Kartalkaya yangını üzdü, siyasetin ateşi nasıl söndürülür?

Bolu/Kartalkaya’da, yarıyıl tatiline denk geldiği için çoluk-çocuk gidilen bir otelde çıkan yangın milli yas ilanı gerektirecek çapta insanımızın kaybına yol açtı.

Grand Kartal Otel’de kış günü yangın çıkabileceği hiç düşünülmemiş olmalı ki, bütün otel, konuklarının çoğuyla birlikte çıra gibi yandı.

Üzüntümüz sonsuz.

Yangına verilen tepkilerde en çok kullanılan sözcük ‘ihmal’. Yılların otelinde yangın uyarı sistemi ve yangın merdiveni olmadığı söyleniyor. İnşaatta en çok kullanılan malzeme de ahşapmış galiba.

ABD’de, Kaliforniya’da, 165 km2 büyüklüğünde bir alanı etkileyen, 12 binden fazla binayı yok eden, 100 binden fazla insanın tahliyesini gerektiren, günler sürmüş büyük yangında sadece 24 kişi öldü.

Kartalkaya’da hayatını kaybedenlerin sayısı her saat artıyor; en son rakam 79…

Nasıl oldu da oldu bu?

Belediye ile ilgili bakanlık arasında çıkan kavga, kabahati kimsenin üstlenmeye yanaşmadığını ortaya koyuyor. 11 ilimizi yerle bir eden depremde yıkılan gayr-ı nizami binalarda kaybedilen canların sorumluluğu da tartışmalara kurban gitmişti.

Bu defa da “Unutulur, unutulur” deyişi geçerliliğini korursa şaşırmayacağım.

Unutturmamak için elden ne geliyorsa yapılmalı.

★★★

Muhalefet güçlü isimler yerine konulara yoğunlaşmazsa…

Politik arenada ortalık birden bire karıştı.

DEM Parti çevresinden ESP (Ezilenlerin Sosyalist partisi) ile SKM (Sosyalist Kadın Meclisleri) yöneticilerinin gözaltına alındığı duyuruldu.

CHP’li Beşiktaş belediye başkanının tutuklanması tartışılırken, ana-muhalefet partisinin gençlik kolları başkanının da aynı akıbete uğradığını öğrendik.

Ve ardından, Zafer Partisi genel başkanı cezaevinin yolunu tuttu.

Herhalde tutuklamalar bu kadarla sınırlı kalmayacak; cezaevleri siyasilere ikinci adres olacak… AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Turpun büyüğü heybede” sözü bunu akla getiriyor çünkü.

Daha büyük turp ne olabilir?

Ekrem İmamoğlu mu, yoksa Mansur Yavaş mı?

Tartışmalarda bu iki isim geçiyor; birinden biri olabilirmiş…

İkisi de olmasın?

ABD’de başkanlık seçimi, dört yılda bir, asırlar önce belirlenmiş hep aynı günde yapılıyor; belirlenmiş tarih hiç değişmiyor.

Bizde ise, cumhurbaşkanlığı seçimi genel seçimle birlikte beş yılda bir yapılıyor; ancak iki seçimden birinin tarihi erkene çekilebiliyor. Bir sonraki seçimin ne zaman yapılacağını bir seçimin hemen ardından tartışmaya başlıyoruz. Daha da önemlisi, cumhurbaşkanlığı seçiminde “İyi olan kazansın” kuralı pek geçerli olmuyor.

Cumhur İttifakı’nın adayının karşısına ikidir kazanamayacak adaylar çıkıyor…

Muharrem İnce (2018) ve Kemal Kılıçdaroğlu (2023)…

Erkene alınması tartışılan bir dahaki cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin tek bir aday üzerinde mutabık kalabileceği beklentisi var.

Tartışmalarda Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş isimleri telaffuz ediliyor.

Kamuoyu yoklamalarına bakılırsa, Cumhur İttifakı adayı karşısına bu iki isimden biri rakip olarak çıktığında -hangisi çıkarsa çıksın- kazanan muhalefetin adayı olabilecek…

Bu gerçekler ışığında bakıldığında yaşananlar daha iyi değerlendirilebilir.

İktidar cephesi tabloya bakıp kendince tedbir almaya çalışıyor; sorun muhalefet cephesinde: Güçlü görünen iki isimle sınırlı tutulan muhalefetin seçim hazırlığı iktidarın başarı şansını artırıyor.

Son iki cumhurbaşkanlığı seçiminde, adayının karşısına çıkacak rakibi adeta kendisi belirledi iktidar cephesi. Bu defa da muhalefet seçilemeyecek bir adaya mahkum edilmek istenecektir.

Muhalefet kampanya kozlarını adaylar üzerinden temalar üzerine kaydırmayı düşünürse durum değişebilir.

ABD’de Donald Trump’ın yaptığı gibi…

Trump kampanyasını karşı partiden de oy getirecek konular üzerinden yürüttü. Hangi ülke seçmeni ülkesinin daha güçlü olmasını istemez? Trump kampanyasında “Amerika’yı Yeniden Büyük Yapma” iddiasını (MAGA) kullandı.

Seçmenler de onun yapmak istediklerine kulak verip oy kullandı.

Kampanyasında göçmen sorunundan genel ahlaka kadar onlarca konuda ilk bakışta aşırı görünen talepleri işledi Trump. Görevi üstlendiği ilk gün uygulamaya koyacağı sözüyle…

Sözünü yerine getirdi de…

Eskiler “Ağaca yaslanma kurur, binaya yaslanma yıkılır, insana yaslanma ölür” derlerdi.

İsimler üzerine yürütülen kampanya adayları hedef haline getiriyor.

Güçlü adayların başına hukuki kaza gelmemesini sağlayacak olan da isimler yerine konular üzerine oturan kampanya tercihidir.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum