Âkif çalışmalarına hazine değerinde bir kaynak

Âkif çalışmalarına hazine değerinde bir kaynak

Ekmeleddin İhsanoğlu ve Fatma M. Şen imzalı ‘Âkif’ten Emanetler’, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.

ŞABAN ÖZDEMİR

Âkif hakkında yazılanlar kütüphaneler çökertecek kadar çoktur. Ancak Salname dışında orijinal bilgi ve belge sunan çalışmalar yok denecek kadar azdı. Kitap, Âkif’e dair orijinal belgeler ihtiva eden, biyografisine ciddi katkılar sunan ve bundan sonra çok önemli mehaz oluşturacak bir çalışma. Kültür hayatımız İhsanoğlu’na babasından tevarüs eden bu belgeleri saklayıp değerlendirdiği için çok şey borçludur.

Akif’ten Emanetler’, Ekmeleddin İhsanoğlu ve Fatma M. Şen imzasıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Âkif hakkında yazılanlar kütüphaneler çökertecek kadar çoktur. Özellikle son zamanlarda Âkif üzerine yüzlerce kitap, binlerce makale yayımlandı. Bununla da kalmadı Âkif üzerine birçok sempozyum ve organizasyon yapıldı. Bu çalışmalar mahir ekseriyeti malumun ilamı olan, kes yapıştır kabilinden derleme mahiyetinde, genellikle Eşref Edip, Mithat Cemal ve Hasan Basri’nin çalışmalarını referans alan, yeni bir şey söylemeyen şeylerdi. Yılda bir kere yayımlanan ve 4. cildine ulaşan ‘Âkif Salnamesi’ ve birkaç çalışma dışında söz konusu çalışmaların hemen hepsi birbirinin tekrarı mahiyetinde idi. Salname dışında Âkif hakkında orijinal bilgi ve belge sunan çalışmalar yok denecek kadar azdı.

screenshot-3.jpg

'Âkif’ten Emanetler’, söz konusu yığının dışında Âkif’e dair orijinal belgeler ihtiva eden, Âkif biyografisine ciddi katkılar sunan ve bundan sonra çok önemli mehaz oluşturacak bir çalışma. ‘Âkif’ten Emanetler’ Yozgatlı İhsan Efendi’nin terekesindeki Âkif’in evrakı üzerine bina edilmiş olması hasebiyle de ehemmiyetli. Sadece evrak yayınından müteşekkil değil kitap. Âkif’in hayatını bir kanaviçe gibi ören yazarlar, sahih birçok kaynağa da atıf yapıyorlar.

Kitap, ekler kısmı ile beraber dört bölümden oluşuyor. İlk bölüm ‘Mehmed Âkif’in Son Yılları ve Kuran-ı Kerim Meali’ adını taşıyor ve Âkif’in özellikle son yıllarına ve mealinin hikâyesine odaklanıyor. Âkif’e havale edilen mealin serencamı, Âkif’in Mısır yılları, özellikle Âkif’in çevresine yolladığı mektuplar üzerinden değerlendiriliyor. Burada özellikle mealin akıbetini birinci ağızdan okumak çok kıymetli. Âkif’in meali üzerine yaptığı tasarruflar, bu meal için ne kadar uğraştığını, en güzel, en selis ifadeyi bulmak için birçok değişiklikte bulunduğunu göstermesi bakımından önemli.

screenshot-4.jpg

Âkif’in Mısır yılları hakkında da çok az şey biliyorduk. Mısır’a hicret ettikten sonra oradaki hayatı hakkında birkaç mektup ve hatıratın bize bildirdikleri kadarıyla o yıllarından haberdardık. Âkif, hâmisi Abbas Halim Paşa’nın vefatından sonra orada çok sıkıntı çekti. Vatan-cüda olması, sağlık sıkıntıları, üzerine aldığı meal görevinin baskısı, oğlu Emin’in serazad davranışları, eşinin rahatsızlıkları Âkif’in belini iyiden iyiye bükmüştü. Orada sıkıntılarını unutturacak bir melce buldu: Yozgatlı İhsan Efendi. Yozgatlı İhsan Efendi ile sohbetleri yanan gönlüne inşirah veren bir pınar mesabesindeydi. İhsan Efendi’ye o kadar güveniyordu ki binbir meşakkatle yaptığı meali ve bazı evrakını sılasına dönerken ona emanet etmişti. Aslında ‘Âkif’ten Emanetler’in gizli kahramanı bu anlamda İhsan Efendi.

İkinci bölüm, Âkif’ten İhsan Efendi’ye bırakılan evrakın değerlendirilmesiyle devam ediyor. Âkif’in bazı şiir defterleri ve ‘Gölgeler’ kitabının baskı maketi tanıtılırken Kahire’de bastırdığı ‘Gölgeler’in başına İstiklâl Marşı’nı koyması ise ezber bozan bir bilgi. Zira Âkif, hiçbir kitabına İstiklâl Marşı’nı almamıştı. İstiklâl Marşı’nı milletin malı olarak kabul etmişti. Demek ki Âkif, bir dönem İstiklâl Marşı’nı kitabına almayı düşünmüş ama vazgeçmiş olmalı.

aa.jpg

Üçüncü bölüm ise Âkif’e yollanmış mektuplardan oluşuyor. Abbas Halim Paşa’dan Şerif Muhiddin’e, Ali Rifat Çağatay’dan Prenses Emine Halim Hanım’a kadar pek çok zevatın Âkif’e yolladığı mektuplar ilk kez gün yüzüne çıkıyor. Bu mektuplar, Âkif’in biyografisine eşsiz katkı yapabilecek nitelikte. Bu bölümde sadece Prenses Emine Halim Hanım’ın yazdığı mektupları okumak bile Âkif’in etrafındakilerin ona ne kadar değer verdiğini göstermesi açısından önemli.

Kitabın ‘Ekler’ kısmında ise İhsanoğlu arşivinde bulunan ve Âkif’in meal çalışmasının bir müsveddesinin ve bazı belgelerin tıpkı basımına yer verilmiş. Özellikle Âkif’in İstiklâl Marşı’nı kendi eliyle yazmış olduğu belge daha önce hiç görülmemişti. Bu bölümde Âkif’e gelen mektupların da suretinin verilmesini çok arzulardım. Elbette ki tasarruf yazarlardadır. Umarım bir sonraki baskıya mektupların orijinalleri de eklenir. Kültür hayatımız Ekmeleddin İhsanoğlu’na babasından tevarüs eden bu belgeleri saklayıp değerlendirdiği için çok şey borçludur.

Ekmeleddin İhsanoğlu, bir süre önce evinde dosyalarının arasında bulduğu eflatun defteri incelediğinde Mehmet Akif Ersoy’un Kuran Meali’nin bir bölümünü, dostlarından gelen 28 mektubunu, İstiklal Marşı’nın el yazısıyla orijinalini ve Safahat’ın 7. cildi ‘Gölgeler’in müsveddelerini buldu. İhsanoğlu bu belgeleri, Fatma M. Şen ile birlikte ‘ Âkif’ten Emanetler’ adıyla kitaplaştırarak kültür hayatımıza kazandırdı.

screenshot-2.jpg

YERİNE GETİRİLEN VASİYET, YIKILAN MEAL

Kültür tarihimizde birçok kitabın hikâyesi vardır. M. Şeref Özsoy bu adla kitap bile yayımladı ama sanırım hiçbir kitap hatta yüzyıllardır kayıp olan Kaşgarlı Mahmud’un ‘Kitâbü Cevâhiri’n-Nahv fî Lugâti’t-Türk’ü bile Âkif’in kayıp meali kadar aranmamıştır. Yıllar evvel Mısır’daki bir kütüphanenin internet katalogunda yazma bir meal künyesi görmüştüm. Küçük de olsa bir ihtimal Âkif’in meali olma olasılığı vardı. Durumdan bahsettiğim Ramazan Yıldırım, çok heyecanlanmış, atlamış Mısır’a gitmişti. Meal başka birine ait çıkmıştı. Demem o ki Âkif’in meali öteden beri birçok kişiyi heyecanlandıragelmiştir. Son zamanlarda parça parça da olsa üçte birlik kısmının bulunup yayımlanmış olması sevindirici. Bilinen bir gerçektir ki Âkif kendisine sipariş edilen meali bitirdi ve Mısır’dan ayrılırken İhsan Efendi’ye emanet etti. Ona kendisinden aksi bir mektup almadığı durumda yakmasını vasiyet etti.

Âkif, vatanına kavuştuktan kısa bir süre sonra vefat etti. Meali soruşturan, peşine düşen hep oldu. İhsan Efendi, meali bir emanet-i mübareke yerine koymuş, ömrü boyunca saklamış. Yıllardır birçok kişinin aklında “Acaba meal Ekmeleddin İhsanoğlu’nda mı?” sorusu vardı.

Gerçi İsmail Hakkı Şengüler, hazırladığı ‘Âkif Külliyatı’nda bu konuya değinmişti ama kafalardaki soruların izalesi için bu yayının yapılması gerekiyordu sanırım. Şöyle diyor İhsanoğlu kitapta: “Evet, tarihî tercümenin cenaze merasimine katılan beş kişiden dördü ebedî âleme intikal etmişlerdir. Bugün seksenine merdiven dayamış olan bu satırların yazarının aklı, elbette ki on yedisinde tecrübesiz gencin aklından çok farklı düşünebilir ve düşünmektedir. Fakat insanların davranışları değerlendirilirken mükellefiyetlerin yapıldığı an ve şartlar dikkate alınırsa her şey daha tutarlı olur.

Her ne hâl ise, Âkif’in vasiyeti yerine getirilmiştir. Âkif’in dostu ve mahrem-i esrarı Müderris İhsan Efendi’nin sadakatine ve ona olan itimadına halel gelmemiştir.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN