Şemsi Paşa’ya kuş kondurmak
Sol tarafta güneş bütün saltanatıyla batmaya hazırlanıyor. Balıkçılar oltalarını denize atmışlar ve umutla bekliyorlar. Boğazın kuzey tarafından gelen rüzgar elbiseleri, saçları özel bir esintiyle savuruyor. İnsan bazen sırf zamanın lezzetini duymak ve hayatı yaratan dört temel unsuru dizlerinde birleştirmek için gelip dikilmeli. Çünkü Şemsi Paşa Camii, Mimar Sinan’ın doğayla kurduğu derin irtibatın ve bunu estetik bir inanç anıtına dönüştürmesinin adıdır. Rüzgar, Toprak, Su ve Ateş, mevsimlere, aylara ve günün belli saatlerine göre burada buluşur ve yoğrulup dururlar. Başımı sağ yana çeviriyor ve neredeyse Üsküdar İskelesine kadar uzanan pas tutmuş dubalara bakıyorum. Deniz öfkeleniyor. Boyum kadar dalgayı önümde patlatıyor.
***
Üsküdar Belediyesi, Şemsi Paşa Camii ve çevresini kendisince güzelleştirip düzene sokmak için bir proje hazırlatmış. Böylelikle hem cami hem çevre daha bir güzelleşecek insanların hizmetine sunulacakmış. Etrafa yerleştirilmiş dev tabelalarda projenin bitiş resimleri bulunuyor. Bu çıplaklıktan ürküyorum. ‘Oysa diyorum, hemen yakındaki yeni icat heyula deniz feneri onları hiç rahatsız etmemiş bugüne kadar.’ Üsküdar’ın ufkunda bir duvar gibi yükselen bu yapıdan kurtulmak özel meselesi olmalıydı belediyenin.
Tarihi Üsküdar, her köşesine yerleştirilmiş, cami, çeşme, hamam, medrese, türbe kadar asıl kişiliğini Mimar Sinan’ın bu düşsel dokunuşuyla kazanır. Şemsi Paşa sırf İstanbul’un değil top yekün İslam Sanatı’nın yüksek sadelik örneğidir. Bir noktaya inseydi sanat inanç ve estetik cevher olarak, o kafi gelirdi. Denizi almadan denizle kucaklaşan bu şiiryapı, İstanbul’un genel bozuluşunun bir devamı olarak nicedir etrafındaki kafeterya ve büfelerin baskısı altında kıvranıyordu. Şiiriyeti gölgelenmiş, imgesi yorulmuştu. Hala da yorulur. Görebilene.
***
Dünün hoyrat ve tepkici bakışı Şemsi Paşa’yı da alabildiğine bakımsız ve sahipsiz bırakmıştı. Eldeki eski resimler sadece vefasızlık kanıtı değil açıkça aşırı sevgisizliğin delilidir. Az kalsın deniz gazaba gelip neredeyse onu sinesine çekecektir. Bizde hep böyledir bu. Aşırı sevgi ile aşırı ilgisizlik aynı yıkımda birleşirler. Severken öldürmek, Mevlana’nın Ayı ile Ormancı hikayesinin özüdür. İyi niyet (en azından buna inanıyoruz) meseleyi çözmediği gibi bambaşka sorunları da beraberinde getirir. Marmaray kazıları ve sonrasında daha bir meydansızlaşan ve ucu açık inşaat filizleri gibi semti daha da karartan mevcut manzaradan kurtulmak elbette gerekir. Ne var ki projeden görülen Şemsi Paşa’yı iyiden kelepçeye alan ve onun denizle olduğu kadar bina edilme ontolojisini de yıkan bir hamle olduğudur. Kuşlar konmasın diye anlaşılabilir bilir bir gerekçeyle rüzgarın takla attığı bir konumda bulunması onun saf şiiridir de ayrıca. Bu şiiri yabancı çapaklarla bozmaya kimsenin hakkı yoktur.
***
İkinci İstanbul olarak düşlenen ve estetik serpinişleri Kabe toprağı olmak gibi manevi bir duyuşla zenginleştirilen, koynunda taşıdığı nice kültürel ve tarihi envanterin ruhundan uzaklaştıracak semte böylesi bir adımı atmakla onun ‘Üsküdar asyadır çine kadar’ olmaklığı da çiğnenmiştir. Belediye projenin şimdilik durdurulduğunu bildirmekle günü kurtarmanın derdine düşmüş olabilir. Oysa umulur ki, her bir semti tarih ve kültür yüklü İstanbul’da memur olmayan, ufak açıcı danışmanları olsa başkanların. Semtlerin ruhu kadar geleceklerini de ilgilendiren böylesi kararları maddi ölçülerin ötesinde, kültür, tarih ve estetikle ölçebilse o danışmanlar. Muhtemel tartışmalar yıkım getirmeden önlenebilse.
Yapılması gereken Kızkulesi ile Şemsi Paşa arasına dikilmiş heyula yapıyı ortadan kaldırmak sonra da caminin etrafını tamamen temizlemektir. Şemsi Paşa sadece bir cami değil Türk-İslam Sanatı’nın örneği az bulunur bir ders, anıt armağan niteliğindedir. Şairlerin ona içlenmesinin bir sebebi de budur. Bir güzelliğe kuşları ancak sanat ve düşünce kondurur. İnşaatçılar değil. İstanbul’u yitirmek Üsküdar’ı kaybetmekle başlar. Tarihin çatlağı belediye kararlarıyla hiç doldurulamaz.