Kızgın, mutsuz, umutsuz…

Dün, gelecek yılın emekli maaşları belli oldu. Beklendiği gibi rakamlar düşük. Birkaç gün önce yine beklendiği gibi düşük açıklanan asgari ücret rakamı gibi. Gelir seviyeleri her kesimde düşük ama daha kötüsü beklentiler de giderek düşüyor. Kötü yönetilen 2018-25 yıllarının faturası ödeniyor, ödeyenler de dirençsiz ve savunmasız ücretli kesimler. Yetmedi, alt gelir grubuyla orta gelir grubu arasındaki fark kapanıyor. O da yetmedi eğitimsiz ve vasıfsız gruplarla eğitimle ve vasıflı kesimler arasındaki gelir makası da kapanıyor. Devlet sadece en büyük işveren değil, özel sektör ücret seviyesini de belirleyen bir otorite. Lütuf devletten, beklemek vatandaştan.

Devlet/iktidar ne zaman lütfedecek? Bunun takvimi de çok açık. Önce, akıl dışı politikalarla deneme tahtasına dönen ekonomide beş yılda ortaya çıkan tablonun faturası vatandaşa ödetilecek. Sonra, seçim rüzgarı esmeye başladığında lütuf başlayacak ve dar gelirli kesimler sandığa ceplerinde biraz parayla gidecek. Memur maaş artışı ve bütün emekli maaş zamları açıklanırken beklentinin düşük olması bundandır. Herkes artık takvimi ezbere biliyor. İktidar seçim gelmeden boş yere lütfetmez. Ancak, verdiği paranın sandıkta hatırlanacağı bir tarihte kesenin ağzını açar. Aradaki yıllarda lütfun gereği yok.

Ayrıca, sistem öyle kilitlendi ve alan o kadar daraldı ki ücretli kesim için lütuf olmadan geliri artırmanın yolu da yok. Ya doğrudan devletten para alırsın ya devletin belirlediği oranda özel sektörden. Çok para istiyorsan, o dar kadroya girmek için yol belli ama liste çoktan doldu, boşuna uğraşma.

Hasılı, kimse gözünü devletten ayırmayacak, sırasını bekleyecek.

Biz de buna ekonomi yönetimi ve devlet idaresi diyoruz.

Yeni bir araştırma yayınlandı. Kısa sürede Türkiye’nin en çok güvendiği kamuoyu araştırmalarına imza atan Panaroma TR, katılımcılara 2024 yılına nasıl not verdiklerini sordu. 0 ile 10 arasında puan vermelerini istedi. Geride bıraktığımız yılın puanı 10 üzerinden sadece 4,1 oldu.

Katılımcılara geçtiğimiz yıl bazı duyguları hangi sıklıkla hissettikleri de soruldu. En çok hissedilen duygular sırasıyla, yüzde 46,9 kızgınlık, yüzde 44,4 üzüntü ve yüzde 41,1 olumsuzluk…

Panaroma TR bu rakamları şöyle izah ediyor: “Daha önce yapılan ulusal ve uluslararası araştırmaların ve tarama endekslerinin bulgularıyla tutarlı olarak, 2024 sonunda Türkiye’de toplumun psikolojik esenliğinin düşük olduğu gözlenmiştir.”

Peki, bu kızgınlık, üzüntü ve olumsuzluğun sebebi nedir?

“Türkiye’de psikolojik esenliğin düşük olmasının altında yatan asıl etkenin, gelir dağılımındaki uçuruma yansıyan ekonomik sıkıntılar olduğu anlaşılmaktadır. Hem gelir düzeyi hem de katılımcıların beyan ettiği sosyo-ekonomik düzeye göre yapılan analizlerde, psikolojik esenlik farklılıklarında, etki genişliği (farkın büyüklüğü) çok yüksektir. Gelir düzeyi düştükçe psikolojik esenlik düzeyi katlamalı olarak düşmektedir.”

Şimdi bir yana büyük lafları, sonu gelmez hamaseti ve kendi kendimize taframızı koyalım, bir yana da geçip giden yılların sonunda bütün ülkeye hakim olan mutsuzluk ve umutsuzluğu…

Bir ülke iyi eğitim sistemine sahip değilse üretemez. Güçlü bir hukuk düzeni yoksa gelişemez. Liyakati terketmişse fırsat eşitliği sağlayamaz. Kamu idaresi şeffaf ve denetlenebilir değilse gelir dağılımı adaletini sağlayamaz. Kendi kendine hava atmakla vakit geçirirse dünyayla rekabet edemez. Rekabet edemezse de küresel ticaretteki payını artıramaz.

İçeriden dışarıya, aşağıdan yukarıya Türkiye’nin problemi ve yapılacak/yapılmayacak şeylerin formülü belli. Kızgın, mutsuz ve umutsuz olmak isteyen ülkenin gideceği yol da besbelli… Gitmek isteyene…

YORUMLAR (99)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
99 Yorum