Hz. Peygamber’in Kur’an ile eğitimi-1: Eğitim büyük cihattır

Hz. Peygamber’in Kur’an ile eğitimi-1: Eğitim büyük cihattır

Bizler Kur’ân’ı öğrenip onunla insanlara din eğitimi yaparsak hem Yüce Allah’ın emrini, hem Hz. Peygamberin uygulamasını yerine getirmiş oluruz. Beşeri görüşlerle din eğitimi yapılamaz.

[Karar]
PROF. DR.BAYRAKTAR BAYRAKLI

Hz. Peygamber’in ne ile eğitim yaptığı konusunu Furkân Sûresi’nin 52. ayeti ortaya koymaktadır: “O halde  kafirlere itaat etme ve Kur’ân ile onlara karşı büyük cihad ile cihad et.” Demek ki, büyük cihad Kur’ân ile yapılan eğitime denmektedir. Bu ayet ile Yüce Allah hem büyük cihadı, hem eğitimi tanımlamaktadır. Eğitim büyük cihattır. Büyük cihad Kur’ân ile yapılan eğitimdir. İşte bu cihad şekli insanı öldürmeyi değil, kazanmayı hedef almaktadır. Kur’ân’ı insanlara öğretmek, anlamalarını temin etmek, yaşamalarını sağlamak, iç alemlerinde köklü bir değişim meydana getirmek suretiyle tevhid inancının ağacını dikmek bir cihattır. İşte Hz. Peygamberin eğitimini Kur’ân ile yapacağını bu ayet belirlemektedir.

Yüce Allah Kur’ân ile eğitim yapmanın emrini verirken, Hz. Peygamber bu emri yerine getirirken bizlerin hâlâ mezhep fikirleri ile eğitim yapmamıza ne demeli?

Demek ki, Kur’ân ile eğitim cihadını yapmak hem Allah’ın emri, hem de Hz. Peygamberin sünneti olmaktadır. Bizler Kur’ân’ı öğrenip onunla insanlara din eğitimi yaparsak hem Yüce Allah’ın emrini, hem Hz. Peygamberin uygulamasını yerine getirmiş oluruz. Beşeri görüşlerle din eğitimi yapılamaz. Hz. Peygamberin sünnetini arayanlar onu bu ayette, bulacaklardır. Yüce Allah Kur’ân ile eğitim yapmanın emrini verirken, Hz. Peygamber bu emri yerine getirirken bizlerin hâlâ mezhep fikirleri ile eğitim yapmamıza ne demeli?

FITRATA GÖRE EĞİTİM

Yüce Allah Rûm Sûresinin 30. ayetinde birinci derecede Hz. Peygambere, ikinci derecede tüm insanlığa hitap ederken insan fıtratına, yani doğasına dikkat çekerek eğitim yapılmasını emretmektedir. Ayet şöyledir: “Böylece sen, bâtıl olan her şeyden arınmış olarak yüzünü kararlı bir şekilde gerçek dine çevir. Allah’ın insanın doğasına yerleştirdiği fıtrata uygun davran ki Allah’ın yaratmasında bir değişime meydan verilmesin. Bu, gerçek dinin amacıdır, ama insanların çoğu bilmez” (Rûm 30/30). Bizim, “yüzünü çevir” diye manalandırdığımız ifade aslında “dikkat et” demektir.

Yüce Allah insanların yaratıldıkları fıtrata kanun anlamında “din” demektedir. Böylece değişmesi mümkün olmayan fıtrat, doğa kanununa dikkat edilmesini emretmektedir. Eğitimin hareket noktasının insanın doğası ve fıtratı olmasını emreden Yüce Allah, insandan hareketle insanın eğitilmesini istemektedir. Yüce Allah önce insanı yaratmış, sonra onun yaratılışına, doğasına ve fıtratına uygun eğitim kurallarını içeren din göndermiş, yani kendi yarattığı kanuna kendisi uymuştur.

Demek ki yüce Allah öylesine bir doğa kanunu koymuş ki, kendisi de ona uymuş, peygamberin uymasını da emretmiştir. İnsanın doğasını dikkate almadan eğitim sürdürülemeyeceğine dikkat çekmiştir. İnsanın büyüme ve gelişme kanunları da bu fıtrat kanununa göre cereyan etmekte ve onun parçaları olmaktadır. İnsanın beyin, gönül ve nefis boyutları da bu kanunun boyutları olmaktadır. Ferdi farklar psikolojisi de bu fıtrat kanunun merkezini teşkil etmektedir.

Her ferdin zeka kapasitesi, kabiliyet ve yetenekleri birbirine göre farklıdır. Biyolojik yapılarımız gibi psikolojik yapılarımız da farklıdır. Kimi fertler içe kapanık, kimileri de dışa dönüktür. Kimisi resme, kimisi müziğe, kimisi çeşitli bilim dallarına daha yatkındırlar. Kimisi daha duygusal, kimisi daha vurdumduymazdır. İşte Yüce Allah, Rûm 30’da insanların bu özelliklerinin oluşturduğu doğa kanununu eğitimin merkezine koyup dikkat edilmesini ön görmektedir. Kur’ân üniversitesinin eğitim anlayışındaki bu temel ve merkezi kanun asla göz ardı edilemez ve edilmemelidir.

Hz. Peygamberin eğitim anlayışında Kitap ve bilgi merkezî değerleri teşkil ederdi: “De ki: Allah’tan başka taptıklarınızın durumuna baktınız mı? Yeryüzünde neyi yarattıklarını ya da göklerde bir ortağını bana gösterin? Eğer doğru söylüyorsanız bana bu Kur’ân’dan önce bir kitap ya da bir bilgi kalıntısı getirin!” (Ahkâf 46/4).

KUR’AN’IN HAKEMLİĞİ

Bu ayete bizim konumuz açısından bakınca şu neticeyi çıkartıyoruz: Müşriklerle tartışırken üç delil istenmektedir. Birincisi tabiattan, ikincisi kitaptan, üçüncüsü de bir bilgi kalıntısındandır. Tartışmada doğan ihtilafları gidermenin yolu bir kitaba dayanmak, en azından bir bilgi kalıntısına referans vermek gerekiyor. Yüce Allah bu uygulamayı Hz. Peygamberden istemiş, onun eğitim uygulamalarında yer almasını emretmiştir. Zaten Nahl 64’te de Kur’ân ile ihtilafları ortadan kaldıracağını ona bildirmişti: “Biz bu Kur’ân’ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın… diye indirdik.”

Demek ki Kur’ân’ın gönderiliş amaçlarından biri, ihtilafları, din konusundaki derin tartışmaları ortadan kaldırmak, doğru ve hak olana ulaşmak, yani insanları ona ulaştırmaktır. Onun için Yüce Allah eğitimin merkezine kitabı koymuştur.

Biz bundan şu neticeyi çıkartabiliriz: Hz. Peygamberin sünnetinin en önemli boyutlarından biri, dini alanda tartışmaları Kur’ân ile çözmektir. Bu ona Allah tarafından emredilmiştir. Şimdi bizler de aynı yolu izlemek zorundayız. Mezhepler, inananlar ile inanmayanlar ve tarikatlar arasındaki derin tartışmaları Kur’ân’a giderek, onun çözümlerine başvurarak çözmek zorundayız. Bunu yaptığımızda hem Allah’ın emrini hem de Hz. Peygamberin sünnetini yerine getirmiş olacağız.

SERUM VERİLECEK KADAR HASTAYSA ORUÇ TUTMAZ

İğne, serum ve kan almak orucu bozar mı?

İğne yaptırmak, serum ve kan almak orucu bozar. Bir kimse serum ve kan verilecek kadar hastaysa oruç tutmaması gerekir. Kazaya bırakmalı. Eğer kendisi kan veriyorsa bozmaz ama kan alıyorsa bozar. Vücuda iğne girmesinde sakınca yoktur, iğne ile ilaç veriliyorsa oruç bozulur.

Cünüp iken sahur yemeği yenebilir mi?

Bir kimse sahur yemeğini yedi, yattı diyelim. Uykudayken ihtilam olursa orucu bozulmaz. Gusül abdestini alır orucuna devam eder. Yalnız, yıkanırken boğazına su kaçmamasına dikkat edecek. Cünüp haldeyken sahur yemeği yenmesinde sakınca yoktur. Ancak daha güzel olanı yıkandıktan sonra sofraya oturmasıdır.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN