Arkadan bıçaklanmış bir lider: Jimmy Carter (1924-2024)

Amerika’nın en az takdir edilen başkanları sıralamasında ilk sıralarda yer alacağını düşündüğüm Jimmy Carter, bir asırlık ömrünü tamamlayarak, doğduğu, yetiştiği ve Beyaz Saray’daki tek dönemlik ikametini tamamladıktan sonra yeniden döndüğü küçük kasabada öldü.

Donald Trump’ın onun önemsediği değerleri yıkma niyetiyle yola çıkmaya hazırlandığı ikinci başkanlık dönemine tanıklık etmeden…

Komşu Panama’nın yıllarca CIA’ye ajanlık yapmış diktatörü Noriega’ya meydan okumuştu Carter; buna rağmen ülkesine paralar kazandıran Panama Kanalı’nın ev-sahibi ülkeye devredilmesini sağlayan anlaşmada onun imzası bulunuyor.

Trump Panama Kanalı’nı yeniden ABD’nin yapmayı kafasına koyduğunu daha şimdiden ilan etti.

ABD’de, küçük bir eyaletin valisiyken tanıdıkları Carter’i başa getirebilmiş seçmenler, 2024’te, daha önce dört yıl boyunca ne menem biri olduğunu denedikleri Trump’ı yeniden seçilmeye değer bulabildiler.

Carter dünya siyasi tarihinde eşine az rastlanan bir ihanete uğramıştı.

Onun seçimi kaybettiği 1980 yılında ABD’de yaşıyor ve oradan Yeni Devir gazetesine katkıda bulunuyordum.

Jimmy Carter ile rakibi Ronald Reagan arasında geçen seçimin kampanyası tek bir maddeye indirgenmişti: İran’da gerçekleşmiş İslam Devrimi sürecinin başlarında, heyecanlı öğrencilerin bastıkları büyükelçilik binasında rehine alınmış diplomatlar konusuna…

Televizyon haberlerinde, rehine alınmanın kaçıncı günü olduğunun sürekli hatırlatıldığı bir ortamda gidildi seçime ve sandıktan Reagan kazanarak çıktı.

Reagan’ın başkanlığı Carter’dan devraldığı gün, -20 Ocak 1981- İran, 444 gün boyunca elinde tuttuğu rehineleri Washington’a gönderdi.

Kampanyanın tamamen o konu üzerinde yoğunlaştığı Amerikan seçimlerinde, rehineleri salıvermeyerek, İran’daki yeni rejim, Carter aleyhine tavır almış oldu.

Reagan lehine…

Nice sonra, Reagan’ın, Lübnan’da Hizbullah tarafından rehine alınmış yedi Amerikalı’nın serbest bırakılması için Tahran rejimiyle pazarlık yaptığı ortaya çıkacak ve benzer bir pazarlığın 444 gün sürmüş rehine krizi sırasında da yürütülmüş olabileceği kuşkusu uyanacaktı.

Açıklanan belgelere göre, Reagan, Hizbullah’ın elindeki rehinelerin bırakılması karşılığında, ambargoya muhatap İran’a gizlice silah satıyor, satıştan elde edilen yüklü meblağı da, Nikaragua’da egemen Sandinistalar karşıtı grubu desteklemekte kullanıyordu.

Belli ki, Carter, kendisinden sonra başkan olan Reagan tarafından ihanete uğratılmıştı.

Yakınlarından sırtına hançer vurulduğunu düşünen siyasiler günümüzde de çıkabiliyor. Çoğu ne yapacağını bilemiyor, bazısı da kendilerini gözden düşürecek yollara sapabiliyor.

Oysa Jimmy Carter farklı davrandı. Yeniden çekildiği küçük kasabasında, kurduğu vakıf üzerinden, dünya sorunlarıyla meşgul olmaya, gerekli görüldüğünde aktif arabuluculuk görevlerine koşmaya başladı.

İleri yaşına rağmen…

Kendisinden sonraki başkanların yanlış politikalarını eleştirmekten de geri durmadı Carter.

George W. Bush’un Irak’a savaşına karşı çıktı, Hem de Bush’un 11 Eylül saldırısını bahane olarak kullandığını söylemekten de çekinmeyerek…

Erkenden ‘Nobel barış ödülü’ ile ödüllendirilen Barack Obama’nın terörle mücadelede drone kullanımını ve Guantanamo esir kampını kapatmamasını şiddetle eleştirdi.

Dünya liderleri arasında İsrail’i en keskin ifadelerle kınamaktan kaçınmayan nadir isimlerdendi Carter. Döneminde İsrail ile Mısır arasında Camp David Antlaşması’na zemin hazırlamış olan Carter, 2006 yılında yayımlanan, ‘Palestine: Peace Not Apartheid’ (Filistin: Irk Ayrımcılığı Değil, Barış) kitabında, İsrail’i Filistinlilere ‘ırkçı’ politikalar uygulamakla suçladı.

İsrail’in ABD’deki uzantısı olduğu için ‘Loby’ olarak anılan AIPAC örgütünün Amerikan dış politikası üzerindeki etkisini vurguladığı gibi, Netanyahu’yu, daha ilk başbakanlığı döneminde, eşit hak tanımadan Filistinlileri yönetmeye kalkma niyetiyle suçladı da.

Carter, kısa sürmüş başkanlığı sonrasında da, inançları istikametinde doğruları savunmaya gayret etti.

İleri yaşlarında, 85 yaşındayken yazdığı, ‘Our Endangered Values: America’s Moral Crisis’ (Tehlike Altına Düşen Değerlerimiz: Amerika’nın Ahlaki Bunalımı’) kitabında, ülkesinin tuttuğu yolun yol olmadığını en açık ifadelerle kayda geçirdi Carter.

Ölümünün ardından kendi ülkesi ABD’de ve İsrail’in etkili olabildiği her yerde hakkında çıkan yazılar, Carter’ı küçümsemeye, gayretlerini gözlerden gizlemeye çalışıyor.

Reagan, Bush, Trump ile Netanyahu gibilerin rol çaldığı bir dünyada onun gibilere olumlu yaklaşılması zordur zaten.

YORUMLAR (20)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
20 Yorum