Müziğin gücü; Françoise Hardy ve devrimi

60’lı yıllar…

İkinci Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş etkisindeki iki kutuplu dünyada gerçekleşen Vietnam Savaşı, Çin Komünist Devrimi, Avrupa genelinde yükselen işçi hareketleri ve ikinci dalga feminizm gibi pek çok olgu ve olayın etkisiyle 1968 yılı mayıs ayında Fransa genelinde sivil itaatsizlik eylemleri patlak verdi.

Dünyadaki değişimler, Amerika’da ırkçılık protestoları, Avrupa’da, İngiltere’de başlayan öğrenci hareketleri küresel bir silkinişin izleriydi.

Toplumsal hareketler tarihi içerisinde şüphesiz etkisi en uzun süreni 1968 öğrenci hareketleri oldu. Ve bu ayaklanmaların menşei olan ülke Fransa’ydı. Dönemin üniversite koşullarını değiştirmek için başlayan gençlik hareketleri kısa sürede ülkenin sınırlarını aşacak ve küresel bir kalkışmaya dönüşecekti.

68 hareketi her ne kadar üniversite koşullarının iyileştirilmesi ile alakalı talepler için başladıysa da bir arada olabilmenin ve sesini duyurabilmenin gücünün tadına varmış gençlik için konunun daha da genişletebileceği bir alana evrildi. Amerikan Emperyalizmi, kadın erkek eşitliği, göçmen ayrımcılığı gibi bir sürü yan konuyu da yanına alarak dünya ölçeğinde her şikâyetin topluluk halinde seslendirildiği bir dönüşüm olmuştu artık.

Sorunlarına herhangi bir çözüm getirememiş politik oluşumlar, örgütler, siyasi partiler, haliyle gençliğin de farklı alanlara yönelmesine neden oldu. Siyaseten elde etmek istediklerine kavuşamayan öğrenciler kendi değer yargılarını oluşturmak ve en çok da seslerini duyurmak için sanata yöneldi. Yöneldi zira kendisiyle birlikte yola çıkan işçi sınıfı erkin vadettiği iyileştirilmiş koşullarla birlikte direnişi ağır ağır terk ediyordu. Ve kendilerine başka bir alan açtılar: Kitap yazanlar, müziğin sonsuz iklimine açılanlar, film çekenler… Dönem başka türlü bir devinime bürünüyordu.

Sinemada dönemin öncülerinden Fransız yeni hareketinin öncüsü Godard, Cannes Film Festivali’nin iptal edilmesine yönelik protestolara karışıyordu. Zira işçilerin ve öğrencilerin sorunlarına dair, öğrenci hareketlerine ve direnişe dair hiçbir film olmamasına olan isyanı onu bu harekete sürüklemişti. Bu uğurda Althusser, Lacan ve Foucault’un da öğrencisi olan Jean Pierre Gorin ile birlikte bu politik dönüşüme ses veren filmler çekeceği bir sinema oluşumu kurdular. Ve seri halinde konusu 68 hareketi olan siyasi ve politik filmler çektiler.

Öğrenci hareketleri her ne kadar Fransa’da ateşi yaktıysa da Amerikan emperyalizmine müzikal anlamda en büyük vurgun Büyük Britanya’dan geldi. İngiliz İstilası olarak adlandırılan bu dönemde bugün dahi yerini kimseye kaptırmamış müzik grupları ortaya çıkmıştı. Beatles, Pink Floyd, Jimi Hendrix Experience gibi...

Beatles İngiltere’de “She loves you. Ye, ye, ye” şarkısını söylerken, kıta Avrupası kendi müzikal fenomenini oluşturmaya başlamıştı. Françoise Hardy ailesinin kendisine bir doğum gününde hediye edeceği gitarıyla böyle bir fenomenin, dönüşümün öncüsü olacağını bilebilir miydi bilinmez. Nazi işgali altındaki Paris’te 1944 senesinde, bir saldırının tam ortasında doğmuş, ergenlik sonuna geldiğinde hediye gitarıyla şarkılarını bestelemeye başlamıştı bile. Şarkılarıyla Plak şirketlerinin seçmelerine katıldığında Vogue Records’la anlaşma yapacağını da öngöremezdi; ancak başardı. Hatta ilk şarkısı olan “Tous les garçons et les filles” iki buçuk milyondan fazla kopya satarak Edith Piaf’ın var olan albüm satış rekorunu kırmıştı bile.

Ancak o sadece böylesi bir rekorun sahibi Fransız şarkıcı değil, kendi müzikal kimliğine ait alan açacak bir ikon olacaktı. 60’lı yılların zorlu koşullarında bir kadın olarak kendi müzik akımını çıkartacak bir ikon… “Yé-Yé” ismiyle anılacak tarzı tıpkı rock, metal, rap, klasik gibi adlandırılan ayrı bir kimlikti artık. Yé-Yé ve François Hardy…

Anglofon çılgınlığından ilham alan Françoise Hardy ve müziği olan Yé-Yé, Fransız müziğine bambaşka bir soluk getirdi. Peşi sıra France Gall, Sylvie Vartan gibi frankofon sanatçılar da bu akımın içerisine nüfuz ederek 1960’ların beat müziğine Fransız damgası vurdu.

Bu öyle bir damgaydı ki Yé-Yé sadece rock n roll’u Fransızca bir akıma dönüştürmekle kalmadı aynı zamanda barok’tan caz’a en çok da Edith Piaf’ın şansonlarına kadar çeşitli türleri eklemleyerek bambaşka ve soluğu senelerce kesilmeyecek müzikal bir akım oldu. Şarkılar o kadar meşhur oldu ki kendi dilinin sözlerini uyarlayarak kopyalamayan herhangi bir ülke var mıdır bilmiyorum.

Malum ki Amerika müzik emperyalizmine darbe vuran “British Invasion” erkek egemen bir açılımdı. Hardy, bu hegemonyaya da son vererek, Fransa’da akımın temsilcileri olan diğer şarkıcılara da dünyaca meşhur olacakları parlamayı kadın hareketi ekseninde ilerletiyordu. Hem müzik hem de moda anlamında erkeksi duruşlar ve feminen görünümlü kadın gücü kendisiyle yaratılmış bir modaydı.

İşte Hardy bu iklimde doğmuş, böyle bir akımı yaratmış, bir ikon ve büyük bir müzisyendi.

Jacques Dutronc’la ilk kez 1963’te ortak plak şirketlerinin binasında tanıştığında, Dutronc onun üzerinde pek de bir izlenim bırakmamıştı. Ancak sonrasında tek evladının babası olacak olan Dutronc, dönem için de başka yönü olan bir isimdi. Ve birliktelikleri çalkantılı yıllar boyunca sürdü.

Françoise Hardy ile gönül ilişkisi olan Jacques Dutronc, 1968’in mart ayında Fransız popüler müzik tarihinin en önemli şarkılarından birisi olan “Il est cinq heures Paris s’eveille” adlı tek şarkılık albümünü çıkarmıştı. Çıkar çıkmaz Fransız listelerinin bir numarasına oturan parça nakaratında geçen “Paris uyanıyor” cümlesiyle kısa süre sonra başlayacak Mayıs 1968 öğrenci olaylarının gayri resmî marşlarından birisi haline gelmişti.

Hasılı o yıllarda sanat ve müzik dünyada en çok sesi duyulan toplumsal normdu. Herkes ortak şarkılar söyleyerek düzene isyan ediyordu. Ve söyledikleri şarkılar ikonlara, düzene baş kaldıranlara aitti…

Françoise Hardy neredeyse 20 yıl süren ve çok acı çektiği hastalığından nihayet kurtuldu. Kendisine müzikleri kadar güzel bir ahiret hayatı dilerim.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum