3 aylar - Temiz kalma duyarlılığı

2025 miladi yılı, İslam kültüründe “Üç aylar” diye bilinen bir mevsimle birlikte geldi. 1 Ocak Üç ayların ilk günü idi, dün gece de Regaib Kandili idrak edildi.

ÜÇ aylar, eskilerde daha iyi bilinirdi. Nesiller değiştikçe, İslam kültürünün yeni nesillere yeterince aktarılamaması sonucu, dini gün bilinci de aşınıyor.

Üç aylar bir mevsimi ifade ediyor. Ay takvimine göre Recep ayı ile başlayan, Şaban ile devam eden ve Ramazan’a eriştiren bir mevsim bu. Peygamberimiz Receb’in girişi ile birlikte “Recep ve Şaban aylarında topluma bereketler indirilmesi ve Ramazan’a kavuşturulması” yönünde dua ediyor. Hazreti Peygamber, Müslümanın hayatını dualı bir hayat olarak yaşamasını öğütlüyor, bu yönde de dualar öğretiyor.

İslâm’da ibadetler, kişinin Rabbi ile ilişkisini düzenler ve kişiye “Her an Rabbi ile birlikte oluş idraki” kazandırır. Her an Rabbi ile birlikte oluş idraki kazanan ise, O’nun huzurunda oluşun zirve karakterini kuşanır. Her an Rabbi ile birliktelik idraki kuşanan bir kalp, Rabbin her an kalbe nazar ettiği idrakini de kuşanmış demektir. Temiz bir kalptir o, saftır, berraktır, kirlenmemiştir, kirlenerek kararmamıştır, temizliği kalbi disiplin haline getirmiştir.

Namaz da bu idraki inşa içindir, oruç da, hac da can da mal da Allah içindir. Onun için mü’minler bu dünyadan göçüş söz konusu olduğunda “İnnâ lillâh – Biz zaten Allah içiniz” derler.

Bu idraki kuşanan mü’minler hayatın içinde, kalbe kir taşıyacak davranışlardan kaçınırlar.

Ben düşünürüm ki, insanlara dini anlamda vaaz edenler, tavsiye ve telkinlerde bulunanlar, öncelikle kalbin kirlenmemesi uyarısını yaparlar.

Hayatın içi dediğimiz alan, son derece girift ilişkilerin bulunduğu alandır. Belki de Hazreti Peygamber’in “kirlenme alanlarına yakın duran insanları, çitin kenarında kuzu otlatanlara benzetmesi” bu riske işaret içindir. Kuzu çiti aşar, insanın da ayağı kayar uyarısıdır bu.

Hayat sınar insanı. Gider gelir insan iyilikle kötülük arasında… Temiz kalma ile kirlenme riskleri arasında…

Kirlenmenin yoğunlaştığı zamanlarda temiz kalmak çok daha zorlaşır. Bir Hoca “çamurlu yolda yürümeye benzetmişti” böyle zamanları. Peygamberimizin dostlarından biri de temiz kalmak, Allah’ın sınırlarını ihlal etmemek anlamındaki “Takva”yı, “dikenli yolda etekleri çemreyip, dikenlere basmadan yürüme”ye benzetmişti. Dikenler çoğaldıkça, hassasiyetin artması gerekir, oysa kirlenme yoğunlaştıkça ona karşı savunma setleri çökmeye de başlayabilir.

Böyle zamanlarda uyarıcılara büyük görev düşer. Uyarıcılar kimi zaman Peygamberler olmuştur, sonraki zamanlarda da o görevi üstlenen din önderleri çıkmıştır.

Biliyorum, bir zamandır “Din önderleri” böyle bir sorumluluk noktasında eleştirilere hedef olmaktalar. Eleştirilerin en hafifi, kirlenmeler karşısında “Din adına” yeterli tepkiyi vermemektir. Daha ağırlarında ise bizatihi kendilerinde duyarlılık aşınması, kurulu yapıların uzantısı olmak gibi hususlar vardır.

Bu meselenin, o camiadan kimi insanların yüreğine giran geldiğini söyleyebilirim. “Dinin bundan zarar gördüğü” gibi bir kaygı, yüreklerini sarsıyor, bunu hissediyorum.

Otomobilde seyahat ederken zaman zaman Cuma günleri Cuma namazı öncesi, Diyanet adına verilen vaazlara rast geliyorum. Kimi zaman da Cuma hutbelerinde rastlıyorum.

Hutbelerdeki güncel siyasete uyum hissi veren mesajlar sebebiyle Cuma namazına hutbe bittikten sonra geldiğini söyleyen insanlara rastladım. Diyanet bunun farkında mı bilmem.

Ama ben, hem Diyanet adına verilen vaazlarda hem de kimi hutbelerde, mesela “Kul hakkını gözetme” konusu anlatılırken kamu malına yönelik hukuksuzluklara da dikkat çektiklerini gördüm. Bu tarz çarpıklıkların artıyor olmasının “din açısından” çok yanlış bulduklarını ifade ediyorlardı.

Dini uyarı söz konusu olduğunda kimi zaman bizim tarafımızdan küçük görülen şeyler de ikaza sebep olabilir. Ama kamu malında yapılan yolsuzluklar, medya – sosyal medya alanında işlenen hukuksuzluklar, “Dini açıdan” çok daha vahimdir.

Türkiye’de mesela “Siyasetin finansmanı” gibi bir konu, tam da “Din içi” bir konudur. Bir ihale yolsuzluğunun içinden “cami inşaatı” çıkarmaya, ama asıl siyaset finansı için Camiden kamuflaj üretmeye en önce “din adına” karşı çıkılmalıdır.

Bir siyasetçi “Siyasi etik ve siyasetin finansmanının şeffaflaşması” yönünde kanunlar çıkarılması söz konusu olduğunda “O zaman iş yapacak siyasetçi bulamazsınız” diye tepki göstermişti. Bu, bu alanın ne kadar çamura battığının işaretidir ve dini söylem, tam da bu kirlenmeler karşısında barikat oluşturmalıdır.

Diyanet hocası” ifadesi bazen küçümsemek için kullanılır. Herkes öyle değil, ben böyle inanırım. Din adına konuşma sorumluluğu üstlenen kişi, belki de en yiğit tavrını, güçlülerin haksızlığı karşısında koyacaktır. Tarihin her döneminde bu tür simalar var olmuştur.

2025’le gelen bu üç aylar, dinin toplum hayatına, böylesine arındırıcı bir misyonla girdiği üç aylar olsun dilerim. Diyanet’in bu anlamda bir misyon değerlendirmesi yapması gerektiği o kadar açık ki… 100 bin civarında din görevlisi, (Mehmet Görmez -din gönüllüsü- derdi onlar için) her gün bir kişi ile sınır hassasiyeti mesajı paylaşsa neler değişirdi bu ülkede…

YORUMLAR (81)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
81 Yorum