İsveç'i NATO'ya yine CHP mi sokuyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "fikrî iktidarımızı tesis edemedik" diye zaman zaman yakınıyor. Kastettiği buysa haklı. 22 yıldır CHP muhalefette ama fikirleri hâlâ iktidarda baksanıza.
14-28 Mayıs seçimlerinde CHP'nin ağzına uydurulan yakıştırmalar vardı.
Bay Kemal kazanırsa cezaevlerini boşaltacak, faizleri yükseltecek, ABD'yle anlaşacak, rotayı Avrupa Birliği'ne kıracak, yüzünü Batı'ya dönecek, hatta ve hatta İsveç'i NATO'ya bile sokacaktı.
Bildiğimiz kadarıyla Bay Kemal kazanamadı, iktidar CHP'de değil ama hepsi bir bir oluyor.
"İslam düşmanı ve terör yuvası İsveç'in umudu Bay Kemal" başlıkları mı atılmadı...
"CHP kazanmadan NATO'ya giremezler, İsveç'in teminatı Bay Kemal" yaygaraları mı basılmadı...
Gören de CHP, sırf İsveç'i NATO'ya sokmak için seçim kazanmak istiyor, zannederdi.
AK Parti'yse bu emperyalist plana direniyordu. CHP, Üst Aklın projesiydi. Büyük oyunu yine görmüşlerdi ve sandıkta bozmak için Anadolu irfanını göreve çağırıyorlardı.
Yani sanki CHP, İsveç'i NATO'ya sokmak, AK Parti de sokmamak için milletten oy istiyordu. Seçim de buna karar vermek için yapılıyordu. Ülkeyi kimin daha iyi yöneteceğini belirlemek için değil.
Bu can bu fakirde, AK Parti iktidarda, Erdoğan başta oldukça İsveç, NATO yüzü göremeyecekti. Boşuna heves edip girmeyi beklemesindi.
Büyük konuşuluyordu.
Çünkü İsveç, Kur'an yakılmasını yasaklamıyordu, kutsalımıza saygısı yoktu. Hem İslam düşmanıydı hem de Avrupa'daki Kandil'di, terör yuvasıydı.
Seçim yapıldı, Bay Kemal kaybetti ama İsveç yine de seviniyor, ağzı kulaklarında.
Ya CHP'nin kaybettiği ya da İsveç'in NATO'ya girdiği doğru olmamalıydı. Ama ikisi de doğru, en azından bu konuda kimse bizi kandırmıyor.
CHP, iktidarı kazanmadan faizi artırıp cezaevlerini boşalttıktan sonra İsveç'i NATO'ya sokmayı da başarıyor anlaşılan.
Cumhurbaşkanı, onaylayıp Meclis'e göndermişti; oradan da vize çıktı.
Fakat AK Parti, bir türlü fikrî iktidarını kuramadığı için buna hayıflanmıyor. Bakın işte, CHP muhalefetteyken bile fikirleri iktidarda, diyen yok.
İsveç'in yüzünü, AK Parti ve Cumhur İttifakına CHP güldürmedi.
Başından beri doğrusu ve olacağı buydu.
Yanlış olan, halkı CHP'ye karşı dolduruşa getirmek uğruna kullanılan ucuz popülist propagandaydı.
İktidar, bir kez daha esip gürleyip yağmadığıyla kaldı.
Dert ediyorlar mı, hayır.
Bizden yana rahat olun, idare ederiz, diye seçmenlerinden günü kurtarmak için ne lâzımsa onu söyleyip öbürünü yapma ruhsatı alsalar bu kadar olur.
DEMİRTAŞ AK PARTİ'YLE ANLAŞTI MI?
Daha geçen gün babasının cenazesine katılmayı protesto etmişti. Selahattin Demirtaş, birden annesini hastanede ziyaret etmek istedi. Ve Edirne'deki cezaevinden Diyarbakır'a götürüldü.
Hemen öncesinde de eşi Başak Demirtaş, DEM'in İstanbul adaylığına talip olmuştu.
Herkesin aklına aynı soru düştü; yoksa İmamoğlu'na karşı AK Parti'yle anlaştılar mı?
Fakat kazın ayağı öyle değilmiş. Yoklamalarımdan şu çıkıyor, olmayacağı anlamına gelmese de şu an böyle bir anlaşma yok.
Demirtaş'ın annesi, böbrek ve solunum yetmezliğinden ciddi bir rahatsızlık geçiriyormuş. Herkes gibi ziyaret hakkı var, Demirtaş'a iktidarın özel bir jestinden kaynaklanmıyor.
Seçim konjonktürüyle çakışması da tamamen tesadüf. Öyle denk gelmiş, planlı filan değil.
Eşinin adaylık talebi de İmamoğlu'na değil, Leyla Zana'nın çıkışına karşı bir hamle gibi görülüyor.
Zana'yla yıldızları uyuşmuyor, 8 yıl sonra sahneye çıkarak rol kapmasını önleyici bir hamleymiş.
Neydi Zana'nın sürpriz çıkışı:
AK Parti'den gelecek tekliflere açık olduklarını söylemiş, Erdoğan'ı da Çözüm Süreci'ni raftan indirmeye çağırmıştı.
Bu çıkışın, Öcalan'la bağlantılı ve danışıklı olabileceğine ihtimal veriliyor. Öcalan'dan, iktidarla yine seçim anlaşması ve bir silah bırakma çağrısı gelebileceğine işaret olabilir. Ona da ihtimal veriliyor.
Ama Demirtaş'ın, salıverilmek için iktidarla seçim pazarlığına oturduğuna ve eşini o sebeple İmamoğlu'nun karşısına aday çıkardığına ihtimal verilmiyor.
Diyarbakır'da annesine götürülmesiyle eşinin DEM'den adaylık talebi, bir anlaşmanın göstergeleri olmayabilir. Bazen göründüğü gibi değildir, üst üste gelir ama aralarında bir bağ yoktur.
Yine de sonuç değişmiyor. DEM Parti, bu emrivâkiden sonra iddialı bir aday çıkarmaktan da Başak Demirtaş'ı aday göstermekten de geri duramayabilir.
İmamoğlu'na değil Leyla Zana'ya karşı aday olsa da Demirtaş'ın seçime etkisi, İmamoğlu aleyhine olur. Murat Kurum'a ve AK Parti'ye yarar.
Fakat İmamoğlu'na kaybettirip İstanbul'u AK Parti'ye geri kazandırmaya yeter mi? Halkın buna nasıl tepki vereceğine bağlı.