“PKK” demek eskiden terör propagandasıydı
Gara'da rehine kurtarma operasyonundan acı haber geldiğinde, iktidar propagandası soruları bastırma atağına kalktı.
Telaşe müdürleri, ne olduğunu anlamak isteyenlere göz açtırmadı. Saklanacak bir şey varmış paniğiyle ortamı hamasete, gargaraya boğdular.
Oysa bakın; telaş edecek, saklanacak bir şey yokmuş. Şehitlerimizle ilgili bilgi talep etmek hakmış, bunda bir hainlik de yokmuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis'in detaylı bilgilendirilmesi için talimat verdiğini açıkladı.
Ayrıca bir rehine kurtarma operasyonu başarılı olamadıysa, planlama ve icrasında hata varsa millete hesabını iktidar verirmiş. Başarısızlığın sebebi muhalefette aranmaz, hesabı da muhalefete sorulmazmış.
Cumhurbaşkanı "Gel gör ki başarılı olamadık" dediğinde telaşe müdürlerinin yüzü ne renk aldı, görmek isterdim.
Terör örgütü, 5-6 yıl önce kaçırdığı asker, polis ve sivil vatandaşlarımızı alçakça şehit etti.
İktidar propagandistleriyse saldırgan bir kampanyayla muhalefeti suçladı.
Terörü lanetliyorlarmış ama adını niye vermiyorlarmış, faili niye gizliyorlarmış, işte birisi "rehine" yerine "esir" demiş, gerçek yüzleri meydana çıkmış, bu terör propagandası değil de neymiş!
Cumhurbaşkanı da şehitlerimizden "esir" diye söz etti. Üstelik haklı olarak terör örgütünün adını her cümlede anmadı.
Sosyal medyada dağa, taşa "PKK" yazdırtan, "PKK" demeden "kahrolsun" diyeni terör sevici ve PKK yandaşı ilan eden cengaverler bilmez.
Yakın bir zaman öncesine kadar iktidarları, bunun tam tersini savunuyordu.
Adını anan muhalefeti ve medyayı, terör örgütünün reklamını yapmakla suçlayan kendi taraflarıydı.
Terör saldırılarının haberini büyütmeyi, ekmeğine yağ sürmek ve propagandasına hizmet etmek sayan da iktidar kanadıydı.
Başbakanlığında Erdoğan, şehit cenazelerinden nemalanma peşinde koşanları az şikayet etmedi, az üzüntü bildirmedi.
Şehit kanının siyasi istismarından, terörle mücadelenin propaganda malzemesi olarak kullanılmasından en çok Erdoğan rahatsızdı.
"Şehitler sizden slogan değil dua bekler" diye uyaran, cenazelere saygıya davet eden de Erdoğan'dı.
İktidar çığırtkanları, şimdi hazırladıkları sloganları tam tamına atmayanları hedef gösteriyor. Terörle mücadeleyi, muhalefeti karalamak ve yıpratmak için kullanıyor.
Eski AK Parti olsa, böyle kampanyaları 'terör örgütünün PR çalışması' diye mahkum etmez miydi? PKK'nın adını anmayanı asma kampanyası açanlara, terör propagandasından soruşturma istemez miydi?
'Terör örgütleri adlarını duyurmak için katliam yapar' diyerek alet olmamaya, sevindirmemeye çağıran iktidardı.
Hani doğrusu yokluğa mahkum etmekti?
Ne değişti?
Baykal’ı özleyenlerle Yılmaz Özdil kesilenlere bak!
Hedef olmamak için uzatmayıp “Kahrolsun PKK” sloganını paylaşan muhaliflere bozulmasınlar mı bir de!
Neredeyse, “Atın dedik diye niye hemen o sloganı attınız, bugün değilse ne zaman bizimle inatlaşacaksınız, ne biçim muhalefetsiniz siz, iki dakika dik durun” diyecekler.
İstediklerini söyleyerek tepkilerinden kurtuldukları, fırsatı ellerinden aldıkları için muhalefete kızmalarına ramak kaldı.
Şimdilik samimi bulmuyor, muhalefetin söylediklerini söylenmemiş sayarak ademe yani yokluğa mahkum ediyorlar.
Eskiden terör örgütünün adını yokluğa mahkum ediyordu iktidar. Muhalefetle de bu yüzden çatışıyordu.
2008’de, Güngören’deki hunhar saldırıdan sonra böyle sert bir tartışma yaşanmıştı. Z kusağına anlatırsınız.
Başbakan Erdoğan “Kim olduğu önemli değil, kim olursa olsun, terör terördür” dedi diye, CHP lideri Baykal ortalığı şöyle ayağa kaldırmıştı:
“Tamam da bu hangi terör. Karşımızdakinin adını koymaktan kaçınamayız. ‘Terörün propagandasını yapar duruma düşmeyelim, o nedenle bunu kimlerin yaptığını söylemeyelim.’ Böyle bir şey olabilir mi? Propagandası için değil, lanetlemek için adını koymak lazım. Yoksa siz bunu yapanların lanetlenmesini mi istemiyorsunuz?...”
Kadere bakın ki bugün bu tepki, iktidardan CHP’ye yöneltiliyor. “Kimden gelirse gelsin terörün her türlüsünü lanetliyorum” dedi diye, Kılıçdaroğlu’na edilmedik laf bırakılmıyor.
Sadece Bay Kemal mi? Adlı adınca lanetleyen Akşener, Babacan, Davutoğlu, Karamollaoğlu da aynı suçlamaya uğramaktan kurtulamıyor.
Ortaklıkları bozulmasın diye, küstürmemek için PKK’nın adını anmıyorlarmış güya...
2008’de, Yılmaz Özdil de AK Parti sözcülerine buradan yükleniyordu.
“Haincik” başlığıyla Hürriyet’te şunu yazmıştı:
“Zannedersin Cudi’dir. Adam Karacaahmet’e kurmuş havanı Selimiye Kışlası’na fırlatıyor; Çamlıca’ya doçka yerleştirip aşağıyı taramasına ramak var...
Bizimkiler hala uyarıyor:
‘PKK demeyin, reklamı olur.’
Ne diyelim mesela? Terörişko mu diyelim?
Güngören’de çoluk çocuk havaya uçuyor; Vali ebelek gübelek diyor, PKK diyemiyor...
Ne diyelim? Gafilcan mı?
Hadisenin vahametini küçültmek için ‘canlı bombacık yakalandı’ mı diyeceğiz bu saatten sonra?
‘Üç beş çapulcu’ dedik, dedik de, ne geçti elimize? PKK’ya PKK dediğimiz için mi, yoksa AB’ye uyum ayaklarıyla şımarttığınız için mi büyüyor PKK?”
Aynı laflar, bugün iktidar propagandasının ağzında.
‘Memelekete, terörle mücadeleye ne hayrı var’ kısmını geçtim.
O dilden CHP ne hayır gördü ki AK Parti görsün?