Tıbbın geleceği ‘dijital tedavi’de!

Önemsiz bir mikrobun insanı öldürmesinden, organ nakline hatta yavaş yavaş yapay organa derken tıp hayatımızı uzatıyor. Akıllı ilaçlar, robotik operasyonlar derken sıra yavaştan dijital tedavi ve dijital ilaçlara geldi. Pek çok uzman dijital terapi uygulamalarının sağlık endüstrisinde bir devrim yaratacağını savunuyor.

Aşağı yukarı 337 bin dijital sağlık uygulaması var ve giderek sayıları artıyor. 360’dan fazla yazılım tabanlı dijital terapiden 140 reçeteli dijital tedavi (DTx) hastanın evde kullanımı için onaylanmış durumda. 220’den fazla DTx ise kliniklerde kullanılıyor. Burada DTx’in ne olduğunu açıklamakta fayda var çünkü henüz bu kavrama çok aşina değiliz.

DTx (Dijital Terapötikler) teriminin kısaltması. Sağlık alanında kullanılan yazılım tabanlı müdahaleleri anlatmak için kullanılıyor. Bu müdahaleler hastalıkların önlenmesi, yönetilmesi ya da tedavisi amacıyla tasarlanmış uygulamalar. DTx’ler genellikle mobil uygulamalar veya yazılımlar aracılığıyla kullanılıyor ve düzenleyici kurumlardan onay almış. DTx müdahaleleri sensör donanımlı giyilebilir cihazları, uzaktan hasta izleme araçlarını ve geleneksel ilaç tedavilerine entegre edilmiş sanal gerçeklik platformlarını içeriyor.

Her tedavinin başarıya ulaşmasının temel taşlarından biri hasta katılımı ve tedaviye uyum. Ancak ilaç tedavilerinde ‘uyumsuzluk’ olabiliyor, daha doğrusu hastalar direnç gösterebiliyor. Bunun sonucu da tedaviler yarım kalabiliyor. DTx’leri geliştirenlerin iddiası bu uygulamaların hastaları güçlendirdiği ve tedavi yolculuklarında aktif katılımlarını teşvik ettiği yönünde. Örneğin otomatik hatırlatıcılar ilaç kullanımının düzenli olarak sürdürülebilmesine yardımcı oluyormuş. DTx’leri kullanan hastaların bireysel verilerine göre kişiselleştirilmiş geri bildirim tedavileri iş birliğine dayalı bir sürece dönüştürebiliyor. Aynı zamanda bazı DTx’lere eklenen ‘oyun’ unsurları tedaviye eğlence katarak ilgi çekici bir aktivite haline getirebiliyor.

DİYABETTE, ASTIMDA KULLANILAN DTX’LER

DTx’ler hastanın tedaviye uyumunun kolaylaştırmakla birlikte gerçek zamanlı hasta verilerini uzaktan izlemek, hastanın sağlık durumunu takip etmeye ve tedaviye yanıtına ilişkin iç görüler oluşturmaya da yardımcı. Bu takip sistemi, olumsuz gelişmelerin erken tespitinde de büyük kolaylık sağlıyor. Onay almış bazı DTx uygulamalarını anlatırsam bu yeni teknolojiler biraz daha netleşir sanıyorum. BlueStar FDA onaylı diyabette kullanılan bir DTX. Gerçek zamanlı koçluk, kişiselleştirilmiş geri bildirim ve hastalıkla ilgili eğitim kaynakları sunarak glisemik kontrolün düzenlenmesine destek olabiliyor. Bir başka örnek, verilerini sürekli izleyen giyilebilir bir cihaz kullanan kalp yetmezliği olan bir hasta… Temel değerlerinde herhangi bir sapma, sağlık merkezine bir uyarı göndererek zamanında müdahale etmeye olarak tanıyabilir. DTx aslında kişiselleştirilmiş tıbbın bir uzantısı olarak kabul edilebilir. Yapay zekanın DTx’e entegre edilmesi, tedavilerin ‘kişiselleştirilmesini’ de iyileştiriyor. Mesela Foundation Medicine’ın tümörler için FDA onaylı genomik profilleme testi hastanın tümöründeki genetik mutasyonları analiz etmek için yapay zekayı kullanıyor ve onkologlara tedavi protokolleri için rehberlik edebiliyor. Onkologlar da tümördeki genetik değişiklikleri belirleyerek tedavi sonuçlarını iyileştirip gereksiz yan etkileri azaltabiliyor.

DTx’ler hasta verilerini sürekli izlemek ve tedavi planlarını gerçek zamanlı ayarlamak için yapay zekayı kullanıyor demiştim. Bir başka örnek Medtronic tarafından geliştirilen kapalı devre insülin verme işlemi! Bu sistem kan şekeri seviyelerini sürekli izlemek ve insülin vermeyi otomatik ayarlamak için yapay zekayı kullanıyor. Diyabet için geliştirilen bir başka dikkat çekici uygulama da Omada Health. Yüksek riskli bireylerde tip 2 diyabet geliştirme riskini yüzde 58 azalttığı iddia edilen Omada ‘dijital diyabet önleme programı’ olarak tanımlanıyor. Bu program hastaların sürdürülebilir yaşam tarzı değişikliği stratejileri ve uzaktan izlemeyi bir araya getiriyor. Psikilojik sorunlar ve madde kullanımı tedavisi için tasarlanan dijital terapilerden biri de PursueCare Digital Therapeutics’in reSET ve reSET-O. Bu programlar kullanıcı dostu bir mobil uygulama aracılığıyla sunulan bilişsel terapileri içeriyor ve klinik gözetim altında kullanılıyor. Propeller Health da DTx uygulamalarından biri. Astım ve KOAH’ı yönetmek için kullanılan bir yöntem. Bu platform hastanın ilaç kullanımını izleyip eyleme dönüştürülebilir geri bildirimler sağlıyor. EndeavorRX ise dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda klinisyen destekli, FDA onaylı bir video oyunu. Hastalara eğlenceli ve etkileşimli bir şekilde tedavi etmeyi amaçlıyor.

Alzheimer, multipl skleroz ve kemoterapi kaynaklı bilişsel rahatsızlıkları olan bireyler için tasarlanmış, bir dizi beyin eğitimi egzersizi sunan dijital platform Cognifit de bir örnek…

Dediğim gibi benzer dijital tedavilerin sayısı her geçen gün artıyor, ben sadece birkaç örnek vererek tıbbın geleceği hakkında genel bir bilgi vermek istedim. Öyle ya da böyle DTx ve yapay zekanın bir araya gelişinin tedavi şeklini dönüştüreceği bir gerçek.

MARİA CALLAS’IN SESİ DİYET KURBANI MI?

Angelina Jolie’nin ünlü soprano Maria Callas’ı canlandırdığı, Haluk Bilginer’in Callas’ın büyük aşkı, Yunan milyarder Aristoteles Onassis’i canlardığı ‘Maria’ filmi Şubat ayında Netflix’te izlenebilecek. Özellikle de Haluk Bilginer’in filmde rol alması Türkiye’de de filmin çok konuşulmasına neden oldu.

20. yüzyılın en yetenekli opera sanatçılarından biri olan Maria Callas 1923 yılında NewYork’ta doğdu, Yunan-Amerikan Callas, 13 yaşında ailesiyle Yunanistan’a taşındı. 1960 yılına kadar sahnelerde La Divina ‘ilahi’ olarak adlandırılan büyük soprano 1960’lı yıllarda sesini kaybetmeye başladı. Bugüne kadar Callas’ın sesini kaybetmesiyle ilgili pek çok spekülasyon yapıldı. İlginç bir makale geçene hafta The Conversation’da karşıma çıktı. Bristol Üniversitesi Fizyoloji, Farmakoloji ve Nörobilim Bölümü’nden Dan Baumgardt, Callas’ın sesindeki bozulmanın 1956’da daha 33 yaşındayken başladığını söylüyor. Son yıllarda yapılan bir araştırma, Callas’ın kayıtlarındaki ses farklarını ölçtü. Divanın sesinin giderek daha düzensiz ve dengesiz bir hale geldiği belirlendi. Bu ikonik sesin düşüşünün neyin tetiklediği de uzun bir zamandır hararetli bir tartışma konusu. Bir çok kişi Maria Callas’ın sesindeki bozulmayı Onassis’i Jackie Kennedy’ye kaptırmasının yarattığı kalp kırıklığına bağladı. Bazıları sahne performansına çok erken başlamasına bağladı bu sorunu. Belki de Callas’ın dikkat çekici tekniğiydi sorun. Şarkı söylemesine dramatik bir etki katmak için tonlamaya odaklanıyordu ve ses tellerinin sertleşmesine neden olmuştu. Bir diğer iddia da Callas’ın sıkı diyetlerinin sesi üzerine etki etmiş olabileceği yönünde. Ünlü oyuncu Audrey Hepburn’un zarafetine hayran olan Callas, 20’li yaşlarında 35 kilodan fazla verdi. Hatta kilo vermek tenya yediği bile iddia edildi. Bu dramatik kilo kaybının gırtlaktaki kaslarını etkilemiş olabileceği söyleniyor.
Dedim ya iddialar çok… Hem ciltte hem de kaslarda iltihaplanmaya neden olan dermatomiyozit rahatsızlığının da Callas’ın sesini etkilediği yorumları var. 1977 yılında 53 yaşındayken hayatını kaybeden Maria Callas’ın sesindeki bozulmanın nedenleri neredeyse 50 yıldır bir dedektif gibi araştırılıyor…

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum