Bahçeli heyecanlı – Erdoğan mesafeli?
Bir “Umutlular” var. Epeyce var.
“Süreç yok” dense de Bahçeli’nin bir süreç başlattığı açık. Bahçeli umutlu olmalı.
DEM cenahı da umutlu görünüyor. Bahçeli’nin topu attığı Öcalan’dan gelen “Hazırım” yollu mesaj da umut yansıtıyor.
Bahçeli – Öcalan ikilisi, İmralı’dan ya da Bahçeli’nin ilk çıkışında söylediği gibi DEM grup kürsüsünden gelecek Öcalan imzalı “Silâhları bırakın” çağrısı şıpınişi sonuç vereceği inancında.
“Umutlular” dediğimiz dünya, silâhlı yapının da doğmasına yol açan “Kürt sorunu” konusunda farklılaşıyor.
Bir bölüm, “Hele bir Öcalan’lı süreç başlasın, konu silâhların bırakılmasında kalmayacak, Meclis ortamında Kürt sorunu başlığı da açılacak” beklentisinde. Bu çevre, “Demirtaş niye içerde, Ahmet Özer’e, Ahmet Türk’e niye kayyım atandı?” gibi soruları da gereksiz buluyorlar. Bunlara en son Ak Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu da katıldı. "Süreç başarılı oldu ve diyelim ki Öcalan ev hapsine çıktı. Demirtaş'ın hapiste kalması düşünülebilir mi? Tabii ki düşünülemez. Kayyım da kalmaz ortada" cümleleri ona ait.
“Umutlular” Suriye – PYD – YPG gündeminin aciliyetini de hesaba katarak muhtemelen “Devlet”in bu işi çözmeye karar verdiğini düşünüyorlar.
En zor işi Bahçeli’nin üstlendiği, yine bu çevrelerin Bahçeli heyecanının gerekçesi. Bahçeli ile ilgili tüm rezervler de rafa kalkmış durumda. (Bir Sinan Ateş dosyası vardı hani…Nerede şimdi o?)
Cumhurbaşkanı Erdoğan neresinde bu işin?
Başlangıçta sessiz, sonraları tüm sürece kefil olmaktan uzak bir dille, Bahçeli’yi yalnız bırakmama adımları…
DEM heyeti, yanlarına Bahçeli’nin “Kürt ağası” diyerek taltif ettiği Ahmet Türk’ü de alarak ilk ziyareti, en azından nezaketen, en azından protokol gereği TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a yaptıktan sonra, partileri ziyaret çerçevesinde en büyük grubun başkanını değil, işin asıl sahibinin kapısını çaldılar: Tabii ki Devlet Bahçeli’den söz ediyoruz.
Ardından Ak Parti adına lider Erdoğan’ı değil, grup başkan vekili Abdullah Güler’i ziyaret edecekleri, sonra diğer partilere gidecekleri belirtiliyor.
Ak Parti Genel Başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı. Peki o kabul etmeyecek mi DEM heyetini? Henüz öyle bir randevu yok.
Peki neden? Bu bir mesafe koyma tavrı mı? Henüz olayın pişmemişliğine ilişkin kanaat mi?
Erdoğan, ucunda başarı gözüken bir süreci sahiplenmemek etmez. Hatta o işin merkezinde gözükür. Bahçeli’nin en keskin muhalefeti yaptığı daha önceki çözüm sürecinde de “bedenini taşın altına koyduğunu” bizzat açıklamıştı. Şimdi Bahçeli koç başı rolü üstlenmişken neden mesafeli tutum? Şehit aileleri kaygısı mı?
Üstelik sürecin bir boyutunda Erdoğan’ın 2019 yerel seçimlerinde “Öcalan mektubu” ile ortak cepheye almaya çalıştığı HDP (şimdiki DEM’in selefi) şimdi hararetle sürecin parçası olmaya, dolayısıyla Cumhur İttifakı ile dirsek temasına girmeye yöneldiği halde…
Herkes Cumhurbaşkanı’nın kendisine yeniden adaylık yolu açacak bir anayasa değişikliği istediği, bunun için de parlamentoda transferlerle destek oluşturmaya çalıştığı, DEM’e açılan kapının da bununla bağlantılı olduğunu iddia ederken, Beştepe’de neden sürece sahiplenme ve heyecan yok?
Aslında Ak Parti grubunda da, hatta MHP grubunda da heyecan yok. Sanki “Bahçeli’ye havale edilmiş bir operasyon” görüntüsü hakim.
Süreç nasıl ilerleyecek, göreceğiz.
DEM heyeti Numan Bey’den sonra Bahçeli’yi ziyaret etti. Bahçeli’nin, kendi çıkışının İmralı’da nasıl yankılandığına dair bilgiler aldığında heyecan duyduğunu sanıyorum. Öcalan Bahçeli’nin vaktiyle Erdoğan’a asması için ip attığı, şimdi ise “Çıksın DEM’in grup kürsüsüne konuşsun” noktasına geldiği bir isim. Garip dünyanın garip işleri? Belli ki o zaman o iple asılsaydı Öcalan, şimdi “Silâhları susturma çağrısı”nı dağlara verecek bir adam kalmazdı ortada.
Belki de bu sürecin en doğru boyutu, konunun Meclis’te müzakere edilecek olmasıdır. Buna süreci hareketlendiren iktidar cenahı da, DEM tarafı da, muhalefet partileri de taraftar gözüküyor.
Evet silâhlar bitsin, ülkedeki bütün insanların sorunları da Meclis çatısı altında çözülsün. Suriye’deki yeni yapılanmada söylediğimiz sözlerin – yaptığımız tavsiyelerin kendi ülkemiz için de lüks olmadığını bilelim.