Tıp merkezlerinin özelleştirilmesine tepki: Kızılay'ı mirasyediler yönetiyor

Tıp merkezlerinin özelleştirilmesine tepki: Kızılay'ı mirasyediler yönetiyor

Maltepe Tıp Merkezi'nin en büyük bağışçısı olan iş insanı Ali Rıza Mete’nin kız kardeşi Şadiye Mete ve Kızılay Eski Genel Başkanı Tekin Küçükali, Kızılay’ın tıp merkezlerini elden çıkarmasına tepki gösterdi. Geçmiş yıllarda Kızılay’da aktif rol alan Küçükali ve Mete, Kızılay’ın içinin nasıl boşaltıldığını KARAR’a anlattı.

Kızılay, İstanbul’da bulunan iki tıp merkezini zarar ettiği gerekçesiyle personel ve cihazlarıyla birlikte özel hastanelere kiralamaya hazırlanıyor. Bakırköy’de bulunan Niyazi Mete-Ali Rıza Mete Tıp Merkezi de Kızılay’ın elden çıkaracağı tıp merkezlerinden biri. İş insanı Niyazi Mete’nin kızı, Ali Rıza Mete’nin kız kardeşi Şadiye Mete, konuya dair KARAR’a konuştu. Mete, “Biri babamın biri ağabeyimin ismi. Burası bir özel hastaneye verildiğinde bu isimlerin yanına hangi özel hastanenin ismi eklenecek? Bu çok büyük bir ayıp” dedi.

Genel Başkanlığı döneminde Türk Kızılayı'nın 186 ülke Kızılay ve Kızılhaçları arasında ilk 5'e girmesini sağlayan Küçükali de Kızılay yönetimini hedef aldı, “13 yıldır üzerine bir şey koymadıkları gibi hazır bulduklarını da satıyor, har vurup harman savuruyorlar” dedi.

DEVLETE VERMEDİĞİ TAPU, SAĞLIK A.Ş.’NİN ÜSTÜNE GEÇİRİLDİ

Kendisinin de o dönem Kızılay Bakırköy Şubesi Yönetim Kurulu’nda olduğunu da belirten Mete, bu tıp merkezlerinde hiçbir zaman zarar etmediklerini, aksine çok cüzi bir ücret karşılığında hizmet vermelerine rağmen kar elde ettiklerini, Bakırköy Şubesi’nin özellikle kurban bağışlarında diğer şubeler arasında sık sık birinci olduğunu söyledi.

Mete’ye göre ne olduysa bu merkezlerinin Kızılay Sağlık A.Ş’ye devredilmesinden sonra oldu. Mete, Ağabeyi Ali Rıza Mete’nin bu tıp merkezini Kızılay’a şartlı olarak bağışladığını hatta bir dönem bu tıp merkezlerinin sağlık ocağı yapılmak istendiğini, Ağabeyi Ali Rıza Mete’nin buna karşı çıktığını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuya dair bir telefon görüşmesi yaptığını söyledi:

Bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan, tıp merkezleriyle sağlık ocaklarını birleştiriyordu. Ağabeyim dedi ki “Yapamazsın.” Bu telefon konuşmasını ben kulaklarımla dinledim. Ağabeyim Erdoğan’a, “Buranın temeli atılırken buraya geldin, sen temelini attın, buranın açılışını da sen yaptın, ben burayı devlete vermem. Burası Kızılay’ındır, Kızılay’ın olarak kalacak, bu benim şartımdır.” dedi. O zaman bu işten vazgeçildi yapılmadı. Şimdi ne oldu? İçten içe yaptılar, daha beter oldu. Özelleşti.

Mete, Kerem Kınık’ın başkanlığı sırasında nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde bu tıp merkezinin tapusunun Kızılay Sağlık A.Ş’nin üzerine geçirildiğini, bunu da yeğenlerinin tesadüfen Tapu Müdürlüğü’nde öğrendiğini belirtti.

BAĞIŞÇILAR, GEÇMİŞTE DE İZİN VERMEMİŞ

2003 yılında Türk Kızılayı Yönetim Kurulu Üyeliği yapan ve 2005 ile 2011 yılları arasında Genel Başkanlık görevini üstlenen Küçükali, elden çıkarılmaya çalışılan tıp merkezlerinin bağışlarla kurulup ayakta kaldığını hatırlattı ve bu tıp merkezlerini özel teşebbüslere kiralamanın “gasp” olduğunu söyledi, “Binlerce bağışçı Kızılay’ı dava eder” dedi.

İş insanı Kadir Has’ın eşi Rezan Has, Altıntepe Tıp Merkezi’nin en büyük bağışçısı… Yine elden çıkarılmaya çalışılan bir diğer tıp merkezi olan Niyazi Mete-Ali Rıza Mete Tıp Merkezi’nin en büyük bağışçısı da iş insanı Ali Rıza Mete.

Kendi başkanlık döneminde bu tıp merkezlerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi ve bu merkezlerin hastaneye dönüştürülmesine yönelik bir girişimleri olduğunu belirten Küçükali, hem Kadir Has ile hem de Ali Rıza Mete ile konuyu bizzat görüşmüş, projelerini kendilerine sunmuş.

Küçükali, Kadir Has ile görüşmesini şöyle anlatıyor:

"O dönem Sağlık Bakanlığı’yla bir anlaşma yaptık, bir mevzuat değişikliği oldu ve bir kanun çıkarıldı. Kanuna göre biz elimizdeki tıp merkezlerini personelimizin devlet memuru olması şartıyla Sağlık Bakanlığı’na devrettik. Merkezlerde bulunan tüm cihazları da Sağlık Bakanlığı o dönemin şartlarına ve ihtiyacına göre kullanacaktı. Binalarımızı da yine bir değerlendirme firmasına verdik, onlar da bir değerlendirme yaptılar. Ona göre binaları da bakanlığa kiraya verdik.

Altıntepe Tıp Merkezi de yüzlerce bağışçıdan elde edilmiş bir varlık ama en büyük bağışçısı Rezan Has. Biz o zaman burayı da hastaneye çevirelim istedik. Bakın satış değil. Tam karşısında da boş bir alan var, o alana da yatılı hastalara hizmet verebileceğimiz bir yatakhane yapalım dedik. 2007 civarında onkoloji bölümlerinin yapılması Türkiye’de büyük bir ihtiyaçtı. Biz o boş araziye onkoloji merkezi kurmak istemiştik. Kadir Has’tan randevu aldım, projeyi anlattım. Çok güzel bir proje olduğunu, bu projeye hayırda bulunmak da isteyeceğini söyledi fakat “Ben Yıldız Hanım adına bir şey söyleyemem, çünkü Yıldız Hanım, Altıntepe Tıp Merkezi yapılırken, tıp merkezi yapıldı diye bağışta bulundu. Siz şimdi bunu başka bir şeye evirip çeviriyorsunuz, bu benim yetkimde değil. Yıldız Hanım hayatta olsaydı belki evet ya da hayır derdi. Ben böyle bir vebale giremem” dedi.

kizilay-eski-genel-baskani-tekin-kucukali-001.jpeg
Kızılay Eski Genel Başkanı Tekin Küçükali

Kızılay’ın elden çıkarmaya çalıştığı bir diğer tıp merkezi olan Niyazi Mete-Ali Rıza Mete Tıp Merkezi’nin inşaatında Ali Rıza Mete’nin sırtında çimento taşıdığını, her detayıyla yakından ilgilendiğini söyleyen Küçükali, tıp merkezinin benzer şekilde hastaneye dönüştürülmesi için Mete’yle de görüştüğünü söylüyor ve aralarında geçen diyaloğu şöyle aktarıyor:

"Rahmet olsun Ali rıza mete sırtında çimento taşıdı oraya. O yaşında her şeyiyle ilgilendiği bir tıp merkezi yaptı. Mete’ye'Tıp merkezlerini bu şekilde değerlendiriyoruz, devletle bir anlaşma yaptık, sağlık bakanlığına devrediyoruz ve dolayısıyla içindeki personeli de veriyoruz ama binayı vermiyoruz, binayı kiralıyoruz. Ama işlevini de yitirmeyecek. Sağlık bakanlığı burada sağlık hizmeti yürütecek' dedik.

Ali Rıza Mete dedi ki, “Ben bu tıp merkezini yaptım, size devrettim. Tabii siz istediğinizi yapabilirsiniz, fark etmez. Ama benim rızam yok, ben helal etmiyorum...”

O dönem Kızılay’ın, bu iki tıp merkeziyle ilgili herhangi bir işlem yapmadığını belirten Küçükali, bunun sebebini de “Çünkü bağışçı incinebilir. Bu da yayılır, herkes bunu bilir ve vicdanen de rahatsızlık çekebilirsiniz.” sözleriyle açıklıyor ve ekliyor:

Bu iş insanları, bu bağışları bir özel hastaneye yapıp, “Al bu parayı hastane yap, para kazan” demeyi bilmiyorlar mıydı? Bunu neden istesinler, bunu yapacak ya da isteyecek kadar saf bir iş insanı olabilir mi?

BİNAYA EL KOYUP, KIZILAY ŞUBESİNİ BİNADAN ATTILAR

Kızılay Bakırköy Şubesi’nin de tıp merkezinin içinde yer aldığını söyleyen Mete, Kızılay’ın binayı Kızılay Sağlık A.Ş’ye devretmesiyle birlikte, Kızılay Bakırköy Şubesi’nin binadan çıkarıldığını söylüyor. Mete, Kızılay’ın içinin nasıl boşaltıldığını, görevini yapan pek çok Kızılay gönüllüsünün şirketleşme sürecinde nasıl Kızılay’dan uzaklaştırıldığını şu sözlerle anlatıyor:

Önce Şube Başkanı İbrahim Ethem Veli’yi oradan yolladılar. Ne yaptılar, ne ettiler, türlü iftiralarla onu uzaklaştırdılar. Onun yerine Bakırköy Şube Başkanlığı’na Bayram Çiçek adında bir doktoru getirdiler. O da ne yapsın, devlet memuru, kimseye karşı gelemedi. O süreçte örneğin dediler ki, “Paraları bizim hesabımıza yatıracaksınız.”

Zaten bizim şubeden kazanılan paralar, Kızılay tarafından kullanılıyordu. Biz onay almadan bir şey kullanamazdık. Önce paraları aldılar, sonra bir anda Sağlık A.Ş kuruldu. Bu konuda çok büyük bir rahatsızlık duyuyorum. Şartlı bağış olan Bakırköy Şubesi’nin tapusu, Sağlık A.Ş’nin üzerine geçirildi. Bakın bu kurallara da aykırıdır. Bunu da dönemin Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık yaptı, kimseye bir şey sormadı, Kızılay Sağlık A.Ş’yi kurdu, şubeyi binadan ayırdı. Yani Kızılay Sağlık A.Ş., tıp merkezinin tapusunu üzerine geçirdi ve Kızılay’ın Bakırköy Şubesini de oradan çıkardı. Biz de bize ait KARSAN firmasından bir kat verdik, Kızılay Bakırköy Şubesi’nin Kızılay Derneği orada birinci katta faaliyet yürütüyor şu an. Kızılay bu mudur? Kızılay’ın misyonunda ne var? Savaş zamanlarında askerlere bakıldı, çadırlar kuruldu, yardımlar yapıldı ve biz Kızılay’a bu yüzden bağış yaptık.

Küçükali de Kızılay’da yaşanan tasfiye sürecinin şirketleşmeyle başladığını söylüyor. Küçükali, eski delegelerin ancak bir-iki tanesinin hala delege olduğunu düşünüyor. Yine o dönem Kızılay’ın 800 civarı şubesi olduğunu belirten Küçükali, bu şubelerin çocuğunun kapandığını ya da kişilerin uzaklaştırıldığını; delegelerin de şubelerin de yok edildiğini anlatıyor:

Kızılay’da normal şartlarda bir çok fren vardı. Mesela bir hukuk müşavirliği var, bir mali müşavirlik var, bir denetim kurulu var bir de genel kurul vardı. Onun için Kızılay’ın en ufak bir meselesi duyulurdu, şeffaftı. Şimdi içeride böyle birçok spesifik şeyler dönüyor. Ne dönüyor bilmiyorum. Yani kan torbalarını kim nasıl aldı, kime verdi belli değil mesela. Yaşlı bakım evini niye kapattılar, niye yeniden kurmadılar belli değil. Kimse sormuyor. Ancak daha evvel bunlar sorulurdu, çünkü şubelerin yetkileri vardı, bağışçılar şubelere giderdi. Bütün kadroları yok ettiler, bağışçıları yok ettiler. Şu anda Kızılay’da yöneticilik yapanların yüzde 99’u Kızılay’cı değil, hepsi dışarıdan ithal geldi. Üye bile olmadan Kızılay’a yönetici oldular. O yüzden diyorum ‘mirasyedi’ bunlar, har vurup harman savuruyorlar.

Meselenin kar-zarar olmadığının bir kez daha altını çizen Küçükali, Kızılay yönetimine de çağrıda bulundu ve “Burada yönetim problemi var. Problem, kar-zarar değil yönetim. Bunların aklı bu yönetimi yapmaya yetmez, yetmiyor demek ki. Ben onların yerinde olsam bu işi bırakırım. Bu işi yapamıyorlar…” dedi.

kizilay-eski-genel-baskani-kucukali-kizilayin-sirketlesme-surecini-karara-anlatti.jpeg
Kızılay Eski Genel Başkanı Tekin Küçükali, Kızılay'ın tasfiye sürecini KARAR'a anlattı

“ÇOK HUZURSUZUM, ORASI AĞABEYİMİN EMANETİ”

Mete, ağabeyi Ali Rıza Mete’nin bahsi geçen tıp merkezinin yapımında çok fazla emeği olduğunu, tüm detaylarıyla bizzat kendisinin ilgilendiğini söyledi. “Ağabeyimin kemikleri sızlıyor” diyen Mete, Kızılay’ın kendilerini nasıl saf dışı bıraktığını anlattı:

Bağışı yapan kişi, inşaatıyla, cihazıyla, her şeyiyle size bu tıp merkezini yapmış, vermiş ve demiş ki, “Kazanılan paralarla ihtiyaç sahiplerine ulaşın, biz bunu bunun için yaptık.” Şimdi burayı bir özel hastaneye vermeye kalkıyorlar. Verildikten sonra kapıda ne yazacak? Şu anda Niyazi Mete - Ali Rıza Mete Tıp Merkezi yazıyor. Niyazi babamın, Ali Rıza ağabeyimin ismi. Bu ismin yanına hangi özel hastanenin ismi konacak? Bu nasıl büyük bir ayıp? Çok rahatsız, çok huzursuzum çünkü orası ağabeyimin bize emaneti. Biz o emaneti en güzel şekilde taşımak, hizmet etmek isterdik ancak bizi saf dışı bıraktılar.

sadiye-mete.jpg
Şadiye Mete (en solda) ve Kızılay Bakırköy Şubesi Kadın Kolları'nın Kızılay'a vedası.

Kızılay’daki yönetim anlayışını eleştiren Mete, Kızılay’ın bir yardım kuruluşu olmaktan çıkarak bir ticarethane haline geldiğini söyledi ve Kızılay yönetimini şu sözlerle eleştirdi:

Özelleştirdiler, şirketleştiler, Kızılay’a yakışmayan, yanlış işler yaptılar. Kızılay çok yanlış insanlara teslim edildi. Bir bataklığın içindeler, şimdi de nasıl çıkılır işin içinden hiç bilmiyorum. Kızılay’a bu işi yapabilecek, Kızılay aşkıyla çalışabilecek kişilerin gelmesi lazım. Kızılay başkanlığında para konuşulmaz, Kızılay gönüllü işidir, bunu herkes gönüllü yapar. Lütfen, ticaret peşinde koşanlar uzaklaşsın, oraya yakışmıyorlar.

Kızılay başkanlığında ticaret konuşulamayacağını, orada gönüllülüğün esas olması gerektiğini söyleyen Mete, “Kızılay’ı, Kızılay aşkıyla çalışacak gönüllülere teslim edin” dedi.

Aile olarak süreci takip ettiklerini söyleyen Mete, tıp merkeziyle ilgili hukuki yollara başvuracaklarını da belirtti.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN