Ya Filenin Sultanlarına da “giderlerse gitsinler” denilseydi...

Ülkenin bana göre en önemli sorunlarından birisi işsizlik. Artık rakamların değil gözlerin gördüğü bir sorun haline gelince durumun vahametini daha da anlıyorsunuz. Akrabalarım, gençler, tanıdıklarım ve çocukları, çocukların arkadaşları… Yakın floramdaki hemen her genç iş bulamamaktan, eğitimine devam edenler de tecrübelerine telmihle iş bulamayacaklarını düşünmekten mustarip. Tehlikenin farkında mıyız?
Ülkenin en değerli zekalarına gitmek istediklerinde “giderlerse gitsinler” demek gibi beylik laflar etmeye benzemiyor bu konu. Gidebilen için zaten konu kapanmıştır. Lakin gidemeyen ya da gitmek istemeyen için durumun içler acısı hali bizi gayetle ilgilendiriyor. Bu çocukların ne kadar üzüldüğünün ayırdında mıyız?

Enflasyonun gölgesinde senelerdir üniversite hayatı sürdürmeye çalışmaları bir yana, yine bu hayat pahalılığında berbat bir öğrencilik geçirmiş olmaları da diğer yana, birikmiş endişeler içinde boğulan bir gençlik var. Mutsuz bir gençlik, bir ülke için yazılmış en makus alın yazısıdır.

Getirilen tedbirler, kamu kısıtlamaları yani senelerin tortusu olan kötü ekonomik yönetimin başımıza açtığı işlerle başa çıkmak için yapılan her hamle, diğer yanda işsizlik uçurumunu daha da derinleştirecek başka konulara gebe. Ve ben hiçbir çözüm önerisinde bu gençler için açılmış bir beyaz sayfaya rastlamadım.

Diğer husus nepotizm konusu. Oğlum ilkokuldayken ona ödevleri ve ders çalışmama hususunda kızdığımda, psikolog bir arkadaşım “kendini her sesini yükselttiğinde ağacın bir dalını buduyormuş gibi düşün” demişti. Bu cümle kulaklarıma oldukça yer etmiştir. İşte nepotizm sayesinde kendisine anında, cebren ve hile ile bir iş bulabilmiş her arkadaşı, o gencin kollarını kanatlarını budayan bir dünyanın tasavvurudur. Bu hayal kırıklığını senelerdir göz göre, hem de toplumun gözü önünde müşahede ediyor insanlar. Hem ahlaka aykırı bu hareketlerin sıradanlaşması, diğer yanda dağların ardı kadar yığılmış umutsuzluk ve ümitsizliğin birikmesi… Bizim dağlar gibi büyük bir sorunumuz bu. Fark etmeniz lazım.

Filenin Sultanları gururumuz.
Kızlar Amerika’ya olaylı gitti. Full dolu uçağın içerisinde kalan boş koltuklara serpiştirilmeleri kendilerini de öyle rahatsız etti ki her olayda kan içip kızılcık şerbeti içerek tahammül sınırlarını zorlayan Kaptan dahi isyan etti. Etti ve Instagram’dan paylaşım yaptı. Uzun boylarıyla ekonomik sınıfta 13 saat sürecek uçak yolculuğu bu kızlara reva görülmemeliydi.

Görülmemeliydi çünkü Türk Milli Futbol Takımı yurt dışı antrenmanlarına dahi özel uçakla gider malumumuz. Ki ilaçlık bir başarı da görmüş değiliz kendilerinden. Bu kızlar son Avrupa Şampiyonu, VNL şampiyonu, 2 aydan az süre kalan Paris Olimpiyatlarında da madalya adayımız… Gururumuz.
Bu ilgiyi görmemeleri elbette üzücü. Ki peşi sıra THY topu federasyona, federasyon da THY’ye attı. Kargo’nun güzel bir şarkısında bir söz var “Suçlu yok; yanlış var” … Tıpkı o hesap. Başarının paylaşanı çok fakat hata ve kusurlarda ortada görünen kimse yok…

Öncelikle Voleybol Federasyonu ülkenin yüz akı kurumlarından birisi. Birisi ki sonuçlar ortada. Yüzümüzü güldüren pek çok işin arkasında alınan kararlar var. Turnuvalar için Türkiye’nin tercih edilmesi, aldığımız şampiyonluklar. Büyük bir vizyonu var… Böyle en ufak bir hadisede kendilerini başka bir kurum vasıtasıyla töhmet altında bırakmak da pes bir akıl….

Yok böyle bir başarı
Türkiye’nin son olimpiyat şampiyonunu kadrosunda sakatlığa bağlı eksikliklere rağmen yenebilmesi hem de kendi sahasında yenebilmesi büyük bir başarı. Yüreğimiz ağzımızda bir maç izledik… Enflasyon, yolsuzluk endeksi, yakıt fiyatlarında değil de sporda, voleybolda dünya birincisi olmamız öyle anlamlı ki. Bundan daha güzel bir tanıtım, bir ülke vizyonu olamaz.

Kızların Amerika’ya gidişleri olaylı olsa da dönüşleri muhteşem oldu. Vargas, Küba asıllı olsa da tıpkı bir Türk gibi, bu toprağın bağrında yetişmiş bir insan evladı gibi voleybol oynadı. İnsanın gerçekten vatanseverlik kavramı üzerine yeniden düşünmesi için de bir vesile oldu hepimize.
Kendisini milliyetçi ve vatansever olarak tanımlayarak bu ülkeye karmaşa ve fitneden başka bir katkı sunmamak son yıllardaki moda milliyetçilik tezahürümüzdür malum. Çözüm yoktur, sorun vardır. Çözüm önerileri yoktur, sorun belirleyerek ona odaklanma ve kaostan beslenme vardır.
Tüm ahlaki ve milliyetçi refleksleri yerle yeksan eden bir tavır kızların sunduğu bu başarı. Ülkenin aynı sevinçte birleşmesine o kadar hasretiz ki aldıkları her galibiyet farklı bir yönümüzü besliyor. Bize hayat ve umut veriyor. Bu sebeple başarıları daim olsun, hep var olsunlar.

TRT ve muhafazakâr refleksi
Yazmaya başladığımdan beri anlattığım gibi dinin toplumsal işlevi ahlak tarafındadır. Ahlak da bir değerler bütünüdür.

Amerika Türkiye maçı esnasında, ekrana çıkan seyirci bir genç kızın verdiği görüntüden ziyade, kurumun yönetim kurulunda hala daha ne işe yaradığını bilmediğimiz insanların aldığı devasa maaşlardan rahatsız olunması daha olası. Bu durumu artık devletimizin de anlaması lazım. Artık insanların ne giydiği ne yaptığı değil, neye ulaşamadığı ve gördüğü haksızlıklara duyduğu tepki çok daha ileri boyutta. Bu durumun ne zaman farkına varılır acaba? Kamu tedbirleri arasında bir yer alır mı? O da ayrı bir konu.

Hasılı Kelam
Bizim mutlu olacağımız yer başarılarımızdır. Bu ülkenin kaybedilmiş zihinlerini ülkeye yeniden kazandıracak kibirsiz bir misyondur.

Büyük başarılara hiçbir küçük gölgenin düşürülmemesi gerekliliğidir. Ayrıntılarda boğulmaktan büyük kaybolup gitti, anlamanız gerekliliğidir.

Acil ihtiyacımız olan çözüm gençlere ümit var olacak bir eylemler bütünü sunmanızdır. Bu ağacı daha fazla budayamayız…

YORUMLAR (28)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
28 Yorum