Bir kütüphane kurmak veya yersiz yurtsuzluk
Bir kütüphane kurmanın temelinde yerli yurtlu biri olmak düşüncesi barınır. Ancak dönüp dolaşıp bir kurulmuş kütüphaneyi tasfiye etmek zorunda kalmanın temelinde de yine yersiz ve yurtsuzluk saklıdır. Bizde bir yazara ailesinden nadiren dört başı mamur bir kütüphane kalır. Çoğu yazar kendisini var etme süreci boyunca hep bir kütüphane de kurar. Nice emek, maddi fedakarlık ve niyet dizilidir böyle bir kütüphanenin raflarında. Döne döne okunmuş kitaplar, altı çizilmiş satırlar, sayfa kenarlarına düşülmüş notlar, uykusuz geceler... Hem her bir kitap bir kalenin taşları gibidir. Bazıları zor bulunmuştur. El yakan paralar verilmiştir. İmzalılar bir yanda, ilk baskılar, özel baskılar, ciltler. Armağanlar. Binlerce kitap. Yazar onlara baktıkça kendisini huzurlu ve güvende hisseder. Fakat bir yandan tedirgindir. Göç gelip kapısını çalacaktır bir gün.
İşte bir taşınma vakti daha gelip çatmıştır işte. Zaten uzun süredir değil bir kitap bir dosya bile koyacak yer kalmamıştır raflarda. Arada bir yapılan eksiltmeler, eşe dosta armağan etmeler de faydasız kalmıştır. Kitap kitabı çekmiş, duvarlar, koridorlar, her yer kitapla buluşmuştur. Bazı zamanlar, bir yazı yazarken, bir konuyu düşünürken ihtiyaç duyulan kitaplar da çoktan bulunamaz olmuş sonradan aynı kitabın mükerrer nüshaları bir köşeden oyunbaz çocuklar gibi göz kırpmıştır. Baştan sona, yukarıdan aşağıya, gözle, elle, parmak uçlarıyla yanı yakıla aranan kitaplar sırra kadem basmaktadır. Ne zaman ki bir kitaba ihtiyacınız olur ve o kitabı bir türlü bulamazsınız bilin çoktan kemale kavuşmuştur kütüphaneniz. Artık kontrol ondadır. Daha sistematik ve geniş bir alana yayılmış, yer gerektiren, yurt gerektiren darlığa düşmüşsünüz demektir.
Hayır hayır, boşuna yorulmayın, bu şartlar altında, kütüphaneniz hep gelişip genişleyecek ama siz yine yersiz ve yurtsuzluğun bedelini ödeyeceksiniz. Hiçbir zaman ipler sizin elinizde olmayacak. Kendi zamanınızda kaybolup gideceksiniz. Tasfiyeye, elemeye, seyreltmeye koyulacaksınız, seçe seçe, seve seve aldığınız kitaplardan kopacaksınız. Geçmişte binlercesinden koptuğunuz gibi. Hatta maddi çıkmaza düşecek, canınız, ciğeriniz söküle söküle onlara veda edeceksiniz. Ölüm vefat değildir dese bile Sartre bir gönüllü cenaze merasimi düzenleyeceksiniz.
Biliyorsunuz bu sırf sizin kaderiniz değil. Toplum kitapsız ve yazar kütüphanesiz kalacak hep. Arada gidip gelen görüntüler, hareketler ve sesler birer yanılsama. Kurduğunuz kale yine sizin tarafınızdan, içerden sökülecek. Yersiz yurtsuzluğun ayazında bir kez daha üşüyeceksiniz.
Artık bu son olsun diyemeyeceksiniz. Son olmayacak biliyor ve seziyorsunuz. Maddi imkanlarınız daha iyi olmayacak. Hem yoklukla, çaresizlikle birlikte anılmaz mı yazar dediğin? Ona gönlünce kütüphane kurduracak ve yaşatacak şartlar varlığına ters değil mi? Evet evet sizi de inandıracaklar buna. Oysa en büyük inkarınız bu sizin. Ama diyecekler, şu hayatta her isteyene sevdiğinin verildiği nerede görülmüş. Böylece bir kütüphane kurmakla pul koleksiyonu yapmayı aynı kefeye koyduklarını akıllarından bile geçirmeyecekler.
Hem artık iyice biliyorsunuz, son yıllarda, yayın ve kitapçılık dünyasında sıklıkla kullanılan bir kavram var; raf ömrü. Bu bir kitabın yayınlandıktan sonra kitapçı dükkanına giriş, sergileniş sonra da bu zamanda satılmazsa yayınevine iade ediliş süresi için kullanılıyor. Raf ömrü kısaldı kitabın deniliyor. Çünkü kitapçılar ayakta kalamıyor. Mekanlar küçük. Satışlar düşük. Kitapçılar bir yazarın bir önceki kitabının raf ömrüne göre ilgi gösteriyorlar yeni kitaba. Böylelikle popülerlik ve çok satarlık ortama hakim oluyor.
Yazarın da kütüphane ömrü daralıyor. Evler küçük. Raflar yeterince geniş değil. Boşluklar çabuk doluyor. Dilemma bir türlü sona ermiyor. Tecrübe ediyor yazar hep bunu. Kalkıp bir yerlere gönderse orada nasıl muameleye uğrayacaklarından da emin değil. Ulaştığı yerde, başka bir göz, başka bir zihin hep olacak. Onun kıymet verdikleri kitapların akıbeti bilinmeyecek.
Yersizlik ve yurtsuzluk genel bir durum olmasaydı, belediyelere şöyle bir teklifte bulunmayı düşünürdü yazar. Sadece onların bağış kitaplarından oluşan semt kütüphaneleri kurulsa, kitaplar orada toplansa, yazar dahil herkes bu kitaplardan yararlansa. Böyle düşünürken bile elini tutuyor yazar. Ne diyorsun, ne diyorsun. Her şey zaten bu hayaller yüzünden değil mi? Sen bir yersiz yurtsuzsun, unutma, diyor.