Dilin yanlışı dilin doğrusu
Muhsin Mete, her hafta köşesinde tespit ettiği dil yanlışlarına değiniyor. Gazete, dergi, kitap, yazar ayrımı yapmaksızın gözüne batan hataları nazik bir üslupla irdeliyor. Kimseyi incitmek gibi bir derdi de yok. İstiyor ki ortak değerimiz dilimize hak ettiği değer verilsin, mümkün olduğunca doğru yazılıp doğru konuşulsun. Şikayet değil yapıcı eleştiri onun yazdıkları.
Yazı ile yatıp kalkan hemen herkesin diline dikkat etmesi ve yazım hatalarının çok az görülmesi gerekir. Sadece bir kullanım hatası değil oysa bizde görülen. Öteden beri hep politik bir tartışma konusu dil. Eğitim hayatımızdaki yöntemsizlik ve günlük yaşamdaki özensizliğimiz dile ilişkin tartışmaları hep sıcak kılıyor. Gerçi şimdilerde kimsenin umurunda da değil aslında dilimiz. Tam olarak tartışıldığı da söylenemez onun meselelerinin. Bu durum da kültürel bir gösterge sonuçta.
Ben öteden beri bu konuda bir arpa boyu yol gidilememesinden dolayı böylesi tartışmaların uzağında durdum. Fakat dil üzerine hep uzun uzun düşündüm. Bir toplum, kendi dili üzerine, kendi varlığını kurup yaşatan bu ortak değer üzerine niçin titremez? Mirasyedi tavrıyla neden saçıp savurur?
Türkçe, geçtiği coğrafyalar ve yaşadığı tarihi tecrübeler sebebiyle hep değişime açık bir dil olmuş. Bu sebepten de diğer dillerin etkisine maruz kalma hali hep sürmüş. Böyle etkiye/etkilemeye ‘açık’ bir dilin henüz tam bir lügati, grameri, etimolojisi bile yazılamamış durumda. Dilbilimcinin getireceği her yeni yorum kendiliğinden tartışmalı. O sebepten de yazanların daha dikkatli olması gerekiyor.
***
Dil, sağlam bir gramer bilgisi kitabı ve doğru bir yöntemle öğretilmeli. Çocuk, genç, doğup büyüdüğü ortamda sesli eğitimi tam almalı. Sonra da asıl edebiyatla desteklenmeli bu eğitim. Hayat boyu açık bir sürece dönüşmeli. Hatta uzun vadede asıl buna hizmet etmeli diğer eğitimler.
Cumhuriyetin bilimsellikten uzak, buyurgan, karmaşık dil tutumları bir yana,1950’den beri yaşadığımız büyük sosyo-kültürel altüst oluş hemen her şeyi yeniden yerinden etti. Bir dilin eskilerin deyimiyle ‘kamilen’ konuşulup yazıldığı şehir katmanları yok oldu. Ağız ve şive yoğun konuşma dili şehirlere taşıdı. Çocuklara ana dilini doğru yazıp öğretecek eğitim kurumları sınıfta kaldı. Politik tartışmaların kıyametiyle pek çok şey yıkıldı, yanıp kül oldu. Oysa bir ekmeğin lezzeti gibi bir dilin de tadı vardır ve insanlara bunu tattırmak gerekir. Dil sadece teknik bir mesele değil tamamen ruhtan oluşan bir varlıktır. O ruhu bütün zenginliğiyle görüp duyacağımız yegane mecra edebi eserlerdir. Türkçenin mucizesi edebiyatıdır.
İnsanlar, kendi dilleriyle yazılmış, şiir, roman, hikaye, deneme, tiyatro gibi eserleri duya duya, onların evrenine gire çıka bir dil bilinci elde ederler. Bu bilinç sonra da bir dil şuuru olarak günlük hayatta kendiliğinden tecelli eder. Bir yerde dil doğru yazılıp konuşuluyorsa o şahsidir, yanlış ise toplumsaldır.
Sormalı hep. Yanlış hesap yapmanın kişinin hayatında sonuçları var. Yanlış, okuyup yazmanın böylesi bir bedeli var mı? İnsanlar, arabalarına, giyim kuşamlarına, ev eşyaları hatta cep telefonları aksesuarlarına gösterdikleri özeni dillerine niçin göstermezler? Yazıyla, kitap ve kalemle yaşayanlar niçin dikkatsiz davranırlar? Bu toplumun bireyleri dil denilen varlığın neden uzağına düşerler?
Ben doğru yolun yine kitaplarda aranmasından yanayım. Yahya Kemal, Necip Fazıl, Ahmet Hamdi Tanpınar, Asaf Halet Çelebi, Nezihe Meriç, Tomris Uyar, Sait Faik, Haldun Taner, Nermi Uygur, Abdulhak Şinasi Hisar, Nazım Hikmet, Refik Halit Karay, Yakup Kadri gibi şair ve yazarların dil lezzetini tadan bir insanın kendi dilinin önemine daha çok kıymet vereceğine inanırım. İnsandan kopan bir mimari nasıl betonlaşmaya kayarsa, edebi eserle irtibatını kaybetmiş dil tartışmaları da uzun vadede tatsızlaşır.
Muhsin Mete’nin yazılarından hissettiğim de bu. Dilinize dikkat ederken bu dikkatin sağlamasını yapacağınız şahsiyetleri, eserleri unutmayın demek istiyor. Dilin, Türkçe’nin mucizesi biraz da bu. Kirlenen denizin kendi kendisiyle temize çıkması gibi, bütün etrafını saran atıklara karşın dil, yeni yeni şair ve yazarlarla kendisini ayakta tutuyor. Buna da dikkat. Hatta rikkatli bir dikkat.