AK Parti’nin o büyük rekoru
İlk taşı günahsız olan atsın…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan Konya’da şöyle dedi: “İçeride ve dışarıda elde edeceğimiz başarılar sayesinde bizden sonraki nesillere güçlü bir Türkiye mirası bırakacağız. Hoşunuza gitmese de hukuk işleyecek siz de saygı göstereceksiniz. Onlar da biliyor ki daha turpların büyükleri heybede. Telaşlarının sebebi bu. Korkarım birkaç yıla kadar bunların hiçbirinin sokağa çıkıp milletin yüzüne bakacak halleri kalmayacak. Bunlarda vicdan olmadığı gibi kızarmasını bilen bir yüz de yok.”
Günahsız olmak önemli bir insani mesele. Hele hele bu dünyada yaşarken vicdan ve yüz kızarması çok çok önemli.
Bunları kişinin söylemesi değil, demokrasilerde toplumun görmesi sonuç veriyor. Yani toplum neyi, nasıl görüyor? Bütün mesele burası…
Toplum olayları nasıl görüyormuş örnek üzerinden bir bakalım:
“Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü” verilerine göre 2023 yılında ülkemizde 937 bin 369 bebek doğmuş. Erkeklere verilen isimlerin ilk sırasında 8.957 kişi ile Alparslan geliyor.
2022 yılında da Alparslan 8.332 kişi ile ilk sırada yer alıyordu. Şimdi daha da artmış.
Oysa 2019 yılında Alparslan ismi nerede ise listede yer bulmayacak kadar azdı (19. sıra). Ama şimdi ilk sırada yer alıyor.
Nereden geliyor bu Alparslan ismine ilgi… Acaba TRT’de yayınlanan “Alparslan: Büyük Selçuklu” dizisinden olabilir mi?
Bu öyle hafife alınacak bir veri değildir. Toplum dizilerden nasıl ve ne kadar etkilenerek evlatlarına isim veriyor…
Durum ortada.
GÖRECE BAŞARISIZLIK
Başarı nedir?
Mesela 2002 yılında kişi başına gelirin 3 bin 583 dolardan şimdilerde 13 bin 106 dolara çıkması tek başına bir başarı kriteri midir? (Dünya Bankası verileri)
Kesinlikle hayır…
Dünya ne olmuş; emsal ülkeler nereye gelmiş gibi diğer değişkenlere de bakarız.
Bizler ekstralarla beraber kişi başına gelirimizi 3,7 kat artırarak büyük lider REİS diye yeri göğü inletiyoruz.
Bakın başkaları ne yapmış?
Estonya 5.343$’dan 30.133$’a 5,6 kat
Gürcistan 854$’dan 8.284$’a 9,7 kat
Gana 297$’dan 2.260$’a 7,6 kat
Endonezya 881$’dan 4.876$’a 5,5 kat
Hindistan 469$’dan 2.481$’a 5,3 kat
Kazakistan 1.574$’dan 12.919$’a 8,2 kat.
Panama 4.091$’dan 18.686$’a 4,6 kat.
Romanya 2.120$’dan 18.404$’a 8,7 kat.
Gibi gibi… Örnek çok. Burada sadece birazını aldık; gerisi listede.
Mesela Çin… 2002 yılında kişi başına geliri 1.149$ ediyormuş. Şimdi 12.614 dolara gelmişler. Bizim 3,7 kat büyüdüğümüz bu dönemde Çin’de kişi başına gelir tam 11,0 kat büyümüş.
Ayrıca Türkiye’yi demografik olarak da incelememiz gerekiyor. Çocuk nüfus az, yaşlı nüfus az ve tam ekonomik patlama yapmamız gereken yıllar. Oysa emsallerinin gerisinde kalmış bir Türkiye…
Bunun acısını gelecek nesiller çok ağır çekecekler. Hem de çok ağır.
Ayrıca gelecek nesillere Hazine garantili müteahhit işleri ile yüzmilyarlarca dolarlık yükümlülük bırakıyoruz.
Hem de sadece demografik yapısı bozulmuş bir Türkiye değil, kurumsal yapısı da bozulmuş bir Türkiye de bırakıyoruz.
Bunun en net bir başka göstergesi de beyin göçüdür. Ülkelerinde yaşamak istemeyen parlak beyinler Türkiye’yi terk ediyor.
Kalanların da kim olduğu çocuklarına verdiklerini isimlerden belli.
Bakın tek kelime ile söyleyelim: Beyin göçü veren ülkeler asla ve asla iflah olmaz. Bu net ve apaçık bir gerçektir. Çünkü geride cehalet hakim olacaktır. Tek gerçek budur. Beyin göçü veren ülkelerde cehalet hakimiyeti kurulur….
Buna rağmen bizler “giderlerse gitsinler” deyip; üstüne bir de “gelecek nesillere güçlü Türkiye mirası” söylemini kullanabiliyoruz.
İKTİDARIN İMKANSIZ BAŞARISI!
Turpların büyüğü heybede.
Milletin yüzüne bakacak halleri kalmayacak
Vicdan ve yüz kızarması…
Şimdi aklınıza kısa bir AK Parti geçmişini getirin. 1,2 milyar dolara yapılan Osmangazi Köprüsüne 15 milyar dolar Hazine garantisi verilmesini. İGA Havalimanı ihalesini alan müteahhitlerin ortak havuz kurarak Turguaz Medyayı satın almalarını… Havalimanında ihale sonrası bu müteahhitlere çekilen 7-7,5 milyar euroluk kıyakları.
Ya da, YSS Köprüsü… Yapım maliyeti zaten şişirilmiş ama üstüne üstelik 2023’de Devlete devredilmesi gerekirken halen o müteahhide ek 4-6 yıl işletme süresi verilmesini…
Kurtköy-Akyazı ihalesinden sonra Cengiz’e ek 4 yıl daha işletme süresi verilmesi… Ya da 11,4 milyar dolarlık Şehir hastanelerine 95 milyar dolar Hazine garantisi verilmesini. Veya Antalya Havalimanı’nın 4 milyar Euro yerine ihale iptal edilip 3 milyar euroya verilmesini…
İnanın şimdilik birkaç örnek verdik… Örnekler milyar milyar dolarla öyle dolu ki… Mesela Türk Telekom özelleştirilmesi ve Hariri’nin bizi soyması… Kim nasıl ve neden izin verdi?
Hepsi böyle…
AK Parti’nin tarihi inanılmaz örneklerle dolu.
AK Parti’yi özetleyen bir gösterge var: Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün “Yolsuzluk Algı Endeksi”.
Biz buna “Yolsuzluk Endeksi” diyoruz.
En az yolsuzluk olan 1. ülke Danimarka; onu Finlandiya izliyor. Ve sonrasında Yeni Zellanda geliyor.
Türkiye, AK Parti öncesi yolsuzluk liginde 30-40 sıralarında yer alıyordu.
Yolsuzluk liginde 2023 yılında artık 118. Sıradayız.
AK Parti’nin dünya sıralamasında inanılmaz tek bir rekoru var: Yolsuzluk sıralamasındaki yer değişimimiz.
Bu bir AK Parti rekorudur.
Türkiye yolsuzluk liginde Nepal, Mısır, Zambiya, Gambiya, Etiyopya, ve hatta Tanzanya’dan bile daha kötü durumdadır.
Yolsuzluk liginde Gana, Ermenistan, Namibya, Ruanda bile bizden çok daha iyi durumda olan ülkeler.
Yolsuzluk liginde AK Parti bizi kimlerle yarıştırıyor? Filipinler, Angola, Moğolistan, Peru gibi ülkelerle.
Ya bizden daha kötü ülkeler: Nijer, Kenya, Cibuti, Pakistan, Kamerun, Rusya, Uganda…
Ve dünyada yolsuzluk rekoru kıran son 2 ülke: Somali ve Venezuela… Sizce bizim yolsuzluk liginin dibindeki bu iki ülke ile de çok sıkı ilişkide olmamız tesadüf mi?
Şimdi sormak lazım: Acaba yolsuzluk artışında milletin yüzüne bakacak durum oluyor mu? Yani bunca şaibeli Hazine garantili işleri millet sorguladı mı?
Ya da Millet oğluna Alparslan ismini vererek ve bizim davamızda soymak-yolsuzluk yapmak hak-sevap diye mi görüyor? Onlara günah olan bize sevap mıdır? Yeni bir İslam mı oluştu da haberimiz olmadı?
Hükümet Müslümanlığı (İbrahim Kiras’ın anlatımı) böyle bir şey mi? Onlara YOLSUZLUK olan bizimkilere YOLLUK mu oluyor? O yüzden mi “vicdan ve kızarmasını bilen yüz” diye kendimizde değil de onlarda arıyoruz.