Le Bateau eseri kimin, hangi ressamın? Henri Matisse kimdir, hayatı

Le Bateau eseri kimin, hangi ressamın? Henri Matisse kimdir, hayatı

La Bateau eseri kime ait herkes bu sorunun cevabını merak ediyor. Kim Milyoner olmak İster yarışmasında sorulan “Hangi ressamın Le Bateau adlı eseri dikkat edilmeyip 47 gün boyunca baş aşağı sergilenmiştir?” sorusu herkesi meraklandırdı. Sorunun ilginçliği de herkesin cevabını merak etmesine iten nedenler arasında gösterilebilir. La Bateau adlı eser New York Modern Sanat müzesinde sergilenmiş ancak kimse eserin ters durduğunu fark edememiş. Henri Matisse'ye ait olan bu eser Henri Matisse kimdir konusunda da merak uyandırdı. Gariplik ise bunu 47 gün boyunca fark etmemelerinden kaynaklanıyor. Nasıl bir eser 47 gün boyunca müzede ters şekilde durabilir ve kimse fark etmez? Detaylar haberimizde….

Kim Milyoner Olmak İster yarışmasının 29 Ocak Pazartesi yayınlanan bölümü herkesi meraklara düşürdü. La Bateau adlı bir eserin New York Modern Sanat Müzesi’nde baş aşağı durması ve bunu kimsenin fark etmemesi soru oldu. La Bateau eseri kime aittir, hangi ressamındır sorusu bu eserin sosyal medyada en çok konuşulan konu olmasını sağladı.

LA BATEAU ESERİ KİMİN İŞTE O SORU

Hangi ressamın ''Le Bateau'' adlı eseri New York Modern Sanat Müzaesi'nde kimse tarafından fark edilmeyip 47 gün boyunca sergilenmiştir? 

A- Pablo Picasso 

B- Edvard Munch 

C- Henri Matisse 

D- Paul Cezanne

LA BATEAU ESERİ KİMİN CEVABI

Cevap : C seçeneği Henri Matisse

18-01/30/henrimatisse.jpg



LA BATEAU ESERİ NASIL BİR ESER?

 New York Modern Sanat Müzesi'nde tam 47 gün baş aşağı ters duran ve fark edilmeyen La Bateau adlı eserin kime ait olduğunu öğrendik. İsterseniz bir de eserin nasıl bir görünümü olduğunu öğrenelim. Bu nasıl bir eser ki kimse fark etmiyor ters olduğunu. 

Ressmın binlerce resimlerine ulaştık ancak bu çok konuşulan eser maalesef kaynaklarda bulunmuyor. 

Ressamın diğer eserlerinden bazıları;

18-01/30/henrimatisseeserleri-1517292310.jpg


18-01/30/henrimatisseeserleri2-1517292318.jpg

18-01/30/henrimatisseeserleri3.jpg




HENRİ MATİSSE KİMDİR, HAYATI

Bir zahire tüccarının oğlu olan Henri Matisse, 31 Aralık 1869 tarihinde Fransa’nın Cateau-Cambresis’de dünyaya geldi.

Tasasız geçen delikanlılık çağından sonra, liseyi doğduğu şehirde bitiren Matisse, daha sonra hukuk öğrenimi yapmak için Paris’e gitti. Bu koca sanat şehrinde ne bir sevgi gördü, ne bir müze gezdi. Ertesi yıl mahkeme katibi olarak doğduğu şehre döndü ve 21 yaşına kadar resimle hiçbir ilgisi olmadı.

Ama kader hayatının akışını değiştirdi. 1890’da ağır bir hastalığa yakalanmıştı, nekahat devresinde annesi, oyalanması için ona bir yağlı boya takımı hediye etti. Bu olay onun hayatının sonuna kadar kendini ayıramayacağı bir renk cennetine itti. Matisse sanatsever kimselerden ders aldı.

1891’de babasını zorla razı edip resim öğrenimini görebilmek için Paris’e gitti. Önce Julian Akademisi’ne girdi, 1892’de Süsleme Sanatı Okulunun gece kurslarına katıldı ve ressam Marquet ile arkadaş oldu.

1895’te Gustave Moreau, Matisse’in çalışmalarıyla ilgilendi ve O’nu Pouault, Desvallieres, Piot, Evenepoel, Camoin, Manguin, Flandrin ve Linaret gibi kabiliyetlerin devam ettiği atölyesine imtihansız aldı. Burada sanatını geliştirme imkanını buldu; işinde sabırlı ve titizdi.

Louvre Müzesi’ndeki şöhretlerin resimleri üstünde çalıştı, sonra açık havaya çıkıp incelemeler yaptı. Renk hakimiyetinden önce, çizgisini ve nispet Ölçüsünü geliştirmek istiyordu.

1896 ve 1897’de ilk eserlerini sergiledi. Bunlar, ürkek denemelerdi. İlk yazı Belle-Ile adasında geçiren empresyonist ressamların arkadaşı John Russel’in misafiri oldu; bu arada Russel’in dostlarından Rodin ve Pissarro‘yu tanıdı.

1898 Ocak ayında evlendi. Aynı yıl, ressam Turner’i görmek için Londra’ya gitti. Daha sonra Korsika ve Toulouse şehrinde kaldı. Buradaki parlak ışık onu mest etti. Yavaş yavaş kendi havasını bulmaya başladı.

1898’de Paris’e döndü, maddi zorluklara rağmen hiçbir akıma kapılmadan araştırmalarına tek başına devam etti. Rue de Rennes’deki bir Sanat Akademisi’ne devam ederek figür üzerinde çalışmalarda bulundu. Burada Derain ve Jean Puy gibi rassamlarla tanıştı. Barye ve Rodin’in himayesinde heykel çalışmaları yaptı.

Matisse 1901’den itibaren her yıl «Bağımsızlar Sergisi»ne ve kurulduğu 1903’ten itibaren de «Sonbahar Sergisine eserlerini yolladı. 1904’te tablo taciri Vollard’ın salonlarında özel bir sergi açtı. Saint-Tropez’de Signac ve Cross’la buluşan Matisse onların noktalama tarzını benimsedi ve açtığı sergide «fovistler»iri yıldızı oldu.

1906’da Bağımsızlar Sergisi’ne «Yaşama Sevinci» adlı tablosunu yolladı, sonra Druet Salonu’nda özel bir sergi daha açtı; gravür ve taş basması üzerinde çalışmalar yaptı. Tablo kolleksiyoncusu Stein kardeşlerin evinde genç rakibi Picasso ile karşılaşıp tanıştı.

Sık sık seyahate çıkan Matisse, 1906’da Cezayir’e, 1907’de İtalya’ya, 1908 ve 1909’da Almanya’ya, 1910’da İspanya’ya, 1911’de Moskova’ya ve 1912-1913de Fas’a gitti. Bütün sanat çevrelerinde gücünü hissettiren Matisse, 1908’de özel bir Akademi (1911’de kapattı) açtı. 1909’da Paris dışında Issy-les-Moulineaux’ya yerleşti. Burada 1917’ye kadar yaptığı tabloların büyük bir kısmını amatör Rus kolleksiyoncusu Sciukine ve Morosov tarafından satın alındı.

1917’de arkadaşı Marquet ile Marsilya’ya gitti, oradan Nis’e geçti ve daima hayalinde yaşattığı bir ışık ve renk cenneti ile karşılaştı. Daha sonra, 1921’de, Paris’deki evini bozmadan Akdeniz kıyılarına yerleşip, hayatının ikinci yarısını büyük bir sükunet ve refah içinde geçirdi. Yine seyahat hevesine kapılmıştı: 1920’de İngiltere’ye, 1925 ve 1930’da İtalya’ya, 1930 ve 1933’de Amerika’ya gidip, Polinezya adalarından da geçti. Daha sonra ise bir dünya turuna çıktı.

Eserlerinin uyandırdığı yankılar ve şahsen gördüğü itibar 20’nci yüzyılın ikinci yarısında ressam, heykeltraş, desinatör, gravür ustası, iç mimar ve hoca Matisse’in, Picasso ile birlikte Avrupa sanat sahnesine hakim olmasını sağlamıştı. Zarif üslubu, ışık oyunları, saf ve canlı renkleri en büyük özellikleridir. Matisse sanat anlayışını muhteşem ve özlü bir biçimde sunabilmiş, gökyüzünün maviliğini, tabiatta yetişen çiçek ve meyvelerin şeffaf renklerini en iyi şekilde değerlendirmiş kadın vücudunun her zaman göz okşayan kıvrımlarını, güneşin saçtığı demet demet ışınları, Tahiti’de gördüğü birbirinden güzel göz kamaştıran sahneleri dahiyane bir ustalıkla canlandırabilmiştir.

1920’de ve 1939’da bale, dekor ve elbiseleri çizdi. Daha sonra Vence’deki Dominiken Kilisesi’nin yapımı ile uğraşmıştı.

Bu tarihi anıt bir bakıma onun vasiyetnamesi oldu. Ünlü ressam, 2 Kasım 1954’te Nis şehri yakınlarındaki Cimiez Tepesi’nde hayata gözlerini yumdu.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN