Bu yıl Nobel’i Youtube’dan okuyacağız…
2016 Nobel Edebiyat Ödülü’nün kime ve ne gerekçeyle verildiğinin aktüel yanıyla ilgili değilim. Başka bir isme verilmiş olsaydı yine yerindeliği tartışılacak edebiyat komitesinin politik ve kültürel mesajı üzerinde durulacaktı. Müzik seven birisi olduğum halde bu konuda teorik ve literatür bilgim fazla yok. Çok hayran olduğum olmazsa olmaz saydığım herhangi bir müzisyenin safında da değilim. Sinemada müzisyenler hakkında çekilen filmlere özel yakınlık duyduğumu o yolla sanata dair çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Bir müzisyenin şiir yazması ve bunlardan bazılarını bestelemesine de kim ne diyebilir? Mümküncü birisiyim ben. Mümkündür, mümkündür derim. Olanı anlamaya çalışırım. Ne var ki bir Leonard Cohen parçasını dinlerken bakalım bunun sözleri nasılmış diye meraka kapılmam. Şiir diye kitabıyla karşılaşsam inceler, okur, akıl yürütür ama asla şiir muamelesi yapmam. Bob Dylan ismini duyduğum zaman da öyle yaptım, geriye çekildim, düşüncelere kapıldım. Youtube’dan bol bol şarkı dinledim. Demek ki dedim Nobel’i bu yıl Youtube’dan okuyacağız.
Başında ‘edebiyat’ olan bir ödülde, yazar, şair adanmışlığıyla öne çıkmış bir ad beklemenin hiç tuhaf bir yanı yok. Amerika’da, Bob Dylan’ın aynı zamanda bir şair olarak bilindiği söyleniyor. Ama ödül Amerika’ya değil bütün dünyaya duyuruluyor. Bir sanatçının ortak bir türde aynı düzeyde yetkin veya başarılı olması ayrı, onun ayrışan ve bilinen tarafının baskınlığı ayrı. Kaldı ki sanat başlı başına bir adanmışlık meselesidir ve Nobel de o adanmışlığa verilir, verilmelidir. Woody Allen bir yönetmen, senarist hatta oyuncudur. Aynı zamanda müzisyendir. Belki bir gün Grammy Ödülü bile kazanabilir ama bu onun sinema adamlığını geriye atmaz. Fakat insanların kafası karışır. Bir sanatçı iki ayrı türde aynı derecede öne çıkamaz, hatta bir yönüyle dünyaya mal olmuşsa birden umulmadık tarafının ödüllendirilmesi tuhaf…
***
Edebiyatta, roman, öykü, tiyatro, deneme, gezi, eleştiri, felsefe gibi türlerde eser veren yazarlar var. Nobel jürisi Sarte, Camus gibi isimleri bu toplamları içinde değerlendirerek ödüllendirdi geçmişte. Sanırım, bu isimlerden birine salt tiyatro veya deneme yazarı muamelesi yapmadı. Bütünlüğe baktı. Zaten ödülün tek bir kitaba değil bütün bir hayat ve esere verilmesi gibi bir gelenek de var. Böyle olunca, Bob Dylan’ın İngiliz diline ve şiirine getirdiği yenilik ve katkılar gerekçesi soğukkanlı olanları pek tatmin etmedi. Bütün piyasa ve politik hesapların dışında düşünüldüğünde açıkça ödül ‘dayatıldı’ dünyaya ve muhtemelen Dylan da şairliği değil müzisyenliği ile hep bilinip yaşayacak.
Dünyanın giderek daha kavgalı hale dönüştüğü bir zamanda, ister şair ister romancı isterse tiyatro yazarı olsun salt bir edebiyatçıya ödül verilmediyse acaba Nobel komitesi bilerek veya bilmeyerek bir çözülmenin, bir ‘tür çözülmesi’nin varlığına mı işaret etmek istedi? Son yıllardaki ödül alan isimlere ve çağrıştırdıkları siyasal ve kültürel kodlara bakıldığında, komite bir konjonktür irtifasına da uğradı sanki. Hiç kimse Dylan’ın sanatçı kişiliğine itiraz etmezken bu ‘işarete’ karşı buruk bakıyorsa ortada tartışmaya, edebiyatın ve yazar kişiliğin gelecekteki niteliğine ilişkin önemli bir mesele var demektir. Bunun üzerine kafa yormak, daha yüksek ve teorik düzeyde konuya eğilmek gerekir. Youtube’dan seçilecek Bob Dylan videolarına dikkat edelim bakalım onlar yazının, yazarın, edebiyatın ve şairin mi dünyasına çekiyor yoksa sahne ve müzik evrenine mi götürüyor bizi? Bir de çeviri sorunu var, haydi şiirleri, şarkı sözlerini tercüme ettiniz peki müziği nereye ve nasıl çevireceksiniz? İşte tam da konu bu, B. Dylan esasta başka bir dile, edebiyat olmayan bir dünyaya dahil.