Kuran değil bozan oyuncu
İlkesel olarak, program bakımından her şey tamam. Ama mesele, kişiye, parti çıkarına, güç paylaşıma gelince iş tıkanıyor.
Türk siyaseti yıllarca bu sorunla kavurulmadı mı?
Yıllar önce Demirel-Ecevit uzlaşmazlığı, sokağı biraz daha gerip, radikal unsurları, örneğin MHP militanlarını devlet ve iktidar koridorlarına itmedi mi? Bu uzlaşmazlık 80 darbesine zemin hazırlamadı mı?
Ardından, 1990’larda DYP-ANAP, Çiller-Yılmaz gerginliği ve nefreti siyaseti bloke olmaya, çatışmaya, askeri müdahaleye kadar götürmedi mi?
Örnek pek çok…
2018 seçimlerinde Karamollaoğlu ve Kılıçdaroğlu’nun Abdullah Gül formülüne, Akşener itiraz edip kendi adaylığını açıklamasa, devr-i Erdoğan belki o günlerde bitmez miydi?
Akşener, o tarihte, muhtemelen Erdoğan’ı yenebilecek kadar güçlü olduğunu düşündü.
Ama aldığı oy hayallerinin kıyısına bile yaklaşamadı. Böylece bir fırsat harcanıp gitti.
Cemaatçi-çatışmacı siyasi kültürlerde “doğrunun tekeline” sahip olduğunu varsayan aşırı özgüven, açık ya da örtülü, bilinçli ve bilinç altı kişisel beklentiler, milletle özdeşleşme kılıfı altında, sıkça siyasi çıkar ile iç içe girer. Özgüven altına gizlenen o çıkar, bazen farkında bile olmadan sahibinin yönünü, tavrını belirler.
Bir kez daha aynı şey yaşanıyor…
İYİ Parti suyun akış yönüne, hatta eşyanın tabiatına itiraz ediyor, arıza çıkarıyor…
“Arıza çıkarma” - “gündem oluşturma” –“ güç beyan etme” hattı üzerinde ilerliyor.
Çıkardığı arızayı (2018’de olduğu gibi!) milleti iyi tanıdığı, kime oy vereceğini bildiği iddiasıyla, kamuoyu yoklamalarına işaret ederek doğrulamaya çalışıyor…
İYİ Parti bir kez daha kuran değil, bozan oyuncu oldu.
Genel olarak ve hep “karşı” çıkan, kendisine yontan bir siyasi parti…
İYİ Parti HDP’ye karşı… İYİ Parti CHP liderine itiraz ediyor… İYİ Parti milleti en iyi kendisinin tanıdığını düşüyor… İYİ Parti çatışma dönemi politikaları ve zihniyetinden kopmuş değil… İYİ Parti öneri siyasetine karşı, pozisyon siyasetiyle yetiniyor.
Üstelik bu İYİ Parti, son dönemde, son dönemin kendisine has koşullarında doğmuş, bu koşullar çerçevesinde var olmuş, yeniler arasında görece olarak en çok büyüyen (yani eski ulusal baraj oranını aşan) siyasi parti…
Velhasıl, bir tür yeninin tarifi…
Ürkütücü…
Dün sabah saatlerinde gazetelerde 2 Mart tarihli altı masa toplantısıyla ilgili, iki tür kulis bilgisi vardı.
İlkine göre, Akşener, Kılıçdaroğlu ismine itiraz etmiş, yerine İmamoğlu veya Mansur’u önermişti. Diğer partilerin Kılıçdaroğlu isminde hemfikir olmaları üzerine kurullarına danışmak istemişti...
İkinci bilgiye göre, Kılıçdaroğlu isminde anlaşılmış, ancak bakanlık pazarlıkları bitmemişti.
Her iki duruma da insanın inanası gelmiyordu…
Yukarıdaki satırları dün, yani Cuma günü saat 13.30’da yazdım.
Akşener aynı saate partisinin genel irade kurulunu topladı.
Sonucu bekledim.
Ve saat 16.00’da sonuç geldi.
Korkulan oldu ve Akşener altılı masayı dağıttı, ilk kulis bilgisi doğru çıktı.
İyi Parti lideri şunları söylüyordu:
“Dünkü toplantıda ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağını tartıştık. Beş parti Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunu dile getirdi. Biz Sayın Mansur Yavaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu adaylığı konusunda görüşümüzü beyan ettik. Ama bu öneri diğerleri tarafından maalesef reddedildi... Geldiğimiz son noktada, dün itibariyle Altılı Masa artık millet iradesini yansıtma kabiliyetini kaybetmiştir. Dün itibariyle Altılı Masa artık bir ortak akıl platformu olmaktan çıkmış, tek bir adayın tasdiki için çalışan bir noter masasına dönüşmüştür.”
1’e karşı 5 ve Akşener, 1’e, yani kendisine dayanarak ortak akıldan ve milletten söz ediyordu.
Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu kastederek şöyle devam ediyordu Akşener:
“Milletimiz gayretlerinizi gördü, yanınızda durdu. Milletimiz sizleri sevdi, bağrına bastı. Ve bugün de çok kritik bir kırılmanın eşiğinde sizi göreve çağırıyor…”
İYİ Parti bunun yerine cumhur ittifakına katıldığını açıklasaydı da aynı etkiyi sağlar, aynı sonucu elde ederdi…
Muhalefetin tarihi birlikteliğini dağıtmak, hatta bölmek, İmamoğlu ve Mansur’u Kılıçdaroğlu’nun karşısına sürmek, seçimleri Erdoğan’a 1. turda bile hediye edebilir.
Yine de, işe iyi tarafından bakalım, bu ikili adaylık önerisini kabul etmez, Kılıçdaroğlu’nun arkasında durursa, belki de muhalefet bir taşla iki kuş vurmuş olur, İYİ Parti bagajı ve blokajından kurtulur.
Altı masanın 5’lisi HDP ve sol partiler; Kılıçdaroğlu’nun arkasında muhalefeti seferber edip, Erdoğan’ı yenebilir. İYİ Parti de erir gider.