Hayatı film olan gerçek 'survivor'lar

Hayatı film olan
gerçek 'survivor'lar

Onlar haftalarca okyanusun ortasında küçücük bir salda yaşadılar, çölleri yürüyerek aştılar... İnsanın hayatta kalma güdüsü ve şansı, inanılmaz durumlarda dahi hayatta kalmasını sağlayabiliyor. İşte filmlere konu olan 10 mucizevi hayatta kalma öyküsü.

[Karar]

Büyük tehlikeleri ve zor durumları atlatarak hayatta kalmayı başaran kahramanlar, eski çağlardan beri insanları büyülemiştir. Tarihçi Homeros'un bundan 2800 yıl önce yazdığı Odesa destanı, Odysseus'un ailesine dönmek için sayısız canavar ve şeytani bir büyücüyle verdiği mücadeleyi anlatır. 

Modern çağın 'survivor'ları içinse kurguya gerek yok; onlar gerçekten haftalarca okyanusun ortasında küçücük bir salda yaşadılar, üzerlerine yıkılan binalardan kurtuldular, çölleri yürüyerek aştılar. Hayatları kitaplara, filmlere konu oldu.

İşte çağımızın 10 'survivor'ının nefes kesen hikayesi:

İkiz kuleler üzerine yıkıldı, canlı kurtuldu

15-07/21/world_trade_center_9_11_wallpaper_by_jaksonstoker-d7cs6a5.png

Genelle Guzman-McMillan, 11 Eylül 2001 saldırısının gerçekleştiği sırada Dünya Ticaret Merkezi'nin 64. katındaki ofisinde çalışıyordu. Bir saat boyunca binadaki diğer insanlarla birlikte yardım gelmesini bekleyen Guzman-McMillan, umudunu kesince merdivenere yöneldi. 13. kata kadar inmeyi başarmıştı ki bina yıkılmaya başladı. Duvarların altında kalan kadın, sadece bir elini hareket ettirebiliyordu. Kafası iki beton parçasının arasına sıkışmıştı.

15-07/21/ipad-art-wide-genelleguzman-420x0.jpg
Genelle Guzman-McMillan 

27 saat süren bekleyişi sonunda yıkıntıların içindeki arama-kurtarma çalışmalarında yer alan 300 köpekten biri tarafından bulundu. Guzman-McMillan, 11 Eylül'den canlı kurtulan son kişi...

Sovyet Gulag'ından kaçtılar, Gobi Çölü'nü yürüyerek geçtiler

15-07/21/1581859666_aab418a6f3_b.jpg

Polonyalı süvari memuru Slavomir Rawicz, 1939 yılında ülkesini Sovyet ve Nazi işgaline karşı savunmak için askere çağrıldı. Savaşta Sovyet güçleri tarafından esir alınan Rawicz, casuslukla suçlandı ve 25 yıl boyunca Sibirya'daki Gulag'larda (Sovyet tutuklu kampları) çalışma cezası aldı.

1941 yılının Nisan ayında Rawicz ve altı esir, bir kar fırtınası esnasında gardiyanlardan birinin eşinden de yardım alarak kamptan kaçtılar. Yedi esir, güneye doğru yol aldı. Gobi Çölü'nü ve Himalaya Dağları'nı geçerek Hindistan'a ulaşmayı planlıyorlardı. Dördü başardı, üçü öldü.

15-07/21/srawicz.jpg
Slavomir Rawicz

Dört yoldaş, 6437 kilometrelik yürüyüşün ardından Hindistan sınırında askerler tarafından kurtarıldı. Rawicz, Hindistan'a vardığında sadece 31 kiloydu. Rawicz kampta gördüğü işkence ve binlerce kilometrelik yolculuktan sonra tam olarak iyileşemese de 88 yaşına kadar yaşadı. Rawicz'in hayatı, Uzun Yol (The Long Walk) adlı kitap ve filme esin kaynağı oldu.

Dağda insan eti yiyerek hayatta kaldılar

15-07/21/art-reid-southen-mountains-snow-winter-track-people-mountain-climbers-1.jpg

13 Ocak 1972'de Uruguay Hava Kuvvetleri'ne ait bir uçak, Montevideo'dan Şili'nin Santiago şehrine uçarken, Andes Dağları'nda düştü. Uçakta Şili'ye maç için giden Old Christians Club adlı bir rugby takımının oyuncuları ve aileleri bulunuyordu. Uçaktaki 45 kişiden 25'i kazada hayatını kaybetti. Dağda mahsur kalan 20 kişiden 8'i, kazadan iki hafta sonra çığ düşmesi sonucu öldü.

Kalan 12 kişinin yaşamak için beslenmesi gerekiyordu ve beslenmek için tek bir seçenek vardı: Kazada ölenleri yemek. 4 bin metre yükseklikte cesetlerin bozulmaması sayesinde iki aydan uzun bir süre boyunca ölen yakınlarının etletini yiyerek hayatta kalmayı başardılar.

15-07/21/article-2217141-157be9e4000005dc-649_634x459_crop.jpg
Helikopteri böyle karşılamışlardı.

Daha sonra kazazedelerin içindeki iki rugby oyuncusu, 21 yaşındaki Fernando Parrado ve 19 yaşındaki Roberto Canessa yardım aramak üzere yola çıktı. 10 günlük yolculuğun sonunda bir çobanla karşılaştılar. Bir arama kurtarma ekibi oluşturuldu ve dağda kalanlar ertesi gün kurtarıldı.

15-07/21/survive-impossible-9.jpg
40 yıl sonra Old Christians Club

Bu inanılmaz hikaye, Alive (Canlı) adlı kitap ve filme konu oldu.

Kazadan kurtulanlar 40 yıl sonra, 2002 yılında bir araya geldi ve Santiago'ya, uçağın düşmesi yüzünden çıkamadıkları maçı oynamaya gittiler.

Uçak kazasından kurtulup Japonlara esir düştüler

15-07/21/chinese_civilians_to_be_buried_alive.jpg

İkinci Dünya Savaşı sırasında kurtarma görevi yürüten ABD Hava Kuvvetleri B-24 timi, 27 Mayıs 1943 günü uçakta meydana gelen bir arıza sonucu Pasifik Okyanusu'na düştü. Okyanusun ortasında bir salda kalan 3 kişilik mürettebattan, tüfekçi Çavuş Francis McNamara 33 gün sonra öldü. Teğmen Russel Philips ve 1936 Berlin Olimpiyatları'nda mücadele etmiş bir atlet olan Teğmen Louis Zamperini, 47 gün boyunca yağmur suyu ve balıkla beslenerek hayatta kalmayı başardı.

15-07/21/louie-zamperinifly_2962643c.jpg
Louis Zamperini

Ne var ki iki pilotu bulanlar müttefik güçleri değil, Japon ordusuydu. Bu andan sonra işler özellikle de Zamperini için daha da kötüye gitmeye başladı. Olimpik sporcu, 'kuş' lakaplı sadist çavuş Mutsuhiro Watanabe tarafından işkence gördü.

15-07/21/zmperini-223538.jpg
Zamperini olimpiyatlarda.

Kamptaki diğer esirlere her gün iki saat boyunca Zamperini'nin suratının yumruklatılması, bu işkencelerden sadece biriydi. Zamperini, bir keresinde ağır bir direği 37 dakika boyunca kafasının üzerinde tutmuş, sonunda yere yığılmıştı. ABD'li pilot bütün bu işkencelerden sağ kurtulmayı başardı ve 1945 yılında savaşı ABD ve müttefiklerin kazanmasıyla özgürlüğüne kavuştu. 

Savaş sonrasında Zamperini, Japonya'ya gidip Watanabe'ye kendisini affettiğini söylemek istedi ama 'Kuş' bunu kabul etmedi.

15-07/21/phillips.jpg
Russel Philips

Zamperini'nin hayatı da önce roman, sonra film oldu. Laura Hillenbrand'ın 2010 yılında çıkardığı 'Unbroken' (Kırılmamış) adlı kitap çok satanlar listesine girdi. Kitaptan senaryolaştırılan aynı adlı film, 2014 yılında, Zamperini'nin ölümünden kısa bir süre önce vizyona girdi.

Atlantik Okyanusu'nda tek başına dört ay

15-07/21/survive-impossible-7.jpg

1942 yılının Kasım ayında, Benlomond adlı bir İngiliz ticaret gemisi, Güney Afrika'nın başkenti Cape Town'dan Hollanda Ginesi'ne (bugün Surinam) doğru yola çıkmıştı. Benlomond, savaş yıllarında müttefiklerin ticari gemilerine saldıran Alman denizaltılarının hedefi olmaktan kurtulamadı.

Cape Town'dan 1207 kilometre açıkta vurulan gemiden kurtulan tek kişi, gemiden atlayan 24 yaşındaki Çinli denizci Poon Lim oldu. Gemideki sallardan birine ulaşmayı başaran Lim, mucizevi bir şekilde geminin suda yüzen kalıntılarının arasında bir su tankı ve konserve yiyecekler buldu. Lim geminin kalıntıları arasında bulduğu ip ve tahta parçalarından kendine bir balık ağı yapmayı da başardı.

15-07/21/220px-poon-lim_crop.jpg
Poon Lim.

Lim, Brezilyalı balıkçılar tarafından kıyıdan 16 kilometre açıkta kurtarılana kadar, 133 gün boyunca bu şekilde yaşadı. Bu sürede 14 kilo veren genç denizci, tenindeki ciddi güneş yanıkları ve çiğ balık yemekten dolayı midesindeki ağrılar dışında büyük bir sağlık sorunu yaşamadı.

Poon Lim, savaşın bitmesinden sonra ABD'ye göç etti ve 1983 yılında şef kamarot olarak emekliliğine kadar denizcilik yapmaya devam etti.

Çölde yarasa kanı içerek hayatta kaldı

15-07/21/dn24005-1_1200_crop-1437485594.jpg

Sahra Çölü'nde gerçekleştirilen Sables Maratonu, dünyadaki en zor spor etkinliklerinden biri. Atletler çölün ortasında güneşin kavurucu sıcaklığı ve gözleri kör eden parıltısının altında 250 kilometre boyunca koşmak zorunda. Bu maraton ayrıca dünyanın en yaşanmaz yerlerinden birinde kaybolma riskini de içerir.

İtalyan pentatloncu Mauro Prosperi, bu yarışın ne kadar tehlikeli olduğunu 1994 yılında öğrendi. Prosperi, 8 saat süren bir kum fırtınası nedeniyle geceyi bir yerde sığınarak geçirmek zorunda kaldıktan sonra, uyandığında çölün ortasında kaybolduğunu farketti. Sadece yarım şişe suyu kalan atlet, susuzluktan ölmemek için kendi idrarını içmek zorundaydı.

15-07/21/mauroprosperi.jpg
Mauro Prosperi, maratondayken... Soldaki ise şimdiki görüntüsü.

İki gün sonra terkedilmiş bir camiyle karşılaşan Prosperi, burada yarasaların yaşadığını farketti. Yarasaları yakalayıp bıçağıyla kafalarını kesti ve susuzluğunu gidermek için bütün kanlarını içti. 20 yarasanın kanını bu şekilde içtikten sonra yine susuz kalmıştı. Susuz geçen üçüncü günün sonunda bileğini keserek intihar etti. Fakat dehidrasyon nedeniyle kanı çabuk pıhtılaştı ve ölmedi. Bunu mücadeleye devam etmesi için bir işaret olarak gören sporcu, camiyi terketti ve çölde yürümeye başladı. Sekiz gün boyunca idrarını içerek yaşadıktan sonra bir vaha buldu, ertesi gün ise kurtulmasını sağlayacak olan çobanları.

Dağda kayalara sıkıştı, kolunu keserek kurtuldu

15-07/21/127hours-07-1.jpg

Nisan 2003'te, 27 yaşındaki dağcı Aron Ralston, Utah'taki Blue John Kanyonu'na tırmanırken 360 kiloluk bir kaya parçasının üstüne düşmesi sonucu yaralandı ve sağ kolu kayalıklara sıkıştı. Rolston, önce kaya parçasını bıçağıyla kazıyarak kolunu kurtarmaya çalıştı, bu işe yaramayınca tırmanırken kullandığı ipten bir kasnak yaparak kayayı itmek istedi. Ne var ki bu da işe yaramadı.

127 saat boyunca sıkışmış halde kalan Rolston, altıncı gün dağdan kurtulması için tek yolun kolunu kesmek olduğunu anlamıştı. Her ne kadar sıkışan elini artık hissetmese de sinirleri kesmenin ve kemiklerini kırmanın, hayatında yaşadığı bütün acılardan 100 kat daha kötü olduğunu söylüyordu.

15-07/21/survive-impossible-5.jpg
Aron Rolston, dağcılığa hala devam ediyor.

Dağcılar tırmanışa gidecekleri zaman, mahsur kalma ihtimaline karşı mutlaka birilerine haber verir. Rolston'ın bu kuralı unutması koluna maloldu. Rolston dağcılığa protez kol ile devam ediyor ama artık haber vermeyi unutmuyor.

Rolston'ın başından geçenleri 'Between a Rock and a Hard Place' (İki Arada Bir Derede) adıyla kitaplaştırdı. Bu kitabın filmi 2010 yılında '127 Saat' adıyla vizyona girdi.

Uçakları düştü, 42 gün kar yediler

15-07/21/080125_plane_crash2_470.jpg

4 Şubat 1963'te Kanada'dan ABD'ye giden iki kişilik pervaneli bir uçak, bir kar fırtınası sonucu Kanada'da boş bir araziye düştü. Uçakta, tasarruf yapmak için havayolları yerine amatör bir pilotla uçmayı tercih eden 21 yaşındaki Helen Klaben ve 42 yaşındaki pilot Ralph Flores vardı. İkisi de hayattaydı ama yaraları ve kırıkları vardı.

15-07/21/story_29739_photo_17468.jpg
Ralph Flores ve Helen Klaben

Genç kadın ve pilotun altı konserve balık ve iki konserve meyve dışında yiyecek hiçbir şeyi yoktu. Geceleri -40 dereceye kadar düşen havada ısınabilmek için uçağın kabinini ağaç dalları ve uçakataki halıyla kapladılar, uçaktaki yakıtı da ateş yakmakta kullandılar.

İki kazazedenin besin stoğu bir hafta sonra bitmişti. Kalan 35 günü hiçbir şey yemeden, sadece kar sularını eritip içerek geçirdiler. Neyse ki ikisi de şişmandı ve vücut yağları bu süre boyunca hayatta kalmalarını sağlamıştı.

10 bin metreden düştü

15-07/21/plane-crash.jpg

22 yaşındaki Yugoslav Havayolları hostesi Vesna Vuloviç, programdaki bir karışıklıktan dolayı 26 Ocak 1976 tarihinde Kopenhag'dan Belgrad'a yapılan uçuşta görev almıştı. Uçak, o zamanki Çekoslavakya'nın üzerinde infilak etti. Uçak düşerken Vuloviç hala uçağın gövdesinden kalanlara tutunmaya çalışıyor, ayakları boşlukta sallanıyordu.

Genç hostes, 10 bin metre yükseklikten düşmüş, büyük miktarda kan kaybetmiş ve kafatası ile 3 omuru kırılmıştı. Vuloviç buna rağmen hayatta kalmayı başardı ve paraşüt olmadan en yüksek noktadan düşen kişi olarak Guiness Rekorlar Kitabı'na girdi.

15-07/21/249984_5_.jpg
Vesna Vuloviç.

2000'lerin başına kadar, uçaktaki patlamanın Yugoslavya'ya karşı savaşan Hırvat milliyetçilerinin koyduğu bombadan kaynaklandığı sanılıyordu. Fakat iki Çek gazeteci, Çek Sivil Havacılık Otoritesi'nin gizli belgelerine ulaştı ve saldırının, Yugoslav Havayolları'nın uçağını düşman askeri uçağı sanan Çek Hava Kuvvetleri pilotu tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Gazeteciler ayrıca Vuloviç'in 10 bin değil, 800 metre yükseklikten düştüğünü söyledi. Tabii ki bu Vuloviç'in hayatta kalmasının bir mucize olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Donmuş nehrin altında 80 dakika kaldı

15-07/21/dsc_8439.jpg

2000 yılında Norveç'in Narvik şehrinde kayak yapan 29 yaşındaki doktor Anna Bagenholm, dengesini kaybetti ve donmuş bir nehrin içine düştü. Bagenholm, nehrin içinde büyük buz parçalarının arasına sıkıştığı için dışarı çıkamadı, neyse ki buz tabakasının altında hava alabileceği bir boşluk vardı.

15-07/21/tumblr_mf5w2l4vpp1qlqqhoo1_500.jpg
Anna Bagenholm

Bagenholm 40 dakika boyunca çırpınmasına rağmen kendini buz parçalarından kurtaramadı. Onu bulan arkadaşlarının buzları kırması için 40 dakika daha bekledi. Vücut sıcaklığı, kurtulduğunda 13 dereceye düşmüştü.

Hastaneye götürüldüğünde, doktorlar onu kanı ısıtan özel bir pompa sistemiyle hayata döndürdü. Ellerindeki karıncalanma sorunu dışında sağlığına kavuşan Bagenholm, halen kurtarıldığı hastanede radyoloji danışmanı olarak çalışıyor.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN