Dünya Trump’ı bekliyor

İki hafta sonra ABD’yi Trump yönetmeye başlayacak. Kuvvetle muhtemel ki sadece ABD için değil dünya için de çok şey değişecek ve elbette Türkiye için de. Batılı değerlerin dünyada ikna ediciliğini kaybettiği bir dönemde Batı ittifakının amiral gemisi ABD, radikal değişime belki kırılmaya sahne olacak.

Globalleşmenin beraberinde demokrasiyi de getireceği yönündeki tez kendisini doğrulayamadı. Gerçi global ticaret birçok ülkede fakirliği engelledi ya da ortadan kaldırdı ancak bu ülkelerde arzulandığı gibi demokratik bir uyanış olmadı. ABD’nin yanında ikinci ekonomik güç haline gelen Çin’de Komünist Partisi’nin gücü ve tesis ettiği kontrolcü otoriter sistem eskisinden çok daha etkili. Global ticaretin kazananlarından Hindistan’da da refahı arttıkça bu refahı sağlayan hükümet otoriterleşip keskin bir ulusalcı siyaset yürütmeye başladı. Endonezya, Brezilya ve Nijerya gibi ülkeler de ekonomik refah arttığı oranda Batı ile aralarına koyduğu mesafe de artıyor. Türkiye de bu teamülün en yoğun yaşandığı ülkelerden biri.

Trump tam da bu global kırılmanın yaşandığı bir dönemde Amerika’nın başına geçecek. Yüzyıllar içinde oluşmuş Batılı teamülleri tanımadığını her fırsatta dile getiren Trump ilk başkanlık döneminin aksine artık ciddiye alınıyor. İlk başkanlık döneminde Trump’ı aşağılama, hakaret etme konusunda birbiriyle yarışan ana akım kanat önderleri bu kez çok dikkatli hatta tedirgin. Trump’ın sadece hükümet bürokrasisini değil bütün bürokrasiyi kendisine sadık insanlardan oluşturmasına kesin gözüyle bakılıyor. Trump ilk başkanlığı döneminden beri ana akım siyasetin ABD’nin gerçek sahiplerini mağdur ettiğini aralıksız olarak iddia etti ve yandaşlarını bu teze ikna etti. Yeni başkanlık döneminde ise düzeni değiştirmek adına radikal adımlar atacak ve ana akım siyaset ve medyanın bu dalgaya ne kadar direnebileceği meçhul.

***

Her şey Trump’ın hayal ettiği gibi gerçekleşirse ki bu çok yüksek bir ihtimal, dünya siyasetinde ezberler bozulacak. Rusya Ukrayna savaşının son bulması ve Trump’ın Putin’le normal siyasi ilişkiler sürdürmeye başlaması halinde bölgedeki siyasi ve ekonomik dengelere değişecek. Trump’ın merkezine Çin ile mücadeleyi koyduğu ekonomik hamleler ise dünya genelindeki ekonomik ve siyasi birlikleri derinden etkileyecek.

NATO’dan çıkma tehditleri yapan, AB ülkelerine bile gerektiğinde yaptırımdan çekinmeyen, şaka da olsa Kanada’nın ABD’ye dahil olması gerektiğini söyleyen Trump’ın tarihte benzeri görülmemiş şekilde ABD müttefiki ülkelerden talepleri olacak. Dünyada lafının üzerine laf söylenmeyen kudretli lider imajı Trump’ın aynı zamanda seçmenlerine verdiği bir vaat. Yani Trump da iç siyasette pirim toplama adına dış siyasette fincancı katırlarını ürkütmekten çekinmeyecek.

Batı ittifakına karşı dünyanın diğer kesimleri ön kabulü geçerliliğini yitirmiş gibi görünüyor. Artık ABD menfaatleri ve menfaatlerini ABD’ye uyuşturmaya çalışan ya da karşı taraf olanlardan oluşan, çok kutuplu ve gayet pragmatik bir dünya siyaseti dönemi var. Çok kutuplu hale gelen bir dünyada Trump’ın klasik Batı ittifakını yok sayarak ABD’yi süper güç olarak koruması o kadar kolay olmayacak. Ancak yeni yılda alışık olmadığımız, tahmin etmekte güçlük çekeceğimiz uluslararası krizler ve gelişmelerin olma ihtimali çok yüksek.

***

Trump muhtemelen NATO, AB gibi ittifaklara dayanmaktan çok kendisi ile iş birliği yapan liderleri önceleyecek. Putin’le ilişkileri yeniden kurmaya çalışması, Arjantin Devlet Başkan Milei olan ilişkileri, Macaristan Başbakanı Orban ile olan arkadaşlığı, İtalya Başbakanı Meloni ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı iltifatlar bu yönde bir dış politikanın işareti olabilir. Trump’ın iyi ilişkiler içinde olduğu liderlerin tıpkı kendisi gibi milli gündemlerini önceleyen, otoriter yapıta liderler olması ise bir hayli dikkat çekici.

Trump’ın dünyada neleri değiştirebileceği ABD’de neleri değiştirebileceği ile doğrudan alakalı. Gerçekden ciddi bir muhalefetle karşılaşmadan ana akım muhalefeti baş altı edebilirse dünya siyaseti de bambaşka bir yöne evrilecek. Ancak ABD’deki Trump karşıtları sadece ona oy vermeyen seçmenlerden değil çoğu dünya devi olan şirketler, üniversiteler, medya ve sanatçılardan oluşuyor. Dolayısıyla ana akımın nasıl bir tepki vereceği ya da ABD’de gerçekte nelere muktedir oldukları henüz bilinmiyor. Bunu zaman gösterecek.

Ancak Trump’lı Amerika’nın Biden Amerika’sından farklı olacağı çok açık. Trump İsrail’e koşulsuz destek veren Biden’dan bile daha fazla İsrail’e yakın. Bunun anlamı Ortadoğu’da Gazze başta olmak üzere krizin devam etmesi ve muhtemelen daha da şiddetlenmesi. Trump-Erdoğan ilişkileri en ciddi sınavını Gazze konusunda verecek. ABD her halükarda Türkiye gündeminde çok daha sık yer alacak.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum