Modern hayatın panzehiri: Gassal
Günümüz dünyasının öznesi ekonomi. Ekonomi, hayatın her anında toplumun her alanını dizayn eden ve insana şekil veren büyük güç. Parası olanların dünyayı yönettiği yoksulların Afrikalılaştırıldığı bir dünya.
Beyaz adamın coğrafi keşifler sonrası dünyaya hakim olup dünyayı yönetme kılıcını eline aldığı tarihten itibaren ekonomi dünyanın gidişatını belirleyen temel etken. Yerliler, topraklarına ayak basan beyaz adamı hediyelerle karşılar. Beyaz adamın karşılığı barut, kan, gözyaşı. Yetmedi toprağına el koyup yerlileri köleleştirmek. Bir adım sonrası dünyayı.
Günümüze geldiğinde beyaz adamın ekonomi merkezli dizayn ettiği dünya artık birçok yere hakim. Hayat; iş alışveriş eğlence üçgeninde.
Modern hayatın mottosu: Ölmeyecekmiş gibi yaşa, gerisini düşünme. Tüket, mutlu ol afyonu.
Kapitalin insanı inşası. Metafizik bağlantılarından soyutlanmış, yaşamaya ayarlanmış fiziki bir dünyada mutlu olmak için her şeyin mübahlığı.
Dünyanın artık bir alışveriş merkezine evrildiği günümüzde, bütün ellerin havada, insanların hazzın dibini bulduğu bir anda gassalın ortaya çıkıp “Ölünce beni kim yıkayacak?” sorusu. Gassal’ın ortalıkta dolaşıp sorusunu başka insanlar ve diyaloglar üzerinde ilerletmesi. Halk tabiriyle yahu şimdi sırası mıydı bunun? Dünya henüz bu soruya hazır değil. Gassal bunu bekliyor gibi “Ölüme hazırlanılır mı? Hepimiz öleceğiz.”
Tabi ölüm kendisiyle sınırlı kalmıyor. Ölümün çağrıştırdığı kelimeler, kavramlar modern dünyanın haz tanrılarının ocağına ot tıkıyor.
Dizi kahramanı Gassal Baki’nin dünyası, elleriyle kafasının içinde. Baki, Küçük bir kasabada kendi halinde ortalama bir insan zekasına sahip. Hayatın kıylu kalinden arınmış. İş ev arasında bir lokma bir hırka. Azı çok, çoğu az gören. Mesleğinin adamı olmakla meşgul.
Koca kozmetik mağazasında telli toka dışında almaya değer bir şey bulmayan biri.
Reklam dünyasının ahtapot gibi kollarıyla bizi esir almaya yöneldiği günümüzde Baki ironik hayatıyla kolları elinin tersiyle itiyor.
Tüketimin, abartının hayatımızı işgaline, gereksiz kasılmalara, aşırıyı normalleştirmelere, farkındalığını kaybetmeye, yapmacıklığa, insanın reelden kopukluğuna, tüketim ateşine odun taşımanın insanı sürüklediği yersizliğe ayna tutan bir dizi.
Ortalama bir zekayla çekilmiş Gassal dizisinden bir hikmet çıkarmak elbette doğru değil. Lakin haz, eğlence, şiddet, aldatma, erotizm, terör, ötekileştirme, tüketim çılgınlığı, modafest, insanı tahrif etme, insan fıtratına mugayirlik gibi birçok içeriğin topluma sinemayla boca edildiği günümüzde Gassal, durup ince şeyler düşünmeye değer niteliğe sahip. İzlenmeyi gerektiren içerik ve doğallığı var. Ahmet Kural mesleğinin adamı rolünde. Mesaj vermekten uzak. Anlayana misali.
Geçen yıl gösterime giren Paterson ve Perfect Days filmlerindeki karakterler de sadeliğiyle modern hayatın panzehiri olmuşlardı. Biri otobüs şoförü diğeri lavabo temizleyicisi. Baki gibi sadelikleriyle mesaj vermeden modern dünyanın gereksizliklerine ayna olmuşlardı.
Aynı gazetede yazdığımız Salih Cenap Baydar’ın cumartesi günkü Gassal yazısında “Arabesk depresyonlarımızın içinde hikmet aramakla, topraklarımızda petrol aramak arasında paralellikler var.” muhalif olmak adına yersiz bir itham olarak gördüm.
“Kaybettiği engelli oğlunu gasilhanenin önünde bekleyen, onu bulamadan ölmekten korkan tartıcı babanın hikayesi bile yeterdi bu diziyi seyretmek için” diyen Erol Göka hocama hak vermemek mümkün mü?