Reklâm aşkından Gezi Olayları'na: Fesüphanallah

Bir soruşturmada daha suçlama, yolda yön değiştirdi. Hem de ne yön değiştirme. İki magazin ünlüsü arasında reklâm aşkı planlama suçlamasıyla başladı, Gezi Olayları'nı planlamaktan gözaltıyla devam ediyor.

Menajer Ayşe Barım'ın gözaltına alındığı haberini dün sabah okurken acı acı gülmekten alamadım kendimi. Bu işleri bir yerlerden ısırıyordu gözüm ama acaba nereden?

Kişiyle mi, suçla mı mücadele ediliyor; süreçten anlaşılmıyor sanki.

'Sektörde tekelleşme'den şikâyet vardı. Ayşe Barım, dizi ve sinema oyuncuları üzerinde tekel kurmak, ters düşenleri mağdur etmekle suçlanıyordu.

Şikâyetçi isimlerden oyuncu Farah Zeynep Abdullah bile tutamamış kendini. Sosyal medyadan gözaltı haberine tepki göstermiş. "Bu öyle böyle değil, inanılmaz bir saçmalık" diyor.

Gerçekten de inanılmaz...

Halkımız magazine meraklıdır, evveliyâtını bildiğinizi var sayıyorum.

Ayşem Barım, sektörde tekelleşmenin yanı sıra... Oyuncu Serenay Sarıkaya ile şarkıcı Mert Demir arasında reklâm aşkı organize etmekle de suçlanıyordu. Bu paravan aşk hikâyesi için, Serenay'ın gerçek sevgilisi bir iş adamından para aldığı da iddialar arasındaydı.

Savcılık, bu iddiaları ihbar kabul ederek, maddi gerçekleri ortaya çıkarmak için re'sen soruşturma açmıştı başta.

Serenay ile Mert arasındaki aşk gerçek mi, değil miydi? Bir bakıma savcılık, araştırıp aydınlatarak halkımıza bilgi vermek üzere başlatmıştı soruşturmayı.

Serenay'a savcılıkta bunların sorulduğunu da haberlerden öğrendik. Aralarındaki ilişkinin yalan değil gerçek olduğunu, bunun için para almadığını ve yönlendirilmediğini, halkı yanıltmadıklarını söylemiş. Ciddi ciddi...

İşte... Bu reklâm aşkı planlama suçlamasından bir şey çıkmayacak diye mi, artık nedense soruşturma birden yön değiştirdi.

Menajer Ayşe Barım, 12 yıl önceki Gezi Olayları'nın planlayıcılarından olma ve hükümeti devirmeye teşebbüs suçlamasıyla bir sabah gözaltına alınıverdi. Ev ve iş yerinde, 12 yıl sonra delil arandı.

Yazsanız şaşırtmacalı, bol sürprizli bir entrika senaryosu olmaz mı? Kimin aklına gelir böyle hikâye; filmde, dizide olmaz.

SEKTÖRDE HÂKİMİYET KURMAK İÇİN DEĞİLSE

Velev ki reklâm aşkı, polis ne karışır.

Dizi sektöründe tekelleşmeyi önlemek, savcının işi midir?

Elde çözüm âleti olarak çekiçten başka bir şey bulunmayınca her sorunu çivi sanıp başına vurma yöntemine benziyor.

Mesele magazin gerçeklerini ortaya çıkarıp halkı aydınlatmaksa şunlara da el atacak bir merci aranıyor, çıkar mı sizce?

Film, dizi sektöründe tekelleşme var, diye medyada hedef gösterilen oyuncu ve menajerle ilgili iddialara savcılık, göz yaşartıcı bir hızla el koyuyor.

Artık sektörde kimin, hangi tıkanıklığın önü açılacaksa...

Film, dizi sektörünün kirli ilişkileri, kültür-sanatta mafyalaşmalar araştırılsın bittabii de...

Muhalif İYİ Parti lideri Dervişoğlu, iktidar ortaklarından birinin gençlik kolları başkanınca alenen tehdit edildi, can güvenliği daha mı önemsiz? Savcıların ve iktidarın haberi mi olmadı ki günler, haftalar geçiyor, ne bir ses ne bir soruşturma var?

Hem bir oyuncuyla menajerinin reklâm aşkı kurgulayıp kurgulamadığını soruşturmadaki amaç; sektöre hakimiyetin önünü açmak değil de dizi, film sektöründe tekelleşmeyi bitirmek olsa... Müzik sektöründeki tekelleşmeye de el atılmaz mıydı?

Halk müziğinin ustalarından İsmail Altunsaray, X'te şunu soruyor:

"Dizi sektöründeki tekelleşme, müzik sektöründe yok mu? Sektör, müzikle ilgili hiçbir yeterliliği olmayan birkaç kişinin elinde can çekişiyor. Paranın bir araya getirdiği küçücük popülist bir grup, ülkenin sanatsal seviyesini belirliyor..."

Sırtını iktidara dayayınca kültür-sanatta tekelleşmek, hegemonya kurmak, kamu bankalarından sponsorlukları kimseye kaptırmamak serbest de iktidara mesafeli olunca mı polisiye sorun?

YORUMLAR (50)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
50 Yorum