Dünya değişirken eğitim de değişmek zorunda
Yapay zekâ, hayatımızın her alanında köklü değişimlere yol açarken, elbette eğitimin de bu dönüşümden payını alması kaçınılmaz. Sınıflarda, geleneksel yöntemlerin çok ötesine geçen, yepyeni öğrenme tecrübeleri sunacak teknolojiler geliyor.
Fonksiyonunu artık icra edemediğini gördüğümüz eğitim sisteminde, bir türlü yapamadığımız reformu belki de yapay zekâ araçları sayesinde yaparız.
2018 yılında, teknoloji destekli öğrenme platformlarının potansiyelini görmek için Nijerya’nın Benin City şehrindeki Edo Erkek Lisesi’nde, Dünya Bankası'nın da desteğiyle EdoBEST (Edo Basic Education Sector Transformation) isimli bir pilot program başlatıldı.
Temel eğitimi dönüştürmeyi hedefleyen bir programdı bu.
Teknolojiyi özellikle Nijerya gibi, nüfusu geniş, ekonomik imkanları dar ülkelerde eğitimde fırsat eşitliğini artırmak ve öğrenme sürecini iyileştirmek için kullanabilir miyiz sorusuna cevap aranıyordu.
EdoBEST programı kapsamında -öğrencilere değil- öğretmenlere, ders planları, öğretim materyalleri ve öğrenci değerlendirme kılavuzları içeren tabletler verildi.
Bu tabletler, öğretmenlerin derslerini daha etkili bir şekilde planlamalarına, öğrencilerle daha verimli etkileşim kurmalarına ve her bir öğrencinin gelişimini yakından takip etmelerine yardımcı olacak mı diye bakıldı.
Ayrıca, tabletler aracılığıyla toplanan veriler, eğitim sistemindeki eksikliklerin tespit edilmesi ve müfredatın iyileştirilmesi için kullanıldı.
Programın en dikkat çekici özelliklerinden biri, öğretmenlerin her dersi, her gün nasıl işleyeceklerine dair adımları gösteren, senaryolaştırılmış öğretim kılavuzlarına erişmeleriydi. Bu kılavuzlar, öğretmenlerin sınıfta geçirdikleri zamanı daha verimli kullanmalarını, dersleri daha ilgi çekici hale getirmelerini ve müfredatın temel noktalarını atlamadan aktarabilmelerini hedefliyordu.
Bu dijital öğrenme platformları, öğrencilerin kendi hızlarında öğrenmeleri ve kişiselleştirilmiş bir öğrenme tecrübesi yaşamaları için kullanıldı.
Yapılan değerlendirmelere göre, EdoBEST okullarındaki öğrenciler, okuma ve matematik becerilerinde diğer okullardaki öğrencilere göre kayda değer ölçüde ilerleme kaydettiler.
Ayrıca, öğretmenlerin motivasyonunda ve mesleki gelişimlerinde ilerleme gözlemlendi.
Bu tür programların bazı potansiyel riskleri de tespit edildi. Örneğin, bazı öğretmenlerin teknolojiye aşırı bağımlı hale gelip, kendi yaratıcılıklarını ve inisiyatiflerini kullanmaktan kaçınmaya başlayabilecekleri anlaşıldı.
2024 yılında üretici yapay zekâ modelleri hızlı bir evrimle gelişince otuz gün süren bir deney kapsamında öğrencilere öğretmenlerinin gözetiminde yapay zekalı sohbet programları kullandırıldı.
Araştırmacılar her bir öğrenci için kişiselleştirilmiş öğrenme imkânı sunan bu uygulamayla geleneksel eğitim yöntemleri ile iki yılda kazandırılan bilgiyi sadece otuz okul gününde verebildiklerini gösterdiler. Programa dahil olan öğrenciler, -özellikle İngilizce alanında- normal eğitim gören yaşıtlarından çok daha başarılı oldular.
Dahası, normal eğitim sistemindeki performansları erkeklerin gerisinde kalan kız öğrencilerin, farkı hızla kapatmaya başladıkları görüldü!
Bu bulgular üretken yapay zekanın -öğretmen desteğiyle dikkatli bir şekilde uygulandığında- sanal bir öğretmen olarak etkili bir işlev görebileceğine dair güçlü kanıtlar sunuyor.
Ama bunlar heyecan verici haberler olsa da yapay zekânın geleceğimizi nasıl etkileyeceği hala belirsiz.
Çocuklarımızın bugün okullarda öğretilen bilgilerin, hatta bazı becerilerin pek çoğuna sahip olmaları hızla anlamsızlaşıyor.
Hemen herkesin kolayca erişebildiği yapay zekâ asistanları, Dandanakan savaşının tarihini, suyun hangi irtifada kaç derecede kaynayacağını ya da mide salgılarının isimlerini pat diye söyleyiverirken, trigonometrik fonksiyonların integrallerini anında hesaplayıverirken, hatta çok aşamalı karmaşık problemleri çözebilirken eğitimin amacını ve fonksiyonunu yeniden düşünmeye mecburuz.
Dünya artık bildiğimiz dünya değil!
Her şey değişirken eğitim anlayışımız da değişmek zorunda.