Bir başka varlıktan istemek, ona yalvarmak, onu aracı kılmak, ondan beklemek, Yüce Allah’ı “yetersiz” görerek şirk koşmaktır.
[Karar]
PROF. DR. BAYRAKTAR BAYRAKLI
Yüce Allah’ı yeterli görenler, O’nu hakkı ile takdir edip değerlendirdikleri için, şirk koşmamış olacaklardır. Yeterli görememe nedeniyledir ki, eksik gördükleri yeri veya boyutu sahte tanrılarla doldurmakta, sözde telafi etmektedirler. Bu durum için Yüce Allah kendisinin yeterli olduğunu çeşitli âyetlerde gündeme getirmektedir. Âyetlerden biri şöyledir.
“Allah; kuluna yetmez mi? Onlar seni, O’ndan başkaları ile korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık ona doğru yolu gösterecek hiçbir kimse yoktur.” (Zümer, 36)
İnsanların başka tanrılar üretip onlara tapmalarının sebeplerinden birinin, Allah’a yükledikleri “yetersizlik” olduğuna dikkati çeken Kur’an’da, çok önemli bir iman psikolojisi analizi yapılmaktadır. Yüce Allah, yoktan yarattığı insanın ve diğer varlıkların tüm ihtiyaçlarını giderme konusunda yeterli değil midir? O zaman, başka tanrılar aramaya gerek var mıdır? Bir başka varlıktan istemek, ona yalvarmak, onu aracı kılmak, ondan beklemek, Yüce Allah’ı “yetersiz” görerek şirk koşmaktır.
Tapındıkları sahte tanrılarıyla, tevhid inancına sahip olanları korkuturlar. Genelde bu sahte tanrılar onların yüce gördüğü insanlardır. Yâsin sûresinin 75. âyetinde belirtildiği gibi, bu müşrikler kutsallaştırdıkları insanların hazır ol vaziyetindeki askerleri, kullarıdır.
SAHTE TANRILAR
Her peygamber döneminde, tevhid inancına sahip çıkanlar “alt tabakadan” olan insanlardı. Yaşadıkları devrin büyük güçlerini ‘tanrı’ olarak gördüklerinden, tevhid inancına sahip olan alt tabakadakileri o güçlerle korkuturlardı, hâlâ korkutuyorlar ve korkutacaklardır. Kendi sahte tanrılarına karşı çıkanları tehdit eder, korkutur, onlara dehşet salarlar. Yüksek statülere çıkma konusunda onlara engel koyarlar. Bu engelleme nice kabiliyetli insanların kaybolmasına, kabiliyetlerinin sönmesine sebep olmuş, böylece şirk, sosyolojik anlamda insanlığa zulmetmiştir.
Günümüzde geçmişten gelen bir anlayış da yine Müslümanlar arasında Yüce Allah’a “yetersizlik” sıfatını vermektedir. Din adına Yüce Allah’ın koyduğu kuralları, yani Kur’an hükümlerini yetersiz görenler vardır. Onun için dini başkalarının görüşlerinde, içtihatlarında arayanlar türedi, türüyor. Yüce Allah onlara şunu söylüyor, soruyor:
“Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? (Ankebût, 51) Müşrikler Kur’an’ı mucize olarak yeterli görmediklerinden, başka mucize istediler (Ankebût, 50). Yüce Allah bunun üzerine üstteki soruyu sormaktadır. Kur’an’ı sadece müşrikler yeterli görmezler; mü’minler için bu durum söz konusu olamaz, olmamalıdır. Çünkü hem bu âyet, hem de Hz. Peygamber’in hadisi bunu öngörmektedir. “Kur’an ile yetinerek başka bir şeye ihtiyaç duymayacak hale gelmeyen, bizden değildir.” (Buhari, Tevhid, 44; Ebu Davud, Vitir 20) Müslümanlar, Kur’an’ı din adına yeterli görmelidirler. Bu duruma çok ama çok ihtiyacımız var. Günümüzde ilahiyat eğitiminde, Kur’an kurslarından İlahiyat Fakültelerine kadar birçok hocalar Kur’an’ı yeterli görmemekte, onun eksikliğinin beşerî görüşlerle doldurulması gerektiğini savunmaktadırlar. Kur’an’ı eksik görmek, Yüce Allah’ı eksik iş yapar görmek değil midir? Kur’an’da olmayanı sünnette, onda olmayanı icmada, onda olmayanı da içtihatta aramak gerektiği öğretisi, “Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.” (Yunus, 15) dedirten Yüce Allah’a ters düşmek anlamına gelmez mi? Hz. Peygamber’in uyduğu ilahi vahy yetersiz miydi?
O zaman Hz. Peygamber eksik kulluk etmiş, eksik bir dine tâbi olmuş, eksik bir din ile muamele etmiş olmaz mı? İşte bu sorulardan anlıyoruz ki, beşerî görüşleri dine sokmak için, Yüce Allah’ın eksik din gönderdiğine, vahyin eksik olduğuna kadar gidilmiş, oradan da Yüce Allah’ın eksik iş yaptığı ve bu eksikliğin diğer tanrılarla doldurulması gibi çok tehlikeli bir şirke düşüleceğinin farkına varılmamıştır.
ALLAH KULUNA YETER
Şu âyetin ortaya koyduğu temel prensibi, ilkeyi, öğretiyi kabullenmekle şirkten kurtulmak mümkündür. “De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter…” (Ankebût, 52). Çünkü Allah göklerde ve yerde var olanı bildiği için, şahit olarak da yeterli olan O’dur (bkz. Ankebût, 52). Kitap ehli ile tartışan Hz. Peygamber, referans olarak Yüce Allah’ı göstermektedir ki, biz de O’nu referans olarak göstermek zorundayız.
Din adına başvurulacak merci O’dur ve O da bunu Kur’an ile çözmektedir. Fussilet sûresinin 53. âyetine baktığımız zaman, Kur’an’ın hak olduğunu görürüz; “hak” olan kitap da ‘tam’dır ve ‘yeterli’dir. Çünkü onun hak olduğuna, yani eksiksiz olduğuna şahit olan, Allah’tır. Âyette şu soru sorulmaktadır: “Rabbinin her şeye tanık olduğu, onlara yetmiyor mu?” (Fussilet, 53) Kur’an’da din adına hüküm eksikliği varsa, “hak” olamaz. O zaman, Yüce Allah da eksik olana tanıklık ediyor, diyebilir miyiz? Her şeye tanık olan Allah, “olmayanı olan” bir kitabı nasıl gönderir?
Kısaca, hesap görmede; destek çıkmada; yardım etmede (Nisâ, 45); bilmede (Nisâ, 70); vekil olmakta (Nisâ, 81); kulunun ibadetlerini bilmekte (Yunus, 29); kulun günahını görüp haberdar olmada (İsrâ, 17); rehberlik etmede, yol göstermede (Furkan, 31); savaşta müminlere (Ahzab, 25); ve Peygamberle alay edip Kur’an’ı küçümseyenlere (Hicr, 95) yeterli olduğunu Kur’an’da anlatan Yüce Allah’ın, yetersiz bir Kur’an gönderdiğini söylemek ve onun eksikliğini başka tanrıların görüşleri ile doldurmaya çalışmak, şirkin gözü değil midir?
Netice olarak diyebiliriz ki, Yüce Allah’ın kendi yeterliliği konusunda soru sorması ve aynı soruyu Kur’an hakkında da tekrar etmesi, Yüce Allah’ın yeterliliği hakkında insanların sorunları olduğunu göstermektedir. Bundan dolayıdır ki; Allah tasavvurunda, Allah’ı “yeterli” görmenin ehemmiyeti çok büyüktür.
ACİL BİR DURUM DEĞİLSE TEDAVİ ERTELENMELİ
Yoğun toz ve sigara dumanı yutmak orucu bozar mı?
Oruçluyken yoğun toz ve sigara dumanı bulunan ortamlara girmemeye dikkat edilmeli. Ancak mecburen böyle ortamlarda bulunuluyorsa, elinde olmadan toz ve sigara dumanı yutuyorsa orucu bozmaz.
Oruçluyken akupunktur tedavisi yapılabilir mi?
Akupunkturun neden yapıldığına bağlı. Ciddi bir hastalığı varsa zaten orucunu kazaya bırakmalı. Eğer acil bir durum değilse, Ramazan’dan sonraya bırakabilecek durumdaysa ertelemeli. Keyfi diyebileceğimiz durumlar için oruçluyken akupunktur yapılmamalı.