Türkiye'de yaşayan sığınmacı ve göçmenlerde verem sıklığı artıyor. Özellikle savaş gibi gerekçelerle Türkiye'de bulunan yabancılarda kalabalık evlerde barınma zorunluluğu, iyi beslenememe gibi nedenlerle verem görülüyor.
Dünya genelinde en çok ölüme yol açan hastalıklar arasında yer alan veremin, Türkiye'de giderek azaldığı, ancak sığınmacı ve göçmenler arasında hastalık sıklığının arttığı belirtildi. Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Fuat Kalyoncu, halk arasında "verem" olarak bilinen tüberkülozun, dünyada çok sayıda kişiyi etkileyen ve ölümüne neden olan hastalıklar arasında yer aldığını söyledi.
Veremin, dünyada en çok öldüren 10 hastalıktan biri olduğunu vurgulayan Kalyoncu, 2015'te dünya genelinde 10,4 milyon kişinin vereme yakalandığını, bunlardan 1,8 milyonunun yaşamını yitirdiğini ifade etti. Kalyoncu, "Yani, dünyada bir günde yaklaşık 5 bin kişi veremden ölmektedir. Dünya genelinde 10,4 milyon verem hastası olduğu ancak bunlardan 4,3 milyonuna hiç tanı konulamadığı hesaplanmaktadır." diye konuştu.
Özellikle Asya ve Afrika'da hastalara tanı konulamamasının en önemli nedeninin, sağlık hizmetlerinin yetersizliği ve ekonomik sorunlar olduğuna işaret eden Kalyoncu, veremin zamanında ve doğru tedavi ile tam iyileşme sağlanabilen bir hastalık olduğunu bildirdi.
TÜRKLERDE VEREM SIKLIĞI AZALDI
Kalyoncu, Derneğin Tüberküloz Çalışma Grubu'nca hazırlanan verilere göre, Türkiye'de verem görülme sıklığının giderek azaldığının ortaya konduğunu söyledi. Kalyoncu, "2015 yılında 12 bin 772 hastaya tanı konuldu, 2014 yılında ise tanı konan 13 bin 336 hastanın yüzde 85,3'ünün tedavisi başarıyla tamamlandı. Ayrıca, her yıl yaklaşık 20 bin kişiye verem hastalığının ortaya çıkmasını engelleme amaçlı koruyucu tedavi veriliyor. Ülkemizde veremle ilgili yürütülen başarılı programlarla bu hastalıktan ölüm sayıları son derece azalmıştır." bilgisini verdi.
Dünya genelinde gelişmekte olan ülkeler içinde yer alan Türkiye'de, başarılı bir verem savaşı programı yürütüldüğünün altını çizen Kalyoncu, hastalığın sıfırlanabilmesi için programın aksamadan sürdürülmesi gerektiği değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Kalyoncu, hastalığın erken tanı ve tedavisinde verem savaş dispanserlerinin katkısının önemine işaret ederek, bu birimlerin uygun koşullarda çalışmalarına devam etmesi gerektiğini söyledi.
YABANCI HASTALAR TAKİP EDİLMELİ
Son yıllarda Türkiye'deki sığınmacı ve göçmen nüfusun artmasıyla verem hasta sayısında artış olduğunu ifade eden Kalyoncu, şöyle devam etti:
"2011 yılına kadar yılda 200 yabancı ülke doğumlu verem hastası varken, 2015 yılında ülkemizde bu rakam 872 olmuştur. Özellikle Türki Cumhuriyetlerden ülkemize gayri resmi olarak tedavi amacıyla gelen dirençli verem hastaları ile göçmenler/sığınmacılar arasındaki verem hastalarının takip ve tedavi konusunun, önümüzdeki yıllarda giderek artan bir sorun olarak karşımıza çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle yabancı uyruklu/göçmen hastaların takibi ve tedavisi konusunda yeni stratejiler geliştirilmeli."
İLK SIRADA SURİYELİLER VAR
Kalyoncu, özellikle, savaş gibi gerekçelerle Türkiye'de bulunan yabancılarda, kötü şartlarda kalabalık evlerde barınma zorunluluğu, iyi beslenememe ve tedaviye ulaşımda sıkıntı gibi nedenlere bağlı olarak verem sıklığının arttığına dikkati çekti. Türkiye'de yaşayan yabancılarda hastalık sıklığına ilişkin bilgi veren Kalyoncu, şunları söyledi:
"2005 ile 2010 arasında yabancı ülke doğumlu hasta sayıları 63'ten 179'a, tüm hastalar içindeki oranı da yüzde 0,3'ten yüzde 1,1'e çıktı. 2011, 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yabancı ülke doğumlu hastaların sayıları 202, 261 ve 491'dir; tüm hastalar içindeki oranları ise sırasıyla yüzde 1,3, yüzde 1,8 ve yüzde 3,7'dir. 2014 ve 2015 yıllarında ise sırasıyla 809 ve 872 yabancı ülke doğumlu hasta vardır. Bunların tüm hastalara oranı yüzde 6 ve yüzde 6,8'dir.
Yabancı ülke doğumlu hastaların en çok geldikleri ülkelere bakıldığında, 2015'te kayıtlı hastalardan, Suriyeli 489, Azerbaycanlı 49, Afganistanlı 40, Türkmenistanlı 32, Bulgaristanlı 22 ve Özbekistanlı 22 hastadır. Ondan fazla hasta gelen diğer ülkeler sırasıyla, Gürcistan, Somali, Irak, Arnavutluk, Kırgızistan ve Almanya'dır. Özellikle eski Sovyetler Birliği ülkelerinden gelen hastalarda ilaç direnci tehlikeli boyutlardadır; dahası ülkemizde olmayan yaygın ilaç dirençli hastalar da buradan gelmektedir. Yabancı ülke doğumlu hastaların bir başka sorunu, uzun süren verem tedavisini sürdürmedeki zorluktur. Bu hastalar, tedaviyi terk etmekte, adres değiştirmekte ve tedaviyi düzenli sürdürmek bazılarında mümkün olmamaktadır. Düzenli tedavi edilemeyen hastalar, verem mikrobunu bulaştırmayı sürdürdüğü için tehlikelidir."
Türkiye'nin, verem hastalığının kontrolünde göstereceği politik kararlılık ve daha da geliştirilmiş bir verem kontrolü programıyla başarı sağlayarak "Veremsiz Bir Türkiye" hedefine doğru yürüyeceğini ifade eden Kalyoncu, "Yabancılara yönelik belirli şehirlerde ayrı bir verem merkezinin bulundurulması faydalı olacaktır." önerisinde bulundu.
BİR HASTA YILDA 10-15 KİŞİYE VEREM MİKROBU BULAŞTIRABİLİYOR
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Uğur Gönüllü de verem sıklığında en önemli sorunun ülkelerin sağlık politikalarında buna yeterli önemin verilmemesi, yoksulluk, göç, dirençli tüberküloz, HIV gibi faktörlerin etkili olduğunu söyledi. Veremin bulaşıcı olduğuna da dikkati çeken Gönüllü'nün verdiği bilgiye göre hastalık, hasta kişilerin öksürmesi, hapşırması ve konuşması sırasında oluşan damlacıkların solunması ile bulaşıyor. Mikrobu alan her kişide mutlaka hastalık gelişmiyor, mikrop vücutta uyur durumda kalabiliyor ve vücut direncinin düştüğü bir anda kendini gösterebiliyor.
Mikrop, hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan aile bireyleri ve yakın arkadaşlar için önemli bir risk faktörü olarak gösteriliyor. Bir bulaştırıcı hastanın, yılda ortalama 10-15 kişiye verem mikrobunu bulaştırdığı öngörülüyor. Belirtiler arasında, 3 hafta ve daha uzun süren öksürük, balgam çıkarma, kan tükürme, göğüs ağrısı ve nefes darlığı, ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, halsizlik ve iştahsızlık yer alıyor.
ANKARA/AA