Avrupa ayrılıkçı terörü bitirdi; sıra bizde mi?
Devlet Bahçeli’nin DEM partililer ile el sıkışması ve ardından Abdullah Öcalan’a dönük PKK’ye silah bıraktırma çağrısıyla başlayan tartışmaları ilgiyle izliyorum.
Konuya yaklaşım açısından, siyasiler ile yorumcular ayrı cephelere savrulmuş görünüyorlar.
Yandaşlık ortadan kalktı. Muhalefet de öyle. Buna karşılık, ülkenin en çetrefilli sorunu karşısında, siyasiler büyük çoğunluğuyla ‘çözümden yana’ tavır almaktalar, yorumcular ise genellikle girişime karşı çıkıyor. Bir “Sakın ha” demedikleri kaldı.
MHP lideri Bahçeli’nin çıkışını iktidar ortağı AK Parti’nin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın onun söylediklerine destek çıkan sözleri izledi. İktidarın her yaptığını eleştirmesine alıştığımız CHP’de, yeni genel başkan Özgür Özel, girişime sahip çıkarak şaşırttı.
DEM partililere gelince… İlk ‘çözüm süreci’ başarısız kaldığında, sonrasında çıkan olaylar yüzünden genel başkanları ile belediye başkanlarından bazıları hapse düşmüştü. Ancak DEM de girişime olumlu yaklaştı.
Meclis’te temsilcisi bulunan partilerden yalnızca İYİ Parti, genel başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun ağzından, yaklaşıma karşı çıktı, girişimi kınadı da.
Benim göz attığım gazete yorumcuları arasında girişime şans tanıyan pek az kişi var.
Sorunun varlığını sürdürmesinin Türkiye açısından vahim sonuçlar doğurabilecek bir hal almakta olduğunun farkında görünmez durumda yorumcular…
“Silahlı mücadeleye silahla mukabele edilir” genel yaklaşımı hala devam ediyor.
Acaba bu yerinde bir yaklaşım mı?
Elde, Avrupa Birliği’nin polis teşkilatı olan EUROPOL tarafından hazırlanmış geçen yıla ait -2023- Avrupa ülkelerindeki terör faaliyetleriyle ilgili kapsamlı bir rapor bulunuyor.
Rapor tam 90 sayfa.
Avrupa’da PKK benzeri ayrılıkçı örgütler ve silahlı eylemleri var mı?
PKK Avrupa için de tehdit
Hemen her önemli Avrupa ülkesinde ayrılıkçı terör ve eylemleri vardı. İngiltere’de, Fransa’da, İspanya’da…
En bilinenleri, İngiltere’deki İRA ile İspanya’da ve Fransa’da eylemleriyle bir döneme damga vurmuş olan ETA örgütleri…
Teröre muhatap olan ülkelerin her biri, zaman içerisinde, kendilerine karşı silahlı mücadele yürüten örgütlere onların bildiği dilden -silahla- cevap verdiler, ancak sonrasında her biri değişik yöntemlere başvurarak terörün önünü kestiler.
İspanya’da 1959’da oluşmuş olan ETA örgütü, Bask bölgesinin ana gövdeden ayrılması -bağımsızlığı- için mücadele etmekteydi. Bask bölgesindeki mücadeleden etkilenen başka bölgelerde de silahlı mücadeleyle sonuç almaya kalkışanlar kendi terör örgütlerini kurdular. Katalanlar EPOCA ve Terra Lliure’yı, Kanarya Adalılar MPAIAC’ı…
Ülkeyi 1959’dan sonra eylemleriyle sarsan ETA örgütü 2011 yılında silahlı mücadeleden vazgeçtiğini ilan etti.
Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a tavsiye ettiği, 2011’de İspanya’da gerçekleşti.
EUROPOL raporu, 2022 yılında bütün Avrupa’da ayrılıkçı terör sebebiyle tutuklanmış kişi sayısını, 11’i İrlanda’da, dördü Almanya’da, ikisi İtalya’da, biri İspanya’da olmak üzere 18 olarak kayda geçiriyor.
Rapora göre, Almanya’da gözaltına alınanların hepsi, İtalya’da alınanların da biri PKK örgütü üyesi.
Avrupa Birliği sınırları içerisinde 2022 yılında hiçbir siyasi terör örgütü saldırısı görülmemiş.
Türkiye’nin PKK ve YPG ile mücadelesi EUROPOL raporunda en geniş yere sahip. Raporun bir yerinde şu bilgi de yer alıyor:
“AB vatandaşlığına veya üye devletlerde kalıcı ikamet iznine sahip PKK üyeleri, silahlı çatışmalara katılmak için Suriye ve Irak'taki çatışma bölgelerine seyahat ediyorlar. Seyahatleri genellikle ana örgüt tarafından kolaylaştırılmakta ve bu örgüt, PKK üyelerinin AB'ye geri dönmelerine de olanak sağlamaktadır.”
Bizdeki örgüt -PKK- Avrupa için, üye ülkelerdeki ayrılıkçı örgütlerden daha ciddi bir tehlike görüntüsünde. Avrupa Birliği bu yüzden PKK’yı terör örgütleri listesinde bulunduruyor.
PKK’nın silahlarını susturup terörden vazgeçmesinin sağlanması devletin birincil görevi olmak zorunda. İspanya’da ETA’yla mücadelede hayatını kaybedenlerin sayısı bini bile bulmamıştı; bizde 50 binden fazla insanımızı PKK terörüne kurban verdik.
Terörün ekonomiye maliyeti de büyük.
İlk deneme -2009 sonrasında- başarısızlığa uğramıştı; eğer çözüm aranacaksa bu kez daha titiz davranmakta yarar var.
Siyasi çıkar değil, ülke çıkarı ön planda tutulmalı.