ‘SUÇSUZ’ MARUZ KALAN SUÇLANMASI HUKUK DEVLETİNDE KABUL EDİLMEZ
Marmara Üniversitesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gökcen: Yürütülen soruşturmanın hukuka uygunluğunun değerlendirilmesi lazım. Hiçbir gelişmiş batı ülkesinde böyle bir sözden dolayı ne o ülkenin içişleri bakanı seçilmiş belediye başkanına ahmak der ne de asıl ahmak sizsiniz denmez. Bu tür fiiller Türkiye’nin gelişmişlik düzeyinin de altında olan davranışlardır. İlk sözü söyleyenin ‘suç işlemediği’ öne sürülürken bu esnada bu söze maruz kalan ve cevap veren kişinin de bundan dolayı suçlanması bir hukuk devletinde kabul edilebilir bir şey değildir. Gelinen süreçte Avrupa Birliği normlarından da uzaklaşıldı. Böyle bir olaydan dolayı yargı teşkilatımızın soruşturmanın açması da pek beklenen bir şey değil. Yargı teşkilatımız birtakım siyasi manevraların parçası haline geliyor. Böyle bir olay Almanya’da, Fransa’da ya da İngiltere’de olur mu? Olmazdı tabii ki, ifade özgürlüğünün kapsamı son derece geniştir. AİHM’nin sözleşmesi diyor ki; kamu gücü ve yetkisini kullanan kişi ve kuruluşlar bu eleştirilere tahammül etmelidir. Biz de bu mahkemenin sözleşmesini tanımışız. Bugün seçilmiş bir belediye başkanının, kendisine sorulan soru üzerinden verdiği eleştiri mahiyetindeki cevaptan dolayı siyasi yasaklılıkla yargılanması Türkiye’nin imajını sarsan inanılmaz geri bir davranış. Hiçbir kamusal yetki keyfi olarak kullanılamaz.”