Barıştan sonra Filistin ve İsrail…
Hamas ile İsrail arasındaki anlaşma, İsrail’in hak etmediği üstünlüğün daha da hak etmediği noktaya ulaşmasını mani oldu. Yerle bir ettiği ve insanlarını katlettiği Gazze’yi tamamen işgal etmeyi hedefleyen İsrail şimdi onlarla birlikte yaşayacak ve bu şehrin yeniden yükselişini izleyecek. Geç kalmış olsa da anlaşma hem ateşkesi temin ettiği için hem de sonrasına dair içerdiği vizyon nedeniyle sevindiricidir.
Elbette hala riskler var.
İsrail anlaşmaya uymayabilir. Hükümet içinde şimdiden başlayan bölünme, zaman içinde iç siyasi sebeplerle yeniden bir saldırı bahanesinin üretilmesine yol açabilir. Sadece Batı Şeria’daki zoraki ve kanunsuz yerleşimci politikası bile yeni provokasyon zemini olabilir. Ağır tahribata ve büyük katliama rağmen hevesi hala kursağında kalan İsrail yönetimi yeni operasyonlar için her fırsatı değerlendirebilir. Ama, bir yılı aşkın süredir yaptıkları için dünyanın onayını alamayan bir rejim için yeniden sahaya çıkmak hiç de kolay olmaz.
Gazze belki 7 Ekim 2004 öncesi Gazze değil ama İsrail hiç değil. Mağdur ve alacaklı olma sermayesini tüketti ve bazı hükümetler hala destekliyor olsa bile müttefik halkların desteğini büyük ölçüde kaybetti. İçinde Avrupa ülkelerinin de bulunduğu uluslararası toplum onları soykırım suçlamasıyla sanık sandalyesine oturttu. 15 ayın sonunda Gazze çok şey kaybetti ama İsrail daha fazlasını; dokunulmazlığını ve Batı dünyasında kaybetti. Onları Hamas’la masaya oturtan ve anlaşmayı imzalamadan kalkmamalarını sağlayan kurtaramadıkları esirler kadar bu kayıplar da oldu.
50 bin insanını yitiren, şehirleri yerle bir edilen ve liderleri art arda suikast hedef olan Hamas’ı bitiremeden eve dönmek İsrail’in hiçbir savaş senaryosunda yoktu. Aksine, hergün yeni bir kural tanımazlıkla ilerleyerek, Gazze halkını en uzak noktaya kadara sürmeyi hedefliyorlardı. Yapamadılar ve 2 milyondan fazla insan şimdi eski evlerine dönecek.
Her gücün, özellikle de gücünü ABD’den alan İsrail’in de bir sınırı var. Anlaşma bu sınırdaki kilometre taşlarından birisidir.
Öte yandan, yeni dönemde Hamas’ın rolüyle birlikte sorumluluğu da artacak. En başta yakın bölge olmak üzere bütün dünyayla daha ilişki kurmaları gerekiyor. Bundan sonra şiddete dönüşebilecek bütün krizleri başlamadan önlemek için dünyayla, işleyen bir kanala ihtiyaçları olacak. Gazze’nin imarı ve geri dönüşlerin yönetilmesi için hizmet üreten bir hükümet modeli gerekecek.
En önemlisi de Hamas, İsrail’in büyük hasar alan imajına karşılık Filistin halkının kazandığı sempatiyi korumayı ihmal etmemeli. “1967 sınırlarını esas alan iki devletli çözüm” fikrinden geriye ne kaldıysa, bunu ayakta tutmanın tek yolu Filistin halkının Gazze’den doğan insani alacaklarıdır. Bu halkın güvenliği ve bir daha aynı katliam sahneleriyle karşı karşıya kalmaması için de artık bir devlete sahip olmaları şarttır. Bırakın acılarla dolu tarihi geçmişi, sadece son bir yılda sergiledikleri kahramanlık bile bunu fazlasıyla hak ettiklerini gösteriyor.
Modern zamanlarda yeryüzünün en uzun süreli, en acımasız, en haksız, baskı ve şiddetine maruz kalan Filistin halkı huzuru hak ediyor. Gazze’yi savaş boyunca yalnız bırakan ve İsrail’i teşvik ederek katliama ortak olan hükümetlerin de bu insanlara borcu var. Umarız savaşın zihinlerden asla bilinmeyecek kötü hatıraları herkes için bir ders olur. “Nehirden denize özgür Filistin” için de bir fırsat olur.