Kartalkaya’da adalet?
CHP lideri Özgül Özel, bir belge açıkladı. Kartalkaya faciası için savcı bir bilirkişi heyetinden “ön rapor” istemişti. Rapor, sorumluların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı, İl Özel İdaresi olduğunu yazıyordu.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise bunun “hiçbir resmi niteliği olmayan korsan bir metin” olduğunu söyledi. Bakan, CHP’nin bu açıklamasını “soruşturmayı etkilemeye yönelik” olduğunu ifade etti.
Sayın Bakan rapor için sahte veya uydurma demiyordu.
Özgür Özel, ön raporu hazırlayan heyetin yanan otelde inceleme yaptığına dair “jandarma tutanağı” olduğunu, kendisinin Adalet ve İçişleri Bakanlarını aradığı halde ulaşamadığını anlattı.
SİYASİ MÜDAHALE?
Evet raporda resmi mühür ve imza yok. Fakat rapor resmi usule uygun olarak “Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına” hitaben yazıldığı gibi resmi soruşturma dosya numarası da yer alıyor. Rapor iktidarın hoşuna gitmediği için işleme konulmamış… Resmileşmemesi bu yüzden.
Özel, Adalet Bakanlığının “sorumlular arasına ‘belediyeyi ekleyin, bakanlığı çıkartın' diye bilirkişi heyetine baskı yaptığını” iddia ediyor.
Bu satırlar yazılırken Bakanlıktan henüz bir açıklama gelmemişti.
İddia ve karşı iddiaların doğruluk derecesi ne olursa olsun, asıl sorun şudur: Herhangi bir suç soruşturmasında, ister iktidar ister başka odaklar, falancaları aklayın veya suçlu gösterin diye “emir ve talimat” verebilir mi?
Bakan Tunç’un ifadesiyle “soruşturmayı etkilemek” fiili…
Cumhurbaşkanı’nın da Adalet Bakanı’nın da sık sık hatırlattığı Anayasa’nın 138. Maddesi:
“Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
KANUNU DEĞİŞTİRDİLER
İktidarın hukukçuları acaba “soruşturmayı etkilemek” için savcılara yukarılardan emir ve talimat vermediklerini, mahkemelere etki yapmadıklarını söyleyebilirler mi?!
Son yangın faciası soruşturmasında da başka birçok soruşturmada da en büyük sorunlardan biri budur.
Bu iktidar, soruşturma aşamasında bir tarafı kayırmak, öbür tarafı suçlamak amacıyla savcıya ve sulh ceza hakimine “emir ve talimat” vermeyi, böylece “soruşturmayı etkilemeyi” kanunla suç olmaktan çıkarmıştır!
İktidarın reformist döneminde, AB Standartlarına göre hazırlanmış olan 2004 tarihli Ceza Kanunu’muz, bir tarafın lehine veya aleyhine, “Yargı görevi yapanları, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüsü” suç sayıyor ve cezalandırıyordu. (Madde 277)
Fakat iktidar, 18 Haziran 2014 günü çıkardığı büyük bir torba yasayla, “soruşturma aşamasında” bu emir ve talimat vermeyi suç olmaktan çıkardı! (Kanun No: 6545, madde 69)
Bunu FÖTÖ’ye karşı yapmıştı. Ama tam on yıldır da uygulanıyor!
Şu kadar “reform paketi” çıkardılar, bu maddeyi düzeltmeyi ağızlarına almıyorlar.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Savcıya “soruşturma aç” diye talimat verilebilir. Suç tespiti yapan Emniyet İçişlerine bağlı olduğu gibi biz vatandaşların da suç duyurusunda bulunma hakkımız vardır,
Fakat iktidarın yaptığı değişikliğin anlamı, 277. maddedeki ifade ile, “bir davada gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek veya bir haksızlık oluşturmak amacıyla, davanın taraflarından birinin, sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine” savcıya, sulh ceza hakimine, bilirkişiye, tanığa emir ve talimat vermeyi, etkilemeyi suç olmaktan çıkarmaktır!
Hiçbir hukuk devletinde böyle bir davranış, böyle bir kanuni düzenleme düşünülemez.
Diyeceksiniz ki, “emir ve talimat” gizli verilebilir… Ama bir gün ortaya çıkabilir.
Bizde yargı bağımlılığının temel mekanizması olan HSK eliyle istenmeyen savcı veya hakimi ‘göndermek’, uygun görüleni ‘getirmek’ de mümkün. Evet bu çok ciddi sorunlardır.
Kartaltepe olayında karşımıza çıkan sorun ise, soruşturma aşamasında siyasi müdahale olup olmadığıdır. Adaleti kemiren bu şüphenin temelinde, 277’maddede iktidarın on sene önce yaptığı değişiklik vardır. Bozduğu maddeyi on yıldır düzeltmemiş olmasının ortaya koyduğu uygulama vardır.
Kartalkaya yangını bir faciadır. 79 canımız yandı.
Fakat adaletsizlik de büyük bir faciadır. Siyasetin elini yargıdan çekmek şarttır.
Türkiye’nin yargı bağımsızlığını esas alan esaslı bir hukuk reformuna âcil ihtiyacı var.