Uzak ve mesafe

‘Davulun sesi uzaktan hoş gelir’ demiş eskiler. Nasıl olsa bizi o kadar da ilgilendirmiyordur, yangın mı çıkmıştır, düğün, bayram mı yapılmaktadır. Biz kendimize bakalım diye düşünmüş olmalılar. O sebepten uzak ayrı, mesafe ayrıdır bizde. Mesafe belli bir irade ve fikre dayanırken uzak, bizim dışımızda olana karşılık gelir çokça ve mesafede duranın sorumluluğu uzakta kalandan daha fazladır. Uzakta olan yitiktir, mesafede duran yakın.

Bakarım bu yüzden konuşanlara, söz açıp da kumaş biçenlere. Sayfa sayfa insan ağacı dikip de türlü türlü meyve bekleyenlere. Gökten bulut indirip de yağmur niyetine sağma hayaline kapılanlara bakarım. Uzakta mıdır yoksa mesafenin içinde midir? Mesela sevgisini hatta övgüsünü dile dökerken hangi konumdadır. Yenileri yok saymak hatta yerden yere vurmak için hesapsızca eskileri övmek, döne döne göklere yükseltmek, onların hallerinden kıssa üstüne kıssa çıkarmak hep uzakla mesafeyi aklıma getirir benim.

Mesafe soğukkanlılık yanında, bilgi, bilinç, düşünce, vizyon hatta ahlak gerektirir. Koruma ve kollama da içerir. Çünkü mesafe ile uzaklık arasındaki ayrım ölçülebilirliktir. Mesafe ölçülebilir ancak uzaklık ölçünün dışana çıkmaktır. Bir kere ölçünün dışına çıkıldığında ne sözün ne niyetin ne de düşüncenin bağlanacağı bir nokta yoktur artık. Uzak had ölçüsünün ilerisidir ve yine eskilerin deyişiyle ‘ haddi aşan için artık had yoktur’

***

Bir şeyi sevmek bir değere tutkuyla inanmak, siyasal veya felsefi bir hareketin, liderin peşine takılmak kişinin sonsuz hakkıdır. Hele yazı yazanlar hayallerinin ve yeteneklerinin bütün uzaklıklarına gidebilirler. Diyeceğim uzak duyguyu karşılarken mesafe tam da düşünceye bağlanır ontolojik bağlamını orada bulur. Eğer duygularımızın akımı içinde yol alıyorsak açılsın önümüzde katkat uzaklıklar, tür tür rüzgarlar. ‘Rüzgar bizi sürüklesin’ sürükleyebildiği kadar. Ne ki sözü bir fikre, yoruma, açıklamaya, sanat ve felsefe düzeyine indiriyorsak o zaman bakalım mesafenin üstümüze bir ateş kanadı gibi konmasına.

Şimdi bilirim, görmek ne kelime kemiklerine kadar her gün yazı yazı, söz söz, görüntü görüntü olup biteni duyanlar için her yandan uzaklığın hoyrat pervasızlığı dalgalanır. Dün ile bugünün ara kesitinde sözü, yazıyı, düşünceyi bir kullan at malzemesi gibi değil de bir yüksek sorumluluk hamlesi diye görenlerin yolu Ergin Günçe’nin bir mısraına yansıdığı gibi ‘yangınla örtülüdür’. Uzak ile mesafenin ayarı bozulur, akıl bulanır, fikir büzülür.

Ama olsun der onlar yine boyunlarını bir çelebi gülümseyişle bükerler ve olsun derler. ‘İnsan olmuş olandır’ diye düşünürler anarak Ortega Y Gasset’i. Olsun, olan olmuştur.

***

Bugün dünden kalıp da aramızda yaşar sözlerin hüneri hep mesafede kalmalarıyladır ve onlar iyi ki de vardır. Suda sürüklenen adamın tutunacağı söğüt dalını bulması gibidir bu. Bir tahtanın üstünde sürüklenmek ise zaten uzağın ve uzaklığın ta kendisi.

Mesafe fikri üzerine ne kadar düşünüyoruz. Günlük hayatımız kadar sosyal ve teknik hayatımızın güveni ve sürekliliği tam da bu mesafe fikrine bağlı değil mi? Trafikte bizi asıl koruyan takip mesafesi değil mi? Dileyen, aklı fikri olan, mesafe koydukları, mesafeli oldukları her hal ve kişi için yeniden düşünsün. Mesafede hep bir hayat ve yenidenlik ihtimali canlıdır. Mesafesi olan sever asıl. Değerlendirir. Yerli yerine oturtur her şeyi. Uzakta olan meçhuldur çoktan ve onu ancak tesadüfün sıcak kanunu yakınımıza getirebilir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.