Türkiye Yüzyılı bize de gelir mi?
En son New York'ta görüldü; Türkiye Yüzyılı, dijital ekranlı kamyonetlere bindirilmiş, sokak sokak dolaştırılıyor.
Gezintiye çıkarılmasına lâfım yok, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve heyetinin ABD seyahatine eşlik ediyor.
Tasarruf genelgesine göre, kamuda tanıtım harcamaları kesilecekti. Millete kemere sıktırılırken havaya saçacak paramız yoktu.
Hangi bütçeden havaya gidiyor bu paralar, ayrı konu... Allah var; reklâmı hoş ama boş. Tam üçüncü dünyalık.
Gezintiye çıkarsınlar, yüzyılımızın belki görgüsü de artar. Fakat dönüşte bize de uğrar mı, sorun o.
Şu yazıyor ekranda; “adil ve insani düzenin kutbu Türkiye, 100 yaşına giriyor."
Bu adil ve insani düzenin kutbunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, vergi adaleti olmadığını söylüyor. Daha önceki gün hem de. Gelire göre vergi alınırsa daha adil olurmuş, bunu sağlamaya çalışacaklarmış.
Bu adil ve insani düzenin kutbunda adalete inanç, dibe vurmuş durumda. Halk; mahkemede kanun önünde eşitlik olduğuna ve haklarının, görevi kötüye kullanan devlet yetkililerine karşı korunacağına inanmıyor. Anketler ortada.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan; birinci sınıf demokrasi, ekonomi ve özgürlüklere sahip olduğumuzu, şu ikinci sınıf Anayasa'mızı da birinci yaptık mı Türkiye Yüzyılı'nın dört dörtlük olacağını söylüyorsa da...
Adalet Bakanı, 2 yıl önceki uygulanmamışken yeni bir İnsan Hakları Eylem Planı ve yargı reformu hazırladıklarını açıkladı. Sıkıntı yoksa niye ikide bir hazırlanıyor ki bunlar?
Ekonomi derseniz Diyanet, borçlular ve geçim sıkıntısı çekenler için fakirlikten kurtulma duası yayınlayıp kira ve gıda enflasyonuna karşı hutbe okutuyor.
Necip Fazıl'ın Dua şiiri de dillerde: "Ağlayın, su yükselsin; belki kurtulur gemi".
Hatta daha 5 ay önce, New York sokaklarında insanlara nasıl yıkıldığımız gösteriliyordu. Depremde ne fena yıkıldığımızı herkes görsün ve yardım etsin diye, aynı led ekranlı kamyonetlere enkazımız yansıtılmıştı.
Depreme müdahaledeki gecikmeleri eleştiren depremzedeler bile devleti âciz göstermekle suçlanırken yapılacak iş miydi!
Amaç, hâlimize acındırmak değil de dünyayı bizle dayanışmaya teşvik etmekti.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, "seninleyiz Türkiye" kampanyası başlatmıştı. 18 zengin ülkede, 6 Şubat Maraş depreminin enkazını sergiliyordu. ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya'dan Japonya ile Suudi Arabistan'a kadar...
'Biz, bize yeteriz evelallah' da onlar da sevabından faydalansın diye miydi?
Şimdi aynı New York sokaklarında, Türkiye Yüzyılı tafraları satıyoruz. Çünkü 28 Mayıs seçim zaferiyle başladı; ilan edilmesini durduramadılar, başaramadılar.
5 ay arayla dış güçlere bir, yardım toplama gösterisi; bir de 'devrimiz başladı, artık bizim borumuz ötecek' şovu izletiyoruz...
Hangisine inanacak New Yorklular; dünyanın yardımına ihtiyacımız olduğuna mı, dünyanın bundan böyle bizden sorulacağına mı?
AB YERİNE ELON MUSK'LA FOTOĞRAF
Türkiye, AB'ye tam üyelik için tüm eksiklerini tamamlayacaktı. Kopenhag Kriterleri'ni de Ankara Kriterleri hâline getirecekti. Bunu, 2003'te Erdoğan böyle söylüyordu.
“AB’den tam üyelik alamazsak dünyanın sonu değil. Kopenhag Kriterleri'nin adını Ankara Kriterleri koyar, reformlara devam ederiz” anlamındaydı.
Sonraki yıllarda anlamı kaydırıldı. "Gerekirse Kopenhag Kriterleri'nin adını Ankara Kriterleri kor, yola öyle devam ederiz" şekline çevrildi.
Eksik reformlar yüzünden AB'yle yollar ayrılırsa ayrılsın, anlamında. AB'ye de reformlara da rest çekmekte kullanılır oldu.
Yine bir yol ayrımındayız. AB'den, yönünü değiştirmezse Türkiye'yle tam üyelik sürecinin devam etmeyeceği uyarısı geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'sa AB'nin bizden kopma gayretine girdiğini ve gerekirse yolları ayırabileceğimizi bir kez daha hatırlatıyor.
Başlarda hak ve özgürlükleri AB istiyor diye savunmuyor, kendi insanımızın hayat standardını yükseltmek için savunuyorlardı..Ankara Kriterleri'nin anlamı değişti.
Fakat göbeğimizi de kendimiz kesemiyoruz artık; 'biz, bize yeteriz' dönemi sona erdi.
AB yerine Tesla'nın, X'in, Space X'in sahibi Elon Musk'la çektirilmiş fotoğrafı köpürtmek de aranan para ve itibarı getirmiyor.
Erdoğan hediye etmiş, Musk'ın "Daha Adil bir Dünya Mümkün" kitabıyla fotoğrafına methiyeler diziliyor. Yılın fotoğrafıymış.
Sormazlar mı; madem daha adil bir dünya mümkün, ne duruyoruz, kitabıyla yılın fotoğraflarını çektirmeyi bırakıp dünyadan önce kendimizden niye başlamıyoruz gerçekleştirmeye?