Demirtaş röportajı: Doğru olmayan bilgiler ve gizlenen konular!

Demirtaş röportajı: Doğru olmayan bilgiler ve gizlenen konular!

AK Parti Milletvekili Adnan Boynukara, Demirtaş'ın Radikal'e verdiği röportajda çözüm süreci konusundaki çarpıtmalarını Karar.com için kaleme aldı. Adalalet Bakanlığı Yüksek Muşaviri olarak süreçle ilgili ilk elden bilgi sahibi olan Boynukara, “geri çekilme yasası” ve "kalekollar" konusunda Demirtaş'ın doğru bilgi vermediğini yazdı.

ADNAN BOYNUKARA*

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 28 Temmuz günü Radikal’den Ezgi Başaran'a verdiği röportaj birçok açıdan okumaya değerdi! Bunların en önemlisi ise doğru olmayan bilgiler üzerinden kamuoyunu yönlendirme çabası, çözüm sürecini tek bir perspektiften okuma gayreti, sürece ilişkin bilgileri eksik ve doğru olmayan bir biçimde yansıtmasıdır.

15-08/02/201507280203_ezgiii.JPGDemirtaş, Radikal'den Ezgi Başaran'a verdiği röportajda, Çözüm Süreci'nin hükümetin verdiği sözleri yerine getirmemesi nedeniyle bittiğini ileri sürdü. / FOTOĞRAF: RIZA ÖZEL/RADİKAL

Doğru olmayan iki konu…

O tarihlerde Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri olarak görev yaptığım ve sürecin tanığı olduğum için çok net diyebilirim ki, Demirtaş’ın, “geri çekilme yasası” ve "kalekollar" ile geri çekilmenin durması arasında kurduğu ilişki doğru değil. 

Demirtaş'ın farklı zeminlerde, Adalet eski bakanı Sadullah Ergin’e atfederek gündeme getirdiği “geri çekilme yasası” sadece fikir düzeyinde, mümkün olup olmayacağı şeklinde konuşuldu. Ancak yasal düzenleme çıkarmanın, hukuk tekniği açısından, mümkün olmadığı konusunda fikir birliği oluşunca da konu gündemden düştü. Buna ilişkin kimi sorulara Ergin, “gelirken bize mi sordular ki çıkarken de bize soruyorlar” anlamına gelen ifadelerle cevap vermişti. TBMM Adalet Komisyonu tutanakları incelendiğinde, tartışmaya ilişkin detaylı bilgilere ulaşmak mümkün.

PKK terör örgütü temsilcisi Murat Karayılın’ın 24 Nisan 2013’de yapmış olduğu açıklamada da konuya ilişkin kimi bilgiler yer almaktadır. Karayılan, “geri çekilme yasasının” yapılmadığına ilişkin soruları yok sayarak, “hiçbir çatışmaya mahal vermeyecek şekilde, öteden beri kullanılan güzergahları kullanarak geri çekilme işlemini 8 Mayıs’ta başlatıyoruz” diyor.

Demirtaş’ın kamuoyunu yanılttığı diğer bir konu ise kalekollar meselesidir. 2000’lı yılarda terör örgütünün karakollara yönelik saldırıları üzerine, dönemin Başbakanı olan, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla kalekol projesi geliştirildi. 2008 yılında yapılan planlamalar sonunda kalekol inşaatı başladı. 2009 yılında 114’ün üzerinde kalekol inşaatı tamamlanmış ve 166’sının ise inşaatı devam etmekteydi. Dolayısıyla 8 Mayıs 2013 tarihinde başlayan çekilme ile 2009’da yapılan kalekollar arasında ilişki kurmak, ciddi bir saptırma girişimidir. Çünkü kalekol tartışmasının uyuşturucu üreticilerine yönelik operasyonlardan sonra başladığını herkes biliyor!

Şimdi; 2008 yılında planlanan ve büyük kısmı 2009 yılında tamamlanan kalekolar ile 2013’de başlayan geri çekilme arasında ilişki kurmayı anlamak mümkün mü? Elbette, mümkün değil! Bu ilişkilendirmenin, doğru olmayan bilgiler üzerinden, kamuoyuna yanıltmak olduğu açık. Tabi röportajı yapan gazetecinin bu ayrıntıyı sormamış olması ise ayrı bir husus! Bu arada, HDP’li siyasetçilerin sıklıkla ifade ettiği ve röportajda da dile getirilen “askeri baraj” kavramı ise ayrı bir tartışma konusudur! Bu konuyu barajlar konusunda uzmanlaşmış inşaat mühendisleri ile tartışmalarını önermekten başka yapılacak bir şey yok!

Konuşulmayan konular…

Belirli bir amaca matuf röportaj yapılınca birçok konuyu yok saymak, görmezden gelmek ve sormamak gayet normal!

Demirtaş, Suriye'deki gelişmeler ve bunun geri çekilmeye etkisi konusunda tek bir söz etmiyor.

PKK’nın kendisini Suriye’deki gelişmelere endeksleyerek sürecin nihai hedefi olan, silahları bırakmayı tamamen gündeminden çıkarmasını Bülent Arınç’ın bir cümlesiyle açıklanması ise tam bir trajedi!

Röportajda çözüm süreci ile birlikte PKK terör örgütünün devreye soktuğu gençlik yapılanması olan YDG-H'ın yürüttüğü terör faaliyetleri de sorulmamış ve dolayısıyla da cevaplanmamış!

Röportaj çerçevesi belirlenmiş bir amaca yönelik olduğu için süreci sıkıntıya uğratan PKK merkezli kamu güvenliği ihlalleri, haraç toplama, yol kesme, araç yakma, adam kaçırma, güvenlik güçlerine yönelik kurulan pusular, şantiye basma ve en önemlisi 6-8 Ekim olayları da "doğal olarak" görmezden gelinmiş!

PKK’nın “süreç bitti” açıklamaları…

Sorulmayan ve dolayısıyla da konuşulmayan konulardan birisi de, Suriye’de meydana gelen gelişmeler üzerinden, süreci bitirmeye ilişkin PKK terör örgütü açıklamalarıdır.

Hadi kısa bir hatırlama yapalım:

1. Ülke paralel ihanet çetesinin yasadışı kaset furyasıyla uğraşırken, yerel seçimlerden hemen önce, Mart 2014’de PKK terör örgütü şu açıklamayı yaptı; “AKP demokratikleşme hamlesinin muhatabı olmaktan çıkmıştır.”

2. Örgüt, uyuşturucu üreticilerine müdahaleleri gölgelemek için Haziran 2014’de kalekol inşaatlarını bahane eden ve “serhildan” çağrısı yaptı.

3. Temmuz 2014’te “1 Eylül’e kadar istediklerimiz yapılmazsa süreci askıya alırız” tehdidi.

4. IŞİD’in Kobani’ye saldırmasıyla örgüt bir kez daha, Eylül 2014’de, süreci bitirdiğini ilişkin yapmış olduğu açıklama var. Hatta, Aysel Tuğluk “AKP süreçte partner olmaktan çıkmıştır” ve “seküler güçleri işbirliğine ve göreve çağırıyoruz”açıklamasının taşıdığı anlam hiç konuşulmadı!

5. Irak-Suriye tezkeresi üzerinden Cemil Bayık’ın, Ekim 2014’de, “tezkere ile PKK’ya açıktan savaş ilan edilmiştir. Tezkerenin kabulüyle Türkiye barış sürecini sona erdirmiştir. Biz de silahlı birliklerimizi Türkiye’ye geri gönderdik” beyanı arşivlerde yerini koruyor. 

6. Kasım 2014 ve Aralık 2014’de “süreç bitti” açıklamaları yapıldı.

7. Ocak 2015’de, “eğer hükümet Öcalan’ın taslağını kabul etmez ise biz bunu savaş ilanı olarak kabul ederiz” açıklaması yaptılar.

8. 2015 Şubat ayında ise “İç Güvenlik Paketi” nedeniyle sürecin bittiğine ilişkin açıklamalar.

9. KCK, 11 Temmuz’da, “askeri baraj” yapımı gerekçesiyle ateşkesin bozulduğuna ilişkin açıklaması.

10. Bese Hozat’ın, 15 Temmuz’da, “yeni süreç, devrimci halk savaşı sürecidir” başlıklı yazısı.

11. Cemil Bayık, 20 Temmuz’da, “halka silahlanmaya davet eden” çağrısı.

Bunları çoğaltmak mümkün…

Ama amaç farklı olunca, bu tür konular gündeme getirilmiyor ve doğru olmayan bilgiler üzerinden yapılan değerlendirmeler sorgulanmıyor!

Sözün özeti; “yeni süreç, devrimci halk savaşı sürecidir” diyenlere tek bir söz edemeyenlerin ve silahlanma çağrısı yapanların amacını sorgulamaktan aciz olanların,demokratikleşmenin mimarı olan cumhurbaşkanımıza ve demokrasi ekseninin sürdürücüsü olan başbakanımıza söz söyleme hakları yok!

Ama bu ülkenin insanları terör örgütüne dönüp; “size rağmen ülkenin 90’lı yıllara dönmesine ve gencecik çocuklardan katil üretmeniz izin vermeyeceğiz, size ve silahları bırakmanızı istemeyenlere rağmen ülkeye barışı getireceğiz” demeyi sürdürecekler. Sürdürülmeli de..

*ADNAN BOYNUKARA KİMDİR?

15-08/03/adnan3.png4 Şubat 1964'te Adıyaman'da doğan Adnan Boynukara, İlkokul, ortaokul ve liseyi Malatya'da okudu. Metalürji Mühendisi olan Boynukara, Türkiye Demir Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nde mühendis ve başmühendis olarak çalıştı.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'nda Muhasebe Grup Başkanı ve Yatırımlar Grup Başkanı olarak görev yaptı. MTA Genel müdürlüğünde proje mühendisi olarak, Özürlüler İdaresi Başkanlığında AB projeleri müşaviri olarak çalıştı.

2009 yılından itibaren Adalet Bakanlığı'nda Yüksek Müşavir olarak çalışmaya başladı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti'den aday olmak bu görevinden istifa eden Boynukara Adana Milletvekili olarak Meclis'e girdi.

Boynukara, evli ve iki çocuk babası olan Boynukara'nın Star, Sabah, Yeni Şafak gazeteleri, Türkiye'de ve Dünya'da Yarın dergisi ile "haber10.com" internet sitesinde çok sayıda makalesi yayımlandı.

Demirtaş ne demişti?

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Radikal.com.tr'den Ezgi Başaran'a verdiği röportajda özetle şu iddiaları dile getirmişti: 

"Benim de katıldığım İmralı görüşmelerinin ilk zamanlarında Öcalan geri çekilmenin çok hızlı olması gerektiğini düşünüyordu. ‘Bu iş gecikmemeli, devletle anlaştık ve çekilme için gerekli yasayı çıkaracaklar… Biz de çekilmeyi hızla gerçekleştirmeliyiz ki provokasyonlar yaşanmasın.’ Böyle diyordu. ‘Biz devlet heyetiyle anlaştık, yasa çıktı çıkacak’ diye ifade ediyordu. Çekilme demek bu insanların şehirlerden, köylerden, kasabalardan geçerek bir yere ulaşması demek. Peki bu kişileri gören güvenlik güçleri ne yapacak? Hakim, savcı, kaymakam, vali ne yapacak? Kafasını öte yana mı çevirecek, çevirmezse ne olacak? Çevirirse yarın bir gün önünden silahlı insanlar geçti sen niye müdahale etmedin demezler mi? İşte tüm bu nedenlerden çekilmenin bir yasası olmalı idi. Ve devlet bu yasayı çıkaracağına söz verdi.

"Biz de İmralı’dan döndükten sonra devlet heyetiyle bir toplantı yaptık. ‘Siz İmralı’da böyle bir çekilme yasası çıkaracağınızla ilgili mutabakata varmışsınız’ dedik, ‘Doğrudur’ dediler. Bunun üzerine gittik, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüştük. Sadullah Bey dedi ki, ‘Şu anda yan odada hukukçu arkadaşlarımız bu yasa üzerinde çalışıyor.’ Ben de ‘Bizim hukukçularımız da çalışıyor, ortaya çıkan metinleri parlamentoya geri çekilme yasası olarak sunalım’ dedim. Bakın, Abdullah Öcalan o dönemde bu silahlı çekilmenin illa Kandil’e çekilmesi konusunda da diretmemişti. Türkiye sınırları içinde bir yerde de tüm grupların toplanabileceğini söylemişti. Çünkü zaten şöyle kurgulamıştı: O sırada başka bir yasa daha çıkacak ve dağdakiler de inecek."

"Bakan Ergin’le konuşmamızdan sonra Kandil’e gittik ve hem Bakanlık hem biz çalışıyoruz, yasa çıkacak dedik. Bunun üzerine Murat Karayılan çıkıp ‘Biz geri çekilme kararı verdik, yasa çıkar çıkmaz geri çekilmeyi başlatacağız ve en hızlı şekilde sonlandıracağız.’ Sonraki süreçte yasanın çıkması için biz de Adalet Bakanı Sadullah Ergin de çok uğraştı fakat iş geldi dönemin Başbakanı Erdoğan da tıkandı. Yasa masa yok dedi Erdoğan. Bunun üzerine kriz çıktı. Biz tekrar Kandil’e gittik, devlet heyeti de İmralı’ya. Sayın Öcalan yasa olmadan çekilmenin risklerini anlattı ama sonra anladık ki bu yasa çıkmayacak. Bunun üzerine bir sonraki görüşmede Abdullah Öcalan ‘Bu yasanın önemini kavratamadık oysa söz vermişlerdi. Ben yine de geri çekilme olsun istiyorum’ dedi. Sonra Erdoğan silahlarını gömerek çekilsinler dedi. Ama yasa yok bir şey yok, kim nereye silahları gömecek, nasıl gömecek? Bu krizle de birlikte geri çekilme 45 gün uzadı. Oysa anlaşma gereği yasa hemen çıkacak, çekilmenin tamamı 45 gün içerisinde tamamlanacaktı."

"Kandil çok riskli bulmasına rağmen Öcalan’ın yine de başlayın sözleriyle çekilmeye başladı. Türkiye’deki tüm güçlerin toplanıp çekilmesiyle ilgili bir takvim öngörmüşlerdi. Üç ay kadar bir süre hesaplamışlardı. Biz bu takvimi hükümete ilettik, hükümet de memnuniyet duyduğunu açıkladı. Çekilmenin başlamasının üzerinden birkaç gün geçmişti ki hükümet sözcüsü Bülent Arınç bir basın toplantısında bir soru üzerine ‘Cehennemin dibine kadar yolları var, buyursunlar istedikleri yere çekilsinler’ dedi. Bu açıklama Kandil’de şok etkisi yarattı. O zamanlar ben de gidip geldiğim için bizzat şahit oldum."

RÖPORTAJIN TAMAMINA BU LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN