Noradungiyan Efendi yüzünden mi yenildik?
Niğbolu Haçlı ordusu tarafından kuşatıldığında Yıldırım Bayazıt’ın yetişip kale komutanı Doğan Bey’e “Bre Doğan, halin nicedir?” diye seslendiğini, ardından Haçlı ordusunu bozguna uğratıp kaleyi kurtardığını okumak Balkan Savaşı gibi Osmanlı ordusunun birkaç hafta içinde mağlup edildiği, balkanların neredeyse tamamını kaybettiğimiz ve tarihçilerimizin çoğu tarafından Balkan faciası diye adlandırılan büyük bir hezimeti okumaktan herhalde daha zevkli ve daha kolaydır.
Faydalı mıdır?
Faydası da zararı da vardır.
Faydası, memnun olursunuz, eğer tabiatınızda varsa iftihar edersiniz.
Bir savaşın nasıl kazanılacağı hakkında fikir edinirsiniz. Haçlıların o gün neden yenildiğini anlamaya çalışırsınız.
Zararı ne?
“Şanlı tarih” zihninizde masaj etkisi yapabilir. Bu bir taraftan bünyenize iyi gelir. Bir taraftan da sizi hamasetin lezzetine alıştırabilir. Koltuğunuza ya da sandalyenize yaslanarak Niğbolu zaferini Yıldırım Bayazıt ve askerlerinin değil kendinizin kazandığınız hissine kapılabilirsiniz. Bu hatıradan dolayı kendinizde bir üstünlük vehmedebilirsiniz.
Şu hâlde okumayalım mı tarihin kafamıza masaj yapan sayfalarını?
Hayır, her halükârda okumak okumamaktan, öğrenmek öğrenmemekten iyidir.
Mağlubiyetler o kadar lezzet vermez. Okurken sıkılırsınız, daralırsınız, yerine göre öfkelenirsiniz.
Ama tarihten ders çıkarmak, ibret almak diye bir şey varsa, geçmişin can sıkıcı hadiseleri hakkında okumak daha verimlidir.
Balkan Savaşı müfredatımızda çok üzerinde durulan bir savaş değildir.
Yenildik işte. Oldu bitti.
Arkasından 1. Dünya Savaşı başladı. Müttefiklerimiz yenilince biz de yenilmiş sayıldık.
(Aslında tam olarak öyle değil, biz de biraz yenildik.)
Sonunda, Kurtuluş Savaşı’nda milletçe seferber olduk, birbiri ardına zaferler kazandık, Cumhuriyetimizi kurduk.
Balkan Savaşı arada kaldı. Bir bakıma ‘araf’ta kaldı.
Ben, gecikmeli olarak Balkan Savaşı’nda niçin ve nasıl yenildiğimizi anlamak istedim. Bunun için birkaç kitap, birkaç makale okudum.
Böylece, asgari miktarda da olsa bir fikir edindim.
Birbirini takip eden milli gevşeklikler, milli gaflet halleri hatta bugünden bakınca birtakım saçmalıklar üst üste gelmiş.
En önemlisi askerin baştan ayağa siyasete batmış olması.
Düşünsenize, Balkan Savaşının hemen öncesinde Halaskar Zabitan diye bir grup çıkıyor.
Halaskar Zabitan ne demek?
Kurtarıcı Subaylar demek.
Kurtarıyorlar mı?
Eğer kurtarmaksa kurtarıyorlar.
Memleketi İttihat ve Terakki iktidarından kurtarıyorlar.
Muhtıra veriyorlar. Sadrazam Mehmet Sait Paşa istifa etmek zorunda kalıyor. Yerine Gazi Ahmet Muhtar Paşa sadarete getiriliyor.
Mareşal Fevzi Çakmak Batı Rumeli’yi Nasıl Kaybettik kitabında (İş Bankası Yayınları) bu hadiseye değiniyor.
“1912 yılı Haziran ayında (Arnavutluk’taki isyanı bastırmak için bölgeye gönderilen) 1. Tümen subaylarının temsilcileriyle Yakova Arnavut reisleri Deva köyünde bir araya gelerek hükümetin düşürülmesine, millet meclisinin feshine, seçimlerin yenilenmesine karar verdiler. Temmuz başlarında halaskarlar İstanbul’da bildiriler yayınlarken 1. Tümen subaylarının Yakova telgrafhanesinden yaptıkları baskılar hükümeti düşürmüş Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın sadrazam olmasını sağlamıştı.”
(Kötü bir adam mıydı Gazi Ahmet Muhtar Paşa? Hayır, doğu cephesinde Ruslara karşı kahramanca savaşmıştı. Erzurum müdafiiydi. Ama Osmanlı’nın bazı son dönem kahramanları gibi mağlup olmuştu.)
“Temmuz ayının sonuna doğru Müşir İbrahim Paşa Kosova Genel Komutanlığına atandı. Ben de kurmay başkanı olarak görevlendirildim ve Priştine’de kendisiyle buluştum. Halaskar ve İttihatçı mücadeleleri şiddetlenmiş, bazı subaylar ve memurlar İttihatçılıkla suçlanarak dövülmeye, aşağılanmaya, hatta yaralanıp öldürülmeye başlanmıştı.”
Böyle bir kafayla savaşa girersen nasıl galip geleceksin?
Bir saçmalık da Balkan devletleri Osmanlı’ya karşı ittifaklarını pekiştirirken Osmanlı’nın 75 bin askerini terhis etmesi.
Şöyle olmuş:
Balkan ittifakının kotarılmasına ön ayak olan Rusya Ahmet Muhtar Paşa’nın Hariciye Nazırı Noradungiyan Efendi’ye Balkanlar’da savaş çıkmayacağı konusunda teminat vermiş. Osmanlı Devleti de 30 Eylül 1912’de Rumeli’deki 120 tabur talimli askerini terhis etmiş.
Kim bu Noradungiyan Efendi?
Üsküdar Selamsız doğumlu. Osmanlı hariciyesinde uzun yıllar çalışmış. Sonunda nazır olmuş. İttihat ve Terakki savaş bittikten sonra karşı darbe yapıncaya kadar görevde kalmış.
Lozan’da ise Ermeni heyetinde çalışmış.
Hariciye nazırımız Ermeni olduğu için mi yenildik?
Hiç zannetmiyorum.
Padişah var. Başka nazırlar var. Balkanlar burnumuzun dibi. Olanı biteni görseydiler.
Siyaset içlerine işlemiş. Halaskarıyla İttihatçısıyla hepsi kör ve sağır olmuşlar.
Maalesef, sağlam yenilmişiz. Yenilmek için ne lazımsa yapmışız.