Ne anlam taşıyor?
“Mustafa Kemal’in askerleri olmak” için soruyorum: Ne anlam taşıyor bu ifade?
Her ülkede “Asker olmak” vatan savunmasında ön cephede rol üstlenmek anlamına gelir.
Bizde başına “Mustafa Kemal’in” ifadesi konmadan söylendiğinde “Asker” başka bir anlam mı taşımaktadır?
O törende bu sloganları sadece Kara Harp Okulu mezunları – teğmenler atmışlar, yani Havacı ve Denizci teğmenler o eylemde yoklar, bu duruma göre o teğmenler nasıl bir asker olmaktalar?
Bu sloganda sorun, askerin aidiyetinin “Mustafa Kemal” ile irtibatlanması… Bilmiyorum Mustafa Kemal sağ iken ya da öldükten sonra İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin herhangi bir töreninde bir grup böyle bir slogan atmış mıdır? Benim bildiğim böyle bir olay yok.
Demokrat Parti’ye karşı ise Harbiyelilerin eylemlilik içine girdiklerini biliyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Yönetmeliğinde de (önce 34’üncü sonra 35’inci madde) “Cumhuriyeti koruma ve kollama” gibi bir “görev tanımı’ bulunduğunu, bunun “Sistem üzerindeki asker vesayeti” olarak tanımlandığını, hem 27 Mayıs’ta, hem 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de askeri müdahalelerin gerekçesi olarak kullanıldığını ve zaman içinde demokratikleşme süreci çerçevesinde (2013 yılındaki düzenlemeyle) “Asker’in Cumhuriyeti koruma kollama misyonu”nun kaldırıldığını ve nihayet 15 Temmuz’dan sonra sivil iradeye tabi hale getirildiğini de biliyoruz.
Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti için özel bir önemi bulunduğu açık. “Kurucu lider” Mustafa Kemal. Tabi ki Asker. Ama Cumhurbaşkanı olduktan sonra sivilleştiği de açık.
Orada kritik bir durum var: Mustafa Kemal, Cumhurbaşkanı olduktan sonra asker özelliğini sürdürdü mü, yoksa milletin oylarıyla o makama geldiği için sivil bir karakter mi kazandı?
Cumhurbaşkanlarının aynı zamanda “Başkomutan olmak” gibi bir özellikleri var. Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’de bu niteliğin “Asker kökenli olmaları ve Milli Mücadele’deki rolleri sebebiyle” sorunsuz, TSK ile ilişkide sorun oluşturmadığı söylenebilir. Ancak aynı durumun mesela Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanlığında gerçekleşmediği biliniyor. Cumhurbaşkanı Bayar – Başbakan Menderes, 27 Mayıs’ta kendi yönetimleri altındaki askerler tarafından devrilen sivil idarecilerdir.
Sonraları kendisi de iki kere askeri müdahaleye maruz kalacak olan Demirel, “27 Mayıs’tan sonra Başbakanların kendi odalarında hep darağacı gölgesi gördüklerini” söyleyecektir.
CHP lideri Özgür Özel “ ‘Hepimiz Trikopis’in askerleriyiz’ mi diyeceklerdi? Elbette Mustafa Kemal’in askerleri onlar. ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ demeyen bir teğmen varsa beka sorunu oradadır. ‘Mustafa Kemal’in askeriyim’ demeye itiraz edecek bir tane teğmen mezun ediyorsak işte yandığımızın resmi oradadır.” gibi bir ifadeyle yaklaştı son olaya…
Bu, olaya, geçmiş süreçlerden soyutlayarak geliştirilmiş bir yaklaşım gibi duruyor. Bir iş Mustafa Kemal ile ilintilendirilmiş ise ve biraz da mevcut iktidarı zora sokuyorsa, CHP’nin kabulüne mazhar olabilir gibi görünüyor durum.
Genelkurmay’ın 2007’de gece yarısı yayınladığı 27 Nisan bildirisine dönemin CHP genel başkanı Baykal’ın “sivil toplum tepkisi” gibi baktığını da hatırlıyoruz.
Özgür Özel, en azından Devlet Bahçeli gibi “Bu iş nasıl oldu?”ya bakma gereği bile duymadı mı? Mesela 15 Temmuz “Yurtta Sulh Cihanda Sulh Konseyi” tarafından devreye sokulan bir menhus olaydı. Demek Atatürk’e isnat edilen her iş, gerçekten Mustafa Kemal ile bağlantılı olmayabiliyormuş.
Bu teğmenlerin üzerine gidilsin gibi bir yaklaşımım yok. Ama böyle bir olayın kendiliğinden gelişmiş bir hadse olmadığı da açık. Olay, siyasi iktidara tepki mi, başka şeylere tepki mi, tamamen 15 Temmuz sonrasında ve ince elenip sık dokunarak alınmış – eğitilmiş bu genç askerler, böyle bir eylemin risk taşıdığını bilmezler mi, bildikleri halde yapmışlarsa, neyi göze almışlardır vs… Daha da önemlisi, kendilerini “Mustafa Kemal’in askerleri” olarak konumlandırdıklarına göre o sloganı atmayan meslektaşlarını nasıl gördükleri, ya da TSK bünyesinde o sloganı atmayan askerlerin nasıl göründüğüne de bir yorumları olması gerekiyor.
Çok mu ince eledim sık dokudum?
Genelkurmay Başkanı’nın darbeciler tarafından esir alındığı günlerden geliyoruz. 27 Mayıs’ta da Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la beraber Genelkurmay Başkanı alaşağı edilmişti altındaki albaylar tarafından… Nasıl oluştu o süreçler?
Hassasyeti bitmedi bu işlerin bu memlekette.
VAY BE- DEVLET MESELESİNE BAKIN!
Gazeteci Fatih Altaylı’nın youtube kanalına katılan Sezgin Baran Korkmaz, “İnan Kıraç’a hacze gideceğimi söyledim. Bakan Süleyman Soylu bu borcu silmem gerektiğini ve hisseleri bedelsiz şekilde İnan Kıraç’a vermem gerektiğini bana söyledi. Yeniden çağırdılar. Gittiğimde Soylu, ‘Bu devlet meselesi İnan Kıraç’ın borcunu sileceksin’ dedi. Ben de tamam deyip hiçbir şey demeden ayrıldım.”
Devlet meselesi ha… Biraz açılmalı bu devlet meselesi. Haydi baylar açıklayın!