Hukuk ve kalkınma

Adalet mekanizması bu ülkede öteden beri sorunluydu.
Ancak son yıllarda adalet sorunu giderek ağırlaşmaya başladı.
Öyle ya Anayasa’nın açık hükmüne rağmen yerel mahkemeler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu hak ihlalleri kararlarını tanımıyorlar.
Yerel mahkemeler ve yüksek yargı Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymuyorlar.
Keyfiyete yakın gözaltılar ve tutuklamalara şahit oluyoruz.
Değerli okur hukuk su gibi ekmek gibi elzemdir hayatımız için.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.

TÜRKİYE’DE HUKUK MEKANİZMASI

Hem ulusal hem de uluslararası anketlerde Türkiye’nin hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı notu giderek kötüleşiyor.
Asal Araştırma 10-14 Ocak, 2025 tarihleri arasında Türkiye genelinde bin 800 kişinin katılımıyla bir anket düzenledi.
Soru çok basit: “Türkiye’de adalet var mı yok mu?
Türk halkının % 71’i Türkiye’de adaletin bulunmadığını söylüyor, %21,1’i adaletin bulunduğuna inanıyor ve %7,9’u konu hakkında bilgim yok diyor.
Dünya Bankası 1996 yılında beri 200’de fazla ülkenin yönetişim göstergelerini yayımlıyor. Bu göstergelerden birisi de “hukukun üstünlüğü notu”.
Bu not ile Banka iktisadi aktörlerin sözleşmelerin icrasının kalitesi, mülkiyet hakları, suç ve şiddet olasılığı, polis ve yargı gibi toplumsal kurallara olan güvenini ölçmektedir.
Şekilde Türkiye’nin hukukun üstünlüğü notundaki değişimi gösteriyorum. Not inişli çıkışlı bir değişim gösterse de siyah çizgi uzun dönemli değişim eğilimini gösteriyor.
Evet, Türkiye’nin hukukun üstünlüğü notu tepe taklak aşağıya doğru gidiyor.
30 Ekim, 2024 tarihinde Avrupa Birliği Komisyonu “Türkiye İlerleme Raporunu” yayımladı.
Komisyon Türk yargı sistemi konusunda iç karartan bilgiler veriyor ve diyor ki “Yetkililer tarafından hâkimler ve savcılar üzerinde oluşturulan hukuka aykırı baskı, yargının bağımsızlığını ve kalitesini olumsuz etkilemeye devam etmiştir. Ülkede yargı sisteminin işleyişinin önemli ölçüde iyileştirilmesine yönelik ciddi çaba sarf edilmesi gerekmektedir.”
Peki, iyi işleyen bir hukuk mekanizması için neler yapılmalıdır?
Devam edelim.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ

Hukukun üstünlüğü kavramı değişik kurumlar tarafından tanımlanmaktadır. Ben Avrupa Birliği’nin kullandığı tanımı kullanacağım.
Hukukun üstünlüğü Avrupa Birliği’nin kuran Antlaşmanın 2’nci maddesinde üye devletlerin ortak kuralı olarak benimsenmiştir.
Buna göre kamu gücünü elinde tutanlar kanunların belirlediği kurallar ve demokrasi ve temel haklara ilişkin değerler çerçevesinde hareket etmelidir. Bunlar bağımsız ve tarafsız yargının kontrolü altında tutulmalıdır.
Değerli okur, bir zamanlar AB üyeliği hayalimiz vardı. Döndük dolaştık orta doğu bataklığına saplandık.
AB üyesi olmak isteyen devletlerim üç konuda teminat vermesi gerekmektedir:
Birincisi yargı bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Örneğin herkes yargıya erişim sağlayabilmeli, yargılama süreçleri adil olmalı ve hâkimlere ve diğer adalet personeline yeterli eğitim verilmelidir.
İkincisi başta hükümet olmak üzere kamu gücünü elinde tutanlar kanun önünde hesap verebilir olmalı ve siyasi liderler ve karar alıcılar yolsuzluğa karşı net bir tutum göstermelidir.
Üçüncüsü kanunların ve ikincil mevzuatın hazırlanma ve uygulanma süreçleri şeffaf, etkin ve adil olmalıdır. Kanunlar açık ve istikrarlı olmalı ve temel hakları korumalıdır.
Türkiye’nin bu konularda yetersizliğini yukarıda belirttim.
Ama en çarpıcı örneği ise bu hafta Bolu Kartalkaya’da ortaya çıkan felaket otel yangınıdır.
Denetim sorumluluğu merkezi hükümet ile Bolu Belediyesi arasında pinpon topu gidip gelmekteydi.
Son noktayı ise İçişleri Bakanı koydu.
Bakan “Oteli denetleme sorumluluğunun Bolu Belediyesi’ne mi, Kültür ve Turizm Bakanlığına mı ait olduğu 10 gün içinde ortaya çıkacak” demişti.
Düşünsenize 78 kişinin öldüğü ve onlarca kişinin yaralandığı yangındaki otelin “yangın denetimi” konusunda sorumluluğun kimde olduğunu halen bilmiyoruz ve bunu öğrenmek için 10 gün araştırma yapmak zorundayız.
Şaka gibi.
Neyse biz işimize devam edelim.
Türkiye hukukun üstünlüğüne saygı duyan bir ülke olsaydı ne olurdu?
Gelin bir bakalım.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE TOPLUMSAL REFAH

Birleşmiş Milletlere göre hukukun üstünlüğü ve kalkınma birbirleriyle güçlü biçimde ilişkilidir.
Ulusal ve uluslararası düzeyde hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme, sürdürülebilir kalkınma, yoksulluğun ve açlığın ortadan kaldırılması, insan hakları ve temel özgürlükler için elzemdir.
Ulusal düzeyde, sürdürülebilir geçim kaynakları sağlamak ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için hukukun üstünlüğü gereklidir.
Yoksulluk genellikle güçsüzleştirme, dışlama ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır.
Hukukun üstünlüğü, adalete erişim sağlayarak, usulüne uygun yargılamayı garanti altına alarak ve hak ihlallerine karşı çözümler oluşturarak bireylerin ve toplulukların seslerini güçlendirerek kalkınmayı teşvik etmektedir.
Hukukun üstünlüğünün sürdürülebilir kalkınma sonuçlarını ilerletebilmesi için ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ve kalkınma hakkı dâhil olmak üzere tüm insan haklarının korunmasını sağlaması gerekir.
Hukuk devleti ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı destekleyen yasal bir çerçeve, sözleşme kesinliği ve uyuşmazlık çözüm mekanizmaları sağlayabilmektedir.
Kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayabilecek tek şey uluslararası insan haklarıyla tutarlı hukukun üstünlüğüdür.
Uluslararası tecrübeler adalet ve temel haklar gibi hususları dışlayan dar kapsamlı kalkınma çabalarının sürdürülebilir insani kalkınmayı başaramadığını göstermektedir
Arazi ve mülk için kullanım güvenliğinin sağlanması, kırsal ve kentsel ortamlarda sosyal ve ekonomik ilerlemeyi sağlamada, yoksulluğun azaltılmasını desteklemede ve cinsiyet eşitliğini, barışı ve güvenliği ilerletmede kritik bir katkı sağlayabilir.
Sürdürülebilir ve şeffaf bir şekilde yönetilen doğal kaynaklar, ekonomik refahın motoru ve istikrarlı ve barışçıl toplumlar için bir temel olabilir.
Doğal kaynakların kullanımı çevresel hasara ve geçim kaynaklarının kaybına neden olduğunda veya faydalar eşitsiz bir şekilde dağıtıldığında şiddetli çatışma riski artar.
Yazının girişinde “hukuk” su gibi ekmek gibi elzemdir demiştim.
Hukuk olmadığında yoksulluk ve açlık artıyor, gelir dağılımı bozuluyor. Bunları yaşamıyor muyuz?
Mülkiyet hakları korunamadığında mafya gelip mülkünüze çökebiliyor.
Sözleşmeleri etkili biçimde icra edecek bir hukuk sistemi olmadığında tahsilatı mafya yapıyor.
Hülasa hukukun üstün olduğu bir sistemde toplumsal refah artar.
Bir ekonomide üstünlerin hukuku geçerliyse bir avuç siyasi elit, mafya be baronların refahı artar.
İyi pazarlar.

uug.jpg

YORUMLAR (20)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
20 Yorum