Eski AK Parti olsa ne derdi?
Kartalkaya'daki otel yangını faciasıyla ilgili konuşma ve yorum yasağı getirildiğinde...
Giden 79 canı geri getirecekse tek kelime etmeyelim ama geri getirmeyecekse oturup susmanın kime, neye faydası var; bize onu söylesinler istemiştim.
Oysa eski AK Parti olsa daha okkalı bir cevap verirdi, geçmiş söylemlerinden biliyoruz.
Hemen rahmetli Sezai Karakoç'tan şu alıntıyla dikilirlerdi konuşma yasağının karşısına:
"Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sussak tarih susmayacak, tarih sussa hakikat susmayacak."
Yahut en son, İYİ Parti'den ayrılan Kürşad Zorlu'nun AK Parti'ye transfer törenini alın...
Çok değil, 5 yıl önce 2020'de yaşansa Zorlu'ya davul zurnayla rozet takan AK Parti'nin karşısına Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer AK Parti yöneticileri çıkardı.
Siyaseti kirli, karanlık transfer pazarlarından korumak için milletvekili transferlerini engelleyecek yasal düzenleme hazırlamaya bile kalkışırlardı.
AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, başlattıkları bu çalışmayı şöyle savunurdu:
"Milletvekillerinin temsil ettiği siyasi iradenin çeşitli oyunlarla ahlâka, demokrasiye aykırı şekilde değiştirilmesine, pazara çıkartılmasına imkan vermeyecek bir hukuki çalışmayı MHP ile birlikte yürütmekteyiz. Kimse milli iradeyi keyfince değiştiremez..."
Sormayın; ana muhalefet partisi CHP'nin Gençlik Kolları Başkanı'na sosyal medya gözaltısı, buna tepki gösteren seçilmiş İBB Başkanı İmamoğlu'na soruşturma ya eski AK Parti'ye denk gelseydi...
Ya da Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, bir konuşmasında Cumhurbaşkanı'na hakaretten gözaltına alınıp son 5 yıldaki kimi sosyal medya paylaşımlarında halkı kin ve düşmanlığa tahrikten tutuklansa... Yani istim, arkadan yetiştirilse... Buna da hukuk işledi, dememiz eskiden istenseydi...
Söylememe gerek var mı?
Milletten iradesini temsil yetkisi almış parti ve siyasetçilerin dokunulmazlıkları konusunda eski AK Parti pek hassastı. Üstüne yoktu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; seçilmişleri, atanmışlara kul ve oyuncak yapmama kararlılıklarını sürekli vurgulardı.
Siyasetin yargı eliyle dizaynına da karşıydı eski AK Parti. Yargı vesayetine geçit vermeye niyetli değildi. Bu tür girişimlere karşı sert mücadele ederdi. Milli iradenin ve siyaset yapma özgürlüğünün üstüne titrerdi.
Adâlet duyarlılığı, derseniz...
Fazla değil, 2021'e gidin. Yargıtay binası ve Adli Yıl açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan, kitabın ortasından dümdüz şunları dillendirmiyor muydu:
"Devletin dini, adâlettir. Eğer bir devlette adâlet yoksa onun hangi sistemle yönetildiğinin, kim tarafından idare edildiğinin, vatandaşlarının hangi inanca veya milliyete sahip olduğunun bir önemi kalmaz. Orada sadece zulüm hüküm sürer..."
Erdoğan, adâletin nasıl sağlanacağı konusunda da gayet netti. Bağımsız ve tarafsız yargıyla... Vesayetçilerin elinde zulüm makinesine dönmüş yargıyla değil. Zulümle abat olunmazdı.
Köprünün altından çok sular da akmadı ama eski AK Parti'yi mumla arar mı olduk, ne!