Mbappé ya da yeni bir tarz-ı siyaset

1963 yılında Amerikalı matematikçi Edward Lorenz, 60’lı yılların dünya ölçeğindeki siyasi ve sosyal çalkantılarından oldukça uzakta, bir laboratuvarda dünya atmosferinin ölçümlerini yapıyordu. Ardından şöyle bir teori ortaya attı “tek bir martının kanat çırpması dünyayı yeniden yönlendirebilir.”

Bu teori ortaya atıldığında dünya siyasi tarihinin de en çalkantılı zamanlarıydı. Amerika’da büyük göç, Avrupa’da öğrenci hareketleri gibi toplum siyasi yapısını ve sosyolojisini tümden değiştirecek olaylar yaşanıyordu.

Tarihte peşinden kitleleri sürükleyecek mücadele önderleri olmuştur ve sayıları çok az da olsa etkileri hala daha devam eden yüce kişilikler olarak anılırlar.

Bu durumla ilgili akademisyen Eric Hoffer’in değerli analizleri vardır. Kitle hareketlerinde bireysel fedakarlıkları önemli bir değişken olarak görür ve hatta kitle hareketinin karakterini de öncü kişilerin fedakarlıkları altında toplar.

Ancak değişen dünya düzeniyle birlikte kitle hareketleri de farklı bir form aldı. Artık topluluklar önünde elinde hoparlörle bağıran kanaat önderleri yerini kendi bulunduğu platformu kullanarak mesaj veren ünlülere bıraktı. Bir futbolcu, sosyal medya ünlüsü ya da bir müzisyen yeri geldiğinde politik liderlerden daha büyük etki gücü yarattı.

Liderlerin dahi mitingleri eskisi kadar anlamlı bulmadığını düşünüyorum. Mesajların alındığı verildiği yerler artık farklı mecralar. Güç gösterileri de farklı platformlarda oluyor. Hem de nasıl.

Pink Floyd’un solisti Roger Waters’ın “Biz konuşurken Gazze’de soykırım oluyor. Dünyanın en güçlü imparatorluğu olan Amerika tarafından alkışlanıyor olması da inanılmayacak kadar kötü. Batı ülkeleri nasıl olur da hala İsraillileri mağdur olarak göstermeye çalışabilirler?” dedi ve akabinde İsrail konserini de iptal etti. Peşi sıra hayran kitlesini de direnişe davet eden solist, müzik piyasasında da büyük bir devinime ve farkındalığa sebep oldu.

Avrupa Şampiyonası da bu vaziyetin son örneklerinden birisi yaşandı. Hem Türkiye’de hem de Fransa’da büyük tartışmalar yaşandı. Ülkenin iki uca savrulduğu değerlendirmeler yapıldı.

Bizde konu bozkurt işaretiydi. Merih Demiral’ın attığı gol sonrası sevincinde bozkurt işareti yapması, peşi sıra UEFA tarafından 2 maç men cezası alması bize düşen siyasi gündem payıydı.

Kendimizi bozkurt işaretinin anlamından tutun da Türklük sembolü olup olmadığına kadar ülkeye herhangi bir katkı sunamayacak ve kutuplaşmadan başka bir işe yaramayacak tartışmaların içinde buluverdik. Biz tartışıp duralım böyle hiçbir soruna çözüm getirmeyecek boş konular etrafında; zaten ülkece fasit döngüye girmeye alışkındık hemen her konuda. Fakat ülkenin mevcut makus talihine bir yenisini daha ekleyecek -maçtan menedilme- konusu başımıza büyük çoraplar ördü. Öyle ya da böyle artık kupada değiliz. Bunda futbolcunun olmamasının payı futbol insanlarının konuşacağı konu fakat bu tartışmanın ülke gündemine hiçbir katkı sunmadığı da bizim malumumuz. Mevcut gerginliğimiz bir nebze daha arttı. Hepsi bu.

Oysa diğer tarafta büyük bir etki meydana geldi. Malumdur ki Fransa’da seçimlerin ilk turunda Marine Le Pen’in birinci çıkması ve aşırı sağın yükselmesi ülkedeki göçmen kitlesini de oldukça tedirgin etmişti. Marine Le Pen ve Jordan Bardella’nın aşırı sağcı müttefikleri, seçimin ilk turunu yüzde 31’den fazla oyla önde tamamlamıştı. Parlamentoda çoğunluğu elde ederek hükümet kuracaklarına da kesin gözüyle bakıyorlardı.

Fransa Milli takım kaptanı Kylian Mbappé bu sonucu seçimin hemen ardından “felaket” olarak değerlendirmişti.

Euro 2024 çeyrek finalinde de Portekiz’le oynanacak maçın hemen öncesinde de İnsanların hafta sonu yapılacak seçimlerde oy kullanmasının “acil” olduğunu da ısrarla vurgulamıştı ve “Oy verme zamanı. Bu her zamankinden daha fazla, gerçekten acil bir durum. Ülkemizi bu insanların eline bırakamayız. Herkesin harekete geçeceğini ve farklı bir şekilde oy vereceğini umuyoruz.”

Biz sadece Mbappe’nin açıklamalarına kulak kesilmiş olsak da Fransa Milli takımının büyük çoğunluğu göçmenlerden müteşekkil ve diğer oyuncuları da aşırı sağa açıkça karşı çıkıyorlardı.

FC Barcelona’nın defans oyuncusu Jules Koundé, Le Pen ve partisi için “başkalarına karşı nefret, yanlış bilgilendirme üzerine kurulmuş ve sözleri bizi ayrımcılık ve bölmek için tasarlanmış bir parti” açıklamasını çekinmeden yapıyordu.

Liverpool ve Fransa’nın stoperi Ibrahima Konaté de kendi ülkesindeki siyasi durumdan açıkça endişe duyduğunu söyleyerek, Müslümanlara ve göçmenlere yönelik ayrımcılıktan dolayı büyük üzüntü duyduğunu ifade ediyordu.

Annem ve babamın temizlikçilik, çöpçülük gibi imkânsız çalışma saatleri olan işleri vardı ve sağlıklarını Fransa için feda ettiler. Bu tür insanları öne çıkarmadığımızı görmek beni çok üzüyor”

Fransa Futbol Federasyonu konuya karşı tarafsız kalacağını belirtti ve politikacılardan Fransız Milli takımının imajını kendi amaçları için kullanmamalarını istedi. Güç göçmen futbolcuların elindeydi ve kendilerini hiçbir şekilde harcayamazlardı.

Le Pen tüm siyasi rakipleriyle savaşmanın yanında Mbappé’yi de muhatap aldı ve “Fransız halkına nasıl oy vermeleri gerektiğini söyleme eğiliminde olan futbolcuların milyoner ve milyarder olduklarını, kaptanın da kendisini tutması gerektiğini söyledi. “Fransız halkı nasıl oy vereceği konusunda ders ve tavsiye almaktan bıktı.”

O gün geldi, sonuçlar açıklandı. Futbolcular oylamayı etkilese de etkilemese de Le Pen’in yenilgisinin boyutu netleştikçe Fransız takımı sevinçten havalara uçtu.

Pazar gecesi, orta saha oyuncusu Aurélien Tchouaméni “halkın zaferini” selamlıyorum derken, Ibrahima Konaté sosyal medya hesabından aşırı sağın hükümete liderlik etmesinin önüne geçilmesinden duyduğu memnuniyeti belirten bir dizi emoji yayınladı.

Fransa gibi yerleşik bir demokrasi ülkesinde iki seçim arasındaki bu değişimi, futbolun gücünü, şahısların gücünü ve bu gücü nasıl kullandıklarıyla ilgili sosyolojik açıklamalar çok su götürür. Bildiğimiz bir şey var ki bizdeki aktivite kutuplaşmaya yarıyor, diğerlerindeki kaderi değiştirmeye…

Biz siyasetin futbolu dizayn etmesine alışkınız. Demek futbol da siyaseti dizayn edebiliyormuş.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum