Ali Fuat Başgil ile Gençlerle Baş Başa
Ali Fuad Başgil, Osmanlı’da hayata atılıp Cumhuriyet’e hayat veren nadir aydınlarımızdan bir beyefendi.
Başgil, 1914’te tahsilini yarıda bırakıp yedek subay olarak Birinci Dünya Harbi’nde dört buçuk yıl Kafkaslarda cepheden cepheye koştuktan sonra İstanbul’a döner. Ne yapması gerektiği konusunda tereddütler yaşadığı harbin yıkıntı yıllarında eşe dosta danışır. Ekseriyet, kendisine esnaflık yapıp para kazanmayı telkin eder. Hatta yakın bir hemşehrisi “okuyup kütüphane faresi olmaktansa para kazanmayı” baskılar. Para kazanma fikrinin içine sinmediği gelgitlerde ilmine ve kemaline hürmet edilen Müderris Şevket Efendi’ye gider. Şevket Efendi’nin: “Tereddütü bırak ve tahsiline devam et.” tavsiyesi doğrultusunda tahsil için Paris’in yolunu tutar. Paris’te Grenoble Üniversitesi Hukuk Fakültesini tahsil eder. Akabinde Hukuk’ta doktorasını yapar. Paris Edebiyat Fakültesi felsefe bölümü ile Paris Siyasi İlimler Merkezinde de eğitim görür. Ayrıca Lahey Devletler Hukuku Akademisini bitirdikten sonra 1929’da yurda döner.
1932’de başladığı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yirmi sekiz yıl görev yapar. 1939 ordinaryüs profesör olan Başgil hukukta bir ekol olur. Ülkenin ve akademide hocaların akıl akıl danıştığı Türkiye’nin yegane insanlarından biri olur. Aynı yıllarda “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti”nin kurulmasına önderlik eder. Tek parti döneminden başlayan özgürlükçü fikirler içeren yazı dünyası ömür boyu devam eder.
Asistanlığını yapan Mehmet Ali Aybar: “Hukuk ile birlikte tarih, sosyoloji derslerinde de akıl danışılan Başgil bu alanlarda da büyük yer tutardı.” diyor
27 Mayıs 1960 İhtilâli’nde Millî Birlik Komitesi üniversiteden 147 akademisyen ile birlikte Başgil’i uzaklaştırır. Özel bir kanunla üniversiteye iade edilmesi kararı çıksada Başgil bunu bir haysiyet meselesi yapar ve üniversiteye dönmez.
1961’de cumhurbaşkanı adayı olur. Cumhurbaşkanlığına kesin gözüyle bakılan Başgil’in adaylığını Cemal Gürsel’in adaylığında ısrar eden askerler engeller. Milli Birlik Komitesi üyesi subaylar “senin can güvenliğini sağlayamayız”a kadar varan tehditler ve baskılar sonucu Başgil adaylıktan çekilmek zorunda bırakılır.
İsviçre’ye gider. Cenevre’de Üniversitesinde Türk dili ve Türk tarihi kürsülerinde başkanlık edip ders verir. 1965’te ülkeye dönen aynı yıl mebus seçilir. 1893 yılında Samsun’un Çarşamba ilçesinde dünyaya gözlerini açan Başgil 1967 yılında ömrünün ahirine varır.
Ali Fuat Başgil’i ve “Gençlerle Baş Başa” eserini liseyi bitirmiş üniversiteyi kazanamamış yeniden bir dersane sırasına başlayıp “ya kazanmazsam” kaygısıyla birlikte ayakları yere basmadan hayata kafa tutmaya çalıştığım yıl tanıdım. Felsefe öğretmenimiz Haluk Taşkale Bey önermişti. Önerinin akabinde Beyazıt’taki “Beyaz Saray” kitapçılar çarşısına gidip aldım.
“Gençlerle Baş Başa”yı alır almaz sahafların önündeki çınar altına oturup bir bakayım derken kitabı yarıladım. Aynı günün akşamında bitirdim. Bir hafta içinde bazı yerlerin altını çize çize birkaç kez daha okudum.
Eli ekmek tutmayan, başkalarının merhametinden ekmek dilenen bu halini görmeyip sabah akşam aç bi ilaç devlet yıkıp devlet kuran gevezeliğimin, adam olunmaz halimin kollarından tutup beni aynanın karşısına oturttu. Aklı bir karış havadalığımı incitmeden, kırmadan, ses tonu yüksek emir cümleleri kurmadan tane tane usul usul kendi gerçeğimi bana anlattı. Sonra doğru yolun adresinde bir öğrenci olmanın gerekleri doğrultusunda ikamet etmeye sevk etti beni. Elimden tutup gençliğimin ayakları yere basmayan hoppalığından beni arındırıp yola getirmenin tılsımını elime tutuştu.
“Tembellik iletti, muvafakat olmak, kötü arkadaş, alışkanlığa atılan ilk adımlar, vicdan hesabı, iradenin farkına varmak, bizde olanın farkına varamamak, ruhi meleke, nefis terbiyesi rehberliğinde ilerlemek, tuttuğun mesleğin adamı olmak, havailik, karakter sahibi olmak, ihmalcilik, ırsi huylar, fizik naturamız, ille de gayret, bilgisi ve zekası ile değil iradesiyle insan olduğumuzu, muvaffak olmanın mesut olmak olmadığını, kötülük yolunun çamuruna basmadan yaşamak, ilim ile amelin zekayla iradenin birlikteliği, hayattan kam almanının tuzaklarını, vicdana verilecek hesabı yapmayı, iradenin ruhi melekeler ile hareket etmek olduğunu, belalı alışkanlıkları, tuh ve karakter sahibi olup hayvani insiyak ve temâyüllerin esaretinden kurtulmayı, insanın fıtratına mugayyir olan huylardan arındıkça fıtratın saf madeninde insanın aklandığını, mizaçtan doğan huyların değişebileceğini, ben böyleyim safsatasında direnmenin beyhude olduğunu, benliğimizin kapısını ve penceresini açıp uğursuz misafirleri kapı dışarı edebileceğimizi, aile ve mektebin el eleliğinde çocuklara temiz huylar kazandırmayı, bedeni, hissi ve akli esaslarla verimli çalışmayı, benden bana yakın kimsenin olmadığını, çok düşünmeyi, sebat etmeyi, dilini iyi öğrenip konuşmayı, öfke zehrini yutkunup yenmeyi, ana baba ahının zehrini içmemeyi, kadının insanlığın anası olduğunu, halis olmamayı …
Ve daha nice nicesini bir şifalı tılsım gibi ruh aklımın süzgecinden tekrar tekrar bana kendini yaşattılar. Gençlik dalgalarının denizde dövüp dövüp kıyaya attıkları atıklar gibiydim. Gençlerle Baş Başa kitabı benim için o dönem hayata yeniden tutunmaya bir rehber, yol-yordam, arkadaş oldu.
Kişisel gelişim kitapları muvaffak (başarılı) olmaya odaklı kitaplar. Başarı yolunda her yol mübahtır misali o yolun doğrusunu söylüyorlar. Hakikatı söylemiyorlar. Onlar para kazanmak için yazdıkları kitaplarında herkesin bildiği ama irade zayıflığından uygulamaya üşendiği ya da yarım bıraktığı doğruyu bir de bizim ağzımızdan dinleyin der gibi söyleyip geçiyorlar. Hakikat ile genel geçer doğru arasında kıldan ince kılıştan keskin bir fark var. Biri akla hitap eder, akıl terazisinde tartılır. Diğeri akıl terazisinde tartılıp rüştünü ispatladıktan sonra vicdanın sesinde kendine yer edinir ve öze dönüşür. Hakikat erbabı söyleyeceği sözün karşılığında bir menfaat talep etmez. O kendini hakikatın kendisine söyletildiği bir yolun yolcusu olarak görür. Diğerleri ise edindikleri doğruyu söyleme hastalığına yakalanmış gibi doğru bildiklerinin pazarlamacısıdırlar.
Ali Fuad Başgil “Gençlerle Baş Başa”da bizi hakikatın adamı olduktan sonra meşguliyetimizde mesleki hayatımızda bir muvaffakiyet sağlamanın akıl haritası.
Ali Fuad Başgil’i “Gençlerle Başbaşa” eserinden başlayıp “Hâtırâları” ile devam eden bir okumanın zamanı. Mevsim kışa hazırlanırken uzun kış gecelerinin dingin aydınlığında Başgil ile fikir dünyamızı ısıtabilir. Siyasetin darboğazından, dijital dünyanın “kıyl ü kal” inden kendimizi arındırıp fikir ve gönül deryamıza bir damla bırakmış oluruz ya da bir damla nasipleniriz. Belki de ilahi ummanın bir damlasına dönüşürüz.