İnsanın içi yanıyor

Yazık bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına. Geçim derdindeki milyonların çektikleri bin bir çile yetmezmiş gibi, her yıl başka bir afet yaşıyoruz.

Depremler, maden göçükleri, yangınlar. İnsanlar ölüyor. Hayatlar mahvoluyor. Aileler parçalanıyor, yok oluyor.

Mesele o ki, bunlar engellenebilir, hiç olmaması gereken ölümler.

Kartalkaya’daki yangın ve ölümler gerçekten iç yakıcı.

T24’te Cengiz Anıl Bölükbaş’ın yazısını okuyorum.

“Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde bulunan 76 hayatını kaybettiği Grand Kartal Otel’in 12 Aralık’ta belediye bağlı İtfaiye Müdürlüğü’ne yangın denetimine girmek için dilekçe yazdığı ortaya çıktı. Yapılan incelemede, tahliye çıkışlarının, yangın alarmının, duman kontrolü sisteminin yetersiz olduğu belirtilirken, yangın çıkışlarının mevzuata uygun olmadığı tespit edildi. Tespitin ardından otel, denetim için yaptıkları başvurunun iptal edilmesini istedi…” diyor.

1 ay sonra yangın ve 76 can kaybı…

Cinayet gibi…

Sorumluluklarından kaçan işletme, denetim görevini yapmayan yerel ve merkezi yönetim…

Şimdi ölenlere rahmet dilenecek, kalanlara geçmiş olsun denilecek, sıradan bir soruşturma yapılıp, birkaç suçlu seçilecek ve dosya kapanacak…

Memleket dış politik manevralarla övünecek, iktidardan muhalefete hamasi söylemlerle yetinecek, iç siyaset girdaplarında sürüklenecek, bir taraftan gelen otoriter dalgaları güç olarak, öte yandan gelen siyasetsizliği umut olarak satın alacak, yangında ölenlerin sorumluluğunu bu iki tarafta taşıyacak, ama birbirinin üzerine atacak, vs, vs…

İnsanın gerçekten içi acıyor…

Siyaset yazası kalmıyor…

Ama orada da hayat akıyor.

İki gündem maddesi var.

Biri Kürt açılımı.

Bu açılımın kapıları, açılmaya ve kapanmaya bir ileri bir geri her gıcırdayarak hareket ediyor…

Devlet Kürt tarafına hiçbir şey vermeden, “zordasınız ya silahı bırakın ya ölün” tarzı teklifinde ısrarlı. Bunun dışında hiçbir hamle yapmıyor. Görünen, bilinen hiçbir gelişme olmuyor, Kürt sorununun talep tarafını, örgütün, Öcalan’ın geleceğini dahi telaffuz edilmiyor. Bu yazının yazıldığı saatlerde DEM heyeti İmralı’daydı. Bahçeli’nin beklentisi Öcalan’dan silah bırakma çağrısı gelmesi. Göreceğiz ama temenni dışında filli bir adım olarak nasıl olacak bu? Kendisi bakımından hangi mantıkla silah bırakma çağrısı yapacak Öcalan. Bir süredir Kürt tarafı, yol alınması için Sırrı Sürreya’nın ve DEM Parti eş başkanı Bakırhan’ın söylediği gibi gerek Türkiye’de gerek Kuzey Suriye’de iktidardan hamle bekliyor. En nihayet, örgüt adına Cemil Bayık, “hem görüşme hem Kürtlerin imhası süremez, silah bırakma kararını biz veririz” sözleriyle örgütün tutumunu ortaya koyuyordu.

Bu bakımdan Suriye fotoğrafı da katman katman…

HTŞ’nin “silah bırakın milli orduya katılın” talebine Dürziler de SGD de direniyor. SGD-YPG, Trump’ı bekliyor, bu arada Türkiye destekli SMÖ ile çatışmaları sürüyor. Rojava’da, “YPG’nin silahsız veya silah denetimli yaşam alanı bulacağı, Türkiye’nin de kabul edeceği muhtemel bir ara yol” henüz ufukta görünmüyor.

İkinci gündem maddesi muhalif siyasilere yönelik dozu artan tutuklamalar serisi…

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, örneğin. Temmuz ayında, bundan yedi ay önce yaşanan olaylarda, halkı tahrik ettiği ve bunca zaman sonra kanıtları gizleyebilir gibi garip iddiayla tutuklanıyor. Tutuklanması “AK Parti’ye faşist dediği, iktidarı haçlılarla karşılaştırdığı” bir esnada, bunun için gözaltına alındığı bir sırada yapılıyor. Hareket soruşturmasına izin Adalet Bakanlığı tarafından jet hızıyla veriliyor.

Tutuklanan bir siyasi parti başkanı…

İplerin bu şekilde gerilmesi hayra alamet değil…

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.