Baykal'dan Kılıçdaroğlu'na ikinci uyarı

Baykal'dan Kılıçdaroğlu'na ikinci uyarı

Önceki günkü açıklamalarıyla Kılıçdaroğlu'nu topa tutan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, tepkiler üzerine ikinci bir açıklama yaptı. Daha önce yaptığı uyarıların dikkate alınmaması üzerine konuşma kararı aldığını söyleyen Baykal, sözlerinin arkasında olduğunu belirtti, 'susmayacağım' mesajı verdi.

Deniz Baykal, önceki akşam CNN Türk’te yayımlanan Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge programına katıldı ve parti yönetimine ağır eleştirilerde bulundu. CHP'de yönetim sorunu olduğunu söyleyen Baykal, 'Bu böyle gitmez' mesajı verdi. Baykal'ın Suriye'deki durumla ilgili açıklamaları da CHP'nin politikaları ile taban tabana tersti. Türkiye'nin Azez'de PYD'yi vurmasının meşru hakkı olduğunu söyleye Baykal, 'Suriye'de yaşananlara gözümüzü kapatamayız' dedi. Baykal'ın 'Halep bir Sünni kentidir. Esad rejimine bırakılamaz' sözleri de yankı uyandırdı.

Baykal, programda yaptığı açıklamalara gelen eleştiriler ve tepkilere yazılı bir açıklama ile cevap verdi. Parti yönetimine yönelik eleştirileri daha önce Kılıçdaroğlu'nun yüzüne de söylediğini ancak dikkate alınmadığı için belirten Baykal, 'Değişen bir şey olmayınca konuşma kararı aldım' dedi. 

Baykal, parti ileri gelenlerinin yönetim krizini aşma konusunda girişimlerde bulunduğunu, kendisine de öneriler getirildiğini açıklayarak, CHP'de yaşanan kaynamanın hangi boyutlara vardığını ortaya koydu.

Baykal açıklamasını, 'Zulüm ve yıkım karşısında susmam' sözleri ile noktaladı.

Baykal’ın açıklaması şöyle :

“Sayın Genel Başkan ile bu konuları ele aldığımız 3 baş başa görüşmemiz olmuştur. Sonucusu 26 Aralık 2015 Cumartesi günü gerçekleşmiştir. 

Saat 19.00’dan 22.30’a kadar 3.5 saat sürmüştür. 7 Kasım 2015’te ve daha öncesinde de Sayın Genel Başkan bize kendisini ağırlama şerefini vermiştir. Bu buluşmalarımızda doğal olarak partimizle ilgili sorunlar ayrıntılı bir biçimde konuşulmuştur. Bu konuşmaların içeriğiyle ilgili açıklama yapma takdirini Sayın Genel Başkana bırakıyorum. 

Parti grup toplantısında ve daha sonra bir televizyon programında yaptığım açıklamalar, parti ve ülke kamuoyunda bir duyarlılık yaratma ihtiyacından kaynaklanmıştır. 

Eğer yapılan ikili görüşmelerimizde ele alınan konuların söylenen sözlerin gereği yapılabilmiş olsaydı kamuoyuna herhangi bir açıklamak yapmak gerekli olmayabilirdi. 

Deneyimli partililerimiz arayışlara girmişler, girişimler yapmışlardır

Konuşulan konular sohbet mutabakatları düzeyinde kalıp hayata geçirilmeyince partiye yönelik ilgi ve umudun arttırılması ve parti tabanındaki soğuma ve karamsarlığın kırılması için partinin kendisini başkalaştırma girişimlerine ve yönetim krizine karşı tepkisini en azından hissettirmek gerekli olmuştur.

Partideki yönetim zafiyetini aşma ihtiyacını hisseden bazı sorumlu ve deneyimli partililerimiz arayışlara girmişler, girişimler yapmışlardır. Bu çerçevede bana da arkadaşlarımız öneriler yapmışlardır. Bu öneriler karsısında benim cevabım bu konuların takdir yetkisinin Sayın Genel Başkan’da olduğudur.

“Beter olsun diyecek halimiz yok"

Bugün Türkiye, sıra dışı iç ve dış boyutları olan bir tarihsel krizle karşı karşıyadır. Bu sorunların ağırlaşıp bir krize dönüşmesinden 13 yıldır iktidar olan AKP doğrudan sorumludur. Terörü muhatap alıp meşrulaştıran ve terörle müzakere eden AKP bugün birçok yerleşim biriminde terörün ilçelere, mahallelere, sokaklara hatta hanelerin içine kadar hakim olunmasına yol açan bu yanlış politikalar karşısında ne yapalım beter olsun diyecek halimiz yoktur. 

Terörle mücadelenin başarılı olması ve buna destek olmak hepimizin görevidir. Suriye sorunun bu hale gelmesine kim yol açtıysa onun altında kalsın bize ne deme hakkımız da yoktur. Bizim sorunumuz iktidarla hesaplaşmanın ötesinde Türkiye ye sahip çıkmaktır. AKP’ye karşı çıkmakla Türkiye ye sahip çıkmak arasındaki ayrımı yapabilmek devlet adamı olmanın gereğidir.

Suriye'deki çatışmalar

Bizim görüşümüz her kimliğin her mezhebin her medeniyetin bu kargaşadan salimen çıkmasını sağlamak olmalıdır. Maalesef kriz öncesine kadar bir arada yasayan insanlar artık birbirlerine ve kendi medeniyetlerine karşı savaş verir hale düşmüşlerdir. Bu manzaraya dur diyecek bir uluslararası otoritenin oluşturulamamış olması utanç vericidir. Nusayri’si Sünni’si, Hristiyan’ı on yıllardır bir arada barış içinde yaşadıkları günleri özler hale gelmişlerdir. Dışarıdan müdahale eden yabancı güçler bu krizi daha da artırmaktadırlar.

Alevilere yapılan haksızlıklar karşısında 1975’te sesimi yükselttiğim zaman “Kızılbaşlıkla” itham edilen, 1989’daki “Kürt Raporu” nedeniyle “bölücülük”le suçlanıp DGM’ye verilen ve Saraybosna’daki Müslüman Boşnaklara yönelik etnik temizlik ve Müslüman kadınlara yapılan tecavüzler karşısında elindeki yazmalarla koşan, Lice halkına sahip çıkmak için yollara düşen birisiyim. Bugün Ortadoğu’daki medeniyetlerin Halep’iyle,  Necef’iyle, Kerbela’sıyla, Erbil’iyle, Kobani’siyle bütün kültürlerin bütün kimliklerin korunmalarını ve barış içinde yaşamalarını istemekten başka hiçbir niyetim olamaz. Zulüm ve yıkım karşısında susamam…”

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN