Demirtaş'ı tutarken Öcalan'ı çıkaramazlarmış
Hayır, yapamazlarmış, Öcalan'ı çıkarırken Demirtaş'ı içeride tutamazlarmış, DEM'li belediyelere kayyum atamaları da bitermiş, bu mümkün olmazmış gibi konuşanlar var.
AK Partili Galip Ensarioğlu, bunu en açık söyleyenlerden biri.
Aksi tutarsızlık oluşturacağı, akla ve mantığa ters düşeceği için... Sanki Öcalan'ın İmralı'dan eve çıkarılması bir demokratik açılıma vesile olacak, Osman Kavala ile Can Atalay da bundan yararlanacak, özgürlük ve adaleti sağlamaya iktidar mecbur kalacak, Kürt Sorunu için de yeni bir çözüm süreci başlayacakmış gibi...
DEM'in İmralı heyeti, Edirne'deki cezaevinde Demirtaş'ı da ziyarete gidecek; bu da açılımın kapsamına işaret sayılıyor.
Hani burada yaşamasa, iktidarı tanımasa, birbirine zıt iki şeyi anda yapabilme kapasitesini bilmeseniz inanacaksınız.
Kim diyor; dediğiyle yaptığının birbirini tutması, iktidarın çok umurundaydı? Ve söylemle eyleminin akla, mantığa aykırı biçimde tutarsız görünmemesi?
Öyleyse şimdiye kadar bunu iyi saklamış iktidar. Sesle görüntüsü arasındaki senkron bozukluğunu pek takıyor izlenimi vermedi hiç.
Yaptıkları, yapacaklarının teminatıysa... İcabında Öcalan'ı çıkarır, Demirtaş'tan Kavala ile Atalay'a, diğer herkesi de içeride tutmaya devam ederler. Öcalan'ı bile bırakırken diğerlerini hapiste tutamamak gibi bir zorunluluk hissetmezler.
Genel af dahi çıkarabilir, Öcalan'la birlikte herkesi birden salabilirler. Ancak öbür türlüsünün izahı olmaz diye değil.
Ne istediklerine, neyi gerekli gördüklerine bağlı.
Yanılmayı bin kere tercih ederim ama keyfi yönetimden kurallı yönetime geçeceğimiz bir açılımın arifesinde olduğumuzu sanmıyorum.
Öcalan'ı Meclis'te konuşturma teklifinin sahibi Bahçeli, sınırları baştan çizmişti. Ne Kandil ne Edirne, yalnızca Öcalan ve DEM'le yürünecekti. Ne Kürt Sorunu ne süreç ne çözüm ne de açılım; hiçbiri yoktu ve asla olmayacaktı. Öcalan önşartsız talimat verecek, Kandil de süreçsiz uyacaktı. Eğer terör örgütü, kendini lağvetmese DEM ya Kandil'in vesayetinden kurtulacak yahut tasfiye olacaktı.
Bu sınırlar çözümü, süreci, açılımı, Demirtaş'ı kapsıyor gibi gelmedi bana.
Galip Ensarioğlu yine de umuyor ki... "Silahlar bırakılmış olur, Öcalan ev hapsine çıkarsa Demirtaş'ın hapiste kalması da düşünülemez, kayyum da kalmaz ortada."
Dedim ya; o ihtimallerin düşünülemeyeceği doğru olsun da varsın biz yanlış çıkalım.
Türkiye'nin terör belasından kurtulması, terörün gölgesinin siyaset üstünden kalkması, tek başına da büyük bir kazanım.
Fakat bunun gerçekçi olup olmadığı, bir çözüm süreci ve demokratik açılımlarla desteklenip desteklenmemesi, küçük mesele değil. Hafife alınamaz.
AK PARTİ'NİN İMRALI ÇEKİNCESİ NE?
DEM'in İmralı heyeti, her partide genel başkanları ziyaret edip taşın altına ellerini koymalarını istiyor. Hem de süreci tanımlamadan, neye destek istediklerini şartı şurtuyla tam söylemeden.
Bu garip, muğlak destek arayışının tek istisnası, AK Parti.
Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Ahmet Türk üçlüsü, AK Parti'den ancak genel başkan yardımcıları ve grup başkenvekilleriyle görüşebildi. Genel Başkan'la fotoğraf veremediler.
Anlayacağınız; iktidar partisi adına taşın altına el koyanlar, genel başkan yardımcıları oldu. Onların da bağlayıcılığını, geçmiş Çözüm Süreci'nden biliyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe Mutabakatı'ndaki fotoğrafı ve oturma düzenini sonradan onaylamamıştı. Üstelik o fotoğrafta bir AK Parti Grup Başkanvekili ile bir Başbakan Yardımcısı ve bir İçişleri Bakanı oturuyordu...
İktidar partisinin bile çekincesi varsa CHP'nin tereddüdü anlaşılabilir.
İmralı heyetiyle görüşmede taşın altına hangi düzeyde ellerini koyacaklar? Akşam saatlerinde ancak karar verebildiler. Genel Başkan Özgür Özel, heyetle görüşecek.
Herhalde AK Parti'nin niye genel başkan düzeyinde taşın altına el sokmadığına bakarak tavır belirlediler. Ne anladılarsa.