Erdoğan’ın boykot çağrısı…
Muhalefette olsaydı vatandaşa “iktidarı boykot edin” çağrısında bulunacaktı, iktidarda olduğu için “fahiş fiyatlı ürünleri boykot edin” çağrısında bulundu.
Elbette ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bahsediyorum. Cumartesi günü partisinin Bursa 8. Olağan İl Kongresinde yaptığı konuşmada vatandaşa “alım gücünün düşmesinin” sorumlusunu işaret etti, sorunun farkında olduğunu söyledi, çözüm yolunu da gösterdi:
“Yaşanan her sıkıntının, her zorluğun farkındayız. Evine ekmek götürmeye çalışan işçimizin de saçlarını ülkemize hizmet uğrunda ağartılmış emeklimizin de yazın güneşine, kışın ayazına aldırmadan toprağı işleyen çiftçimizin de yatırım yapıp başkalarına ekmek kapısı olan sanayicimizin de her sabah dükkanını ‘bismillah’ diyerek açan esnafımızın da velhasıl 85 milyon vatandaşımızın her ferdinin derdini, talebini, sorunlarını çok ama çok iyi biliyoruz. Uyguladığımız program önceliği enflasyonu düşürmektir. Fahiş fiyatlı ürünleri boykot edin. Satılmayan, alıcısı olmayan ürünün kıymeti olmaz.” (28 Aralık)
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın alım gücü düşen vatandaşa bula bula bulduğu çözüm bu mu gerçekten?
Dün 19 Haziran 2018 tarihinde “24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle, kurla, enflasyonla nasıl uğraşılır görün” diyerek oy isteyen… “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtiğimizde hiçbir engelinin kalmayacağını” söyleyen, 2023 yılında vatandaşlarımın “kişi başına geliri 25 bin dolar olacak, bu hükümet sistemine geçtiğimizde işsizlik, yoksulluk olmayacak. İşsizlik oranımız yüzde 5’in altına düşecek, Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacak” vaatleriyle oy isteyen Erdoğan’ın bugün vatandaşa “fahiş fiyatlı ürünleri boykot edin” çağrısında bulunması gerçekten tuhaf değil mi?
***
Madalyonun öteki yüzüne gelelim…
Bu boykot nasıl olacak mesela? Erdoğan’ın fahiş bulduğu ürünler hangileri mesela? Belli ki tercihi vatandaşa bırakıyor, ucu açık bir boykot çağrısında bulunuyor. Böylelikle fahiş fiyat artışı olmayan ürünlerin de mevcut olduğu, enflasyonu yanlış politikaların değil de fahiş fiyat artıranların yarattığı izlenimi oluşturmak istiyor.
***
Soru şu: Fahiş fiyatlı olmayan ürün mü var?
Patates, soğan, süt, peynir, zeytin, yumurta, ekmek, makarna, elma, portakal, un, deterjan… Lüks hiçbir ürün yok saydığım gıda ürünleri arasında, hepsi temel ürünler, yoksul sofralarının olmazsa olmazları… Çocuğuna süt alan anne ‘fahiş fiyatlı’ sütü nasıl boykot yapacak?
Şimdi bütün bu saydığım ürünlerin hepsinin boykot edilmesini istiyor Cumhurbaşkanı Erdoğan?
Vatandaş bu ürünleri boykot ettiğinde ne yapacak? Sofrasına ne koyacak? Market market veya pazar pazar dolaşacak takati mi var vatandaşın?
Diyelim ki boykot yaptı, ürünleri satılmayacak olan kim? Bu ülkenin vatandaşı, ‘yerli milli’ marketlerimiz? Dış güçlerin işlettiği marketler değil, ürünlerine bile isteye fahiş fiyat etiketi koyan ülkemizi batırmaya ahdetmiş yabancı güçler değil. Ürünleri ellerinde patlayacak olanlar da bu ülkenin vatandaşları, muhtemelen AK Partiye oyunu veren hal, market, bakkal, manav sahipleridir.
Marketteki, bakkaldaki, manavdaki fahiş fiyatlı ürünleri boykot çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan vatandaşın cebini ateş gibi yakan faturalar konusunda ne düşünüyor?
Var mı bir önerisi?
Vatandaş kazancının yüzde seksenini barınmaya, faturalara ayırdığı için gıdaya ayıracak parası kalmıyor. Kazancının ancak yüzde 20’sini gıdaya ayırabiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan vatandaşlarına olarak elektriğe, suya, doğalgaza fahiş zamlar yapan devleti de boykot etme çağrısında da bulunuyor mu?
Kaldı ki vatandaşın devletin fahiş fiyat zamlarını boykot etme, protesto etme hakkı var. Ama protesto etmeye kalkanların başlarına neler geldiği de malum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vatandaşa yaptığı “fahiş fiyatlı ürünleri” boykot çağrısını bir gazeteci, muhalefet partili siyasetçiler yapsa… Yine Erdoğan’ın vatandaşa verdiği “satılmayan alıcısı olmayan ürünün kıymeti olmaz” aklını, önerisini muhalefet siyasetçileri verse Erdoğan yeri göğü inletir, savcılara ‘toplumda kaos çıkartmaktan” soruşturma başlatsınlar diye göreve çağırır, tabanına muhalefet siyasetçilerini “çapulcular, halk düşmanları” vesaire diyerek yuhalatırdı.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bursa’da yaptığı konuşmada dikkat çeken bir diğer husus ise 18 aydır “faiz, enflasyon” sözünü ağzına almayan Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın faiz indirimin akabinde “faiz sebep enflasyon sonuçtur” tezine geri döndüğünü gösteren “faizi kesinlikle indirmeye başlayacağız, faiz insin ki enflasyonda düşsün, bu bizim olmazsa olmazımız 2025 yılı enflasyon hedef yılı olacak” sözleriydi.
Merkez Bankası’nın faizi indirmesini kendisinin “faiz düşünce enflasyon da düşüyor” tezine destek gibi gösterdi. Oysa Mehmet Şimşek 18 aydır Erdoğan’ın “faiz sebep enflasyon sonuçtur” tezinin ülkeye verdiği zararları toplamaya çalışıyor. Enflasyonu düşürebilmek için Merkez Bankası faiz yüzde 50’ye yükselinceye kadar yükseltme pedalına bastı. Sekiz ay boyunca faizi yüzde 50’de sabit tuttu.
18 ayın ardından Merkez Bankası ilk kez politika faizinde 2,5 baz indirim yaptı. Kaldı ki ülkemizdeki kimi ekonomistler 2,5 baz indirimin bile 18 aydır enflasyonla mücadeleye zarar vereceği görüşündeler.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle bir algı oluşturuyor ki sanki faiz düşünce enflasyon da düşmüş gibi konuşuyor…
Merkez Bankası yüzde 50 faiz oranını yüzde 47,5’a düşürünce Erdoğan yeniden meydanlara çıktı ve “enflasyon tüm kötülüklerin anasıdır” demeye başladı.
Oysa ülke 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçerken dolar 4.74 seviyesindeydi, TÜİK’in açıkladığı resmi verilere göre de yıllık enflasyon oranı yüzde 15.39’du. Ekonomiyi bozan emirle faiz indirme politikasının makro dengeleri bozmasıdır. Pof. Osman Cevdet Akçay’ın “bütün linkler kopmuş” diye tanımlamıştı bunu.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan buna dair tek kelime etmiyor…